Türkiye'nin son asrını anlamak

Hüsamettin Arslan, Feridun Yılmaz, Gültekin Yıldız ve Mevlâna İdris imzasını taşıyan “Sıfır Noktası'ndan Türkiye'nin Meseleleri”, Cumhuriyetin yüz yılını anlamak ve kendi dışındaki coğrafyaların Batı karşısındaki pozisyonunu görebilmek için önemli bir kaynak.

AKŞAM GAZETESİ

Paradigma Yayınları, Türkiye'yi şekillendiren meseleler ve kavramların tartışıldığı değerli iki çalışmayı okurlarıyla buluşturdu. "Sıfır Noktası'ndan Türkiye'nin Meseleleri" ve "Sıfır Noktası'ndan Türkiye'nin Kavramları" isimli kitaplar, merhum sosyolog Prof. Dr. Hüsamettin Arslan, iktisat felsefecisi Prof. Dr. Feridun Yılmaz, askerî tarihçi Prof. Dr. Gültekin Yıldız ve merhum yazar/şair Mevlâna İdris'in imzasını taşıyor. Büyük bir birikimin arşivden gün yüzüne çıkarılmasına vesile olan kitaplar, 2014-2015 yılları arasında TRT'de yapılan "Sıfır Noktası" isimli programın kayıtlarından oluşuyor. Mehmet Akif Memmi'nin yayına hazırladığı çalışma, Cumhuriyetin yüz yılını anlamak bölgemizin ve daha geniş coğrafyaların Batı karşısındaki pozisyonunu ve küresel sisteme hakim görünen Batı'yı öğrenmek için önemli bir kaynak.

KÜRESEL VE ULUSAL GÜNDEM

İdeoloji, din, bilim, tarih, kültür, dil, şiddet, terör ve insan olmak, çalışmaların ana merkezi. Özellikle küresel ve ulusal gündemi şekillendiren ideolojilerin ortaya çıkışı, ilericilik/gericilik, Doğu/ Batı tartışmaları derinlikli olarak ele alınıp müzakere ediliyor. Katkıda bulunan isimlerin farklı disiplinlerden geliyor olması da yakın tarihe ve küresel dinamiklere geniş çaplı bakış olanağı sunuyor. Sıfır Noktası'ndan Türkiye'nin Kavramları ve Meseleleri bu açıdan değerlendirildiğinde entelektüel merakları olanlar için bulunmaz bir kaynak.

DEĞERDEN BAĞIMSIZ OLAMAYIZ

Türkiye'nin köklü sorunlarını tartışmaya açmak, Batı merkezli ideolojiler ve kavram setlerini de etraflı okumayı içeriyor. Elbette bu noktaya gelmeden Türkiye'nin değerlerini kavramayı da... "Sıfır Noktası'ndan Türkiye'nin Meseleleri"nin de taşıdığı ilk bölüm başlığı 'Türkiye'nin Değerleri'. Hüsamettin Arslan kavramsal çerçeveyi oturtmak için bu bölüme şöyle bir giriş yapıyor: "Batı'dakiler her şeyi doğaya, gerçekliğe ya da olgulara dayandırmak adına değerleri reddettiler. Onlara göre bilim alanından ve hayatın başka alanlarından değerler kapı dışarı edilmeliydi çünkü değerler soyut ve sübjektifti. İnsanın biyoloji-dışı ruhunu, alışkanlıklarını, kültürünü yansıtıyordu. Modernler olgular ve gerçeklik adına ya da akıl adına değerleri reddederken aslında tam da savundukları şeyi bir değer konumuna geçirmişlerdir. Orta Çağ'ın tanrısı bir değerdi, reddettin çünkü soyut. Orta Çağ'ın diğer değerleri soyuttu ve reddettin. Onun yerine aklı koydun. Modern insan için akıl hem bir değerdir hem de değer olması dolayısıyla bir normdur. Akıl vahyin yerini almıştır. Tanrı yerini de doğa almıştır. Dolayısıyla modern, materyalist kültürle büyümüş bir insan için en yüksek değer doğadır. En yüksek kriter akıl kriteridir ve en yüksek değer akıldır. Modernler değerleri reddettiler ama değerlerin radikal reddi yeni bir değer ortaya koymak demektir ve dolayısıyla yeni değerler ortaya koydular. Bu şu anlama geliyor: Demek ki insan hayatı değerlerden bağımsız düşünülemez. "Gerçeklikle değerleri ayıralım" diyen düşünce, bu ayırma çabası ya da bu ütopya artık savunulamaz ve çökmüştür. Çünkü değerlerin reddi yeni değerler inşa etmeyi gerektirir."

HİCRET EDİLEN ÜLKE

Feridun Yılmaz "Türkiyeli olmak nedir?" sorusunu çok geniş bir perspektiften bakarak yanıtlıyor: "Türkiye'nin kendisine hicret edilebilir bir ülke olduğu kanaatindeyim. Hicrete layık bir toprak olarak kendini muhafaza etmeyi sürdürebildiği sürece muhtemeldir ki dünyadaki nizama karşı da bir özgürleşme potansiyelini kendi içerisinde barındıracaktır. Bir varoluşun muhafaza edilebileceği toprak olarak düşünüldüğü için belli ki buraya hicret ediliyor."

YEMEK POLİTİK BİR EYLEMDİR

1986 yılında bir fast food zinciri, Roma'nın meşhur İspanyol Merdivenlerinde bir şube açtı ve olaylar gelişti... İtalyan şefler bu açılışı protesto etti. Ülkelerinin lezzetlerini korumak ve hatırlatmak için "Slow Food" hareketini başlattılar. Kısa sürede yüzlerce ülkede yaygınlaşan bu hareket, dünyayı esir alan sağlıksız ve hızlı beslenmeye karşı bir direnç oluşturdu. Kadim yemek kültürleri ve lokal zenginlikleri öne çıkaran bu felsefe, dünyanın ilk gastronomi üniversitesini de kurdu. Alfa Yayınları'ndan çıkan "Ne Yersek Oyuz, Bir 'Slow Food' Manifestosu" işte bu öğretinin temel metinlerinden biri. Yemek yemenin politik bir eylem olduğunu söyleyen şef/yazar Alice Waters, küresel gıda terörünün önüne geçmek için leziz, temiz ve adil olan gıdanın yanında olmaya çağırıyor.

PİYANİST FİLOZOFLAR BU KİTAPTA

Sartre, Barthes, Nietzsche'nin yazmak kadar piyano tuşlarına basmaktan da keyif aldığını biliyor muydunuz? François Noudelmann'ın bu üç filozofun piyano ile ilişkilerini anlattığı kitabı "Filozofların Tuşesi" Yapı Kredi Kültür Yayınları arasından çıktı. Noudelmann, yazı masasının ağırlığının müzik ile nasıl aşıldığını kitabında örnekleriyle anlatıyor. Düşünce tarihinin bu üç önemli isminin müzik ile kurduğu yer yer yıkıcı ilişki hepinizin ilgisini çekecek.

İSTANBUL'UN DÖNÜŞÜM HARİTASI

Feridun M. Emecen'in Kapı Yayınları arasından çıkan yeni kitabı "İstanbul/ Tarihi Dönüşümlerin Kenti" kadim şehrin değişimleri üzerine yazılmış ilginç bir çalışma. Şehrin Pagan döneminden Hristiyan Roma'ya, Osmanlı'daki Türk İslam medeniyeti zirvesinden modern Cumhuriyete uzanan süreci kitapta akademik bakışla ele alınıyor. Emecen dönüşüm haritasındaki keskin virajları derinlikli analizlerle izah ediyor. Yedi tepeli şehri ve tarihi sevenlerin ilgisini çekecek bir kitap.