Ezgi Aşık
Gelecek kitap projeleri hakkında da konuşan Tarihçi-Yazar Dr. Furkan Kaya, "Atatürk'ün tek Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras'ın da dış politikası anlayışı üzerine bir kitap projem var. Biliyorsunuz erken Cumhuriyet döneminin çok kritik süreçleri. Balkan Antantı ve Sadabat paktı gibi bölgeselleşme projelerine Türkiye önderlik etti. Ayrıca Montrö Boğazlar sözleşmesinin de önemli bir mimarı Tevfik Rüştü Aras ve Fatin Rüştü Zorlu'nun da kayınpederi. Bunu pek kimse bilmez." şeklinde konuştu.
Aynı zamanda Dr. Furkan Kaya yakın siyasi tarihine ilişkin okuma yapmak isteyen kitapseverlere okuma listesi de önerdi.
Türkiye'de sevilen ve öne çıkan tarihçi ve dış politika uzmansınız. Kaleme aldığınız "Türk Dış Politikasının ve Kıbrıs'ın Zorlu Dönemi" eserinizde yakın Türk siyasi tarihine ilişkin önemli dipnotları sunuyor. Öncelikle kitabın yazım sürecini konuşmak isterim, hangi başlıkları ele aldınız?
1950-1960 yılları arası Demokrat Parti iktidarı Türk siyasal hayatı çalışmak isteyenler için çok önemli bir laboratuvar olduğunu düşünüyorum. Türkiye'nin çok partili hayata geçmesi ile birlikte demokratikleşme serüveninde ve Türkiye'nin dış politikasında önemli hamlelerin yapıldığı bir dönem. DP iktidarının 27 Mayıs 1960 askeri darbesi ile sona erdirilmesinin birçok iç ve dış sebebi var. Sonuçta milli irade ile iktidara gelmiş ve Türk siyasal hayatına damga vurmuş bir iktidar TSK içine yuvalanmış cunta tarafından el çektirildi. Darbe sonrası DP iktidarı Yassıada'da kurulan tiyatro mahkemelerinde yargılandı. Neden tiyatro diyorum çünkü neticesi belli bir mahkeme kurulmuştu Yassıada'da.
Hatta mahkeme başkanı Salim Başol DP'lilere hitaben "Sizin buraya tıkanlar, böyle davranmamızı istiyor" demesi aslında bunun en net ispatı. Mahkemeler neticesinde Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan idam cezasına çarptırıldılar ve demokrasi şehitlerimiz olarak adını Türk siyasal hayatına yazdırdılar. Ben de özellikle hem Zorlu ailesine olan yakınlığım hem Fatin Rüştü Zorlu gibi önemli bir diplomatın sadece idamıyla anılmasını değil onun devlet adamlığı ve diplomatlık kimliğiyle anılması için bu çalışmayı yapmak istedi.
Elbette Fatin Bey için en önemli dış politika başlıklarından beri Kıbrıs meselesiydi. Çünkü Kıbrıs'ta Türklere Rumlar tarafından katliam yapılıyor ve Yunanistan'ın desteği ile Enosis ve Megali İdea, yani Kıbrıs Adasını Yunanistan'a bağlamak ve büyük Helen imparatorluğunu kurmak için adada Başpiskopos Makarios tarafından politika izleniyordu. Atatürk döneminden sonra o güne kadar Fatin Bey haricinde hiçbir dışişleri bakanının Kıbrıs meselesini sahiplenmediğini hatta "Bizim için Kıbrıs diye bir sorun yoktur" diyerek işin içinde sıyrıldıklarını görüyoruz.
Zorlu canı pahasına Kıbrıs meselesini Devletin gündemine aldığını, adaya yardım götürdüğünü, TMT'yi kurdurarak adadaki Türklerin geleceğini kurtardığını, Londra ve Zürih anlaşması ile adada Türkler lehine dengeyi sağlamasıyla, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtına giden kapıyı araladığını ve bugünkü haklarımızın temelinde Fatin beyin fedakârlığı olduğunu görmek gerekiyor. Çünkü Yassıada'da Fatin
Rüştü Zorlu'yu idama götüren sebeplerden biri Kıbrıs konusunda dokunulamaz duvarları yıkma cesareti göstermesidir. Ben de bu sebeple yerli ve yabancı devlet arşivleri, birincil kaynaklar ve döneme şahitlik edenler ile yapmış olduğum röportajlar eşliğinde bu kitabı yazmaya karar verdim. Kıbrıs'ın neden milli davamız olduğu hususunda KKTC Cumhurbaşkanları Derviş Eroğlu ve Mehmet Ali Talat ile de görüşmeler gerçekleştirdim.
Çalışmanın ilk bölümünde dönemin daha iyi anlaşılması için 2. Dünya Savaşı sonrası Türk dış politikası üzerinde durdum. Ardından Fatin Rüştü Zorlu'nun DP'den siyasete girmesi ile dış politika beliren ağırlığı, yaşadığı krizler ve katıldığı konferanslar ışığında Türk dış politikasındaki tercihleri değerlendirdim. Ardından Zorlu'nun dış politika anlayışında önemli bir yeri olan Kıbrıs meselesinin, adanın jeopolitik tarihinden başlayarak hangi aşamalar sonrasında uluslararası bir sorun haline geldiğini anlattım. Son kısımda ise 27 Mayıs 1960 askeri darbesine giden süreç. ABD ve SSCB'nin Zorlu'ya bakış açısını değerlendirdim.
"KIBRIS TÜRKİYE'NİN BATMAYAN UÇAK GEMİSİ"
"Türk Dış Politikasının ve Kıbrıs'ın Zorlu Dönemi" kitabınızda hangi dönemi öne çıkardınız?
Kitapta genel bir değerlendirmeden sonra daha çok Zorlu'nun 1955'te Başbakan yardımcısı olarak siyasete atılması ve Kıbrıs sorununu çözümü için tek yetkili olarak işe koyulması ve 1957 yılı itibariyle Dışişleri Bakanı olmasıyla başlayan dış politika macerası ve 27 Mayıs Yassıada yargılamalarını ön plana çıkarmaya çalıştım.
"KIBRIS ANADOLU'NUN DEVAMIDIR"
Peki, Doğu Akdeniz'de verilen büyük bir mücadele var, Kıbrıs ana başlığımız. Türkiye'nin sahada verdiği mücadelede gelinen son durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kıbrıs Türkiye için batmayan bir uçak gemisidir aynı zamanda Anadolu'nun devamı bir coğrafyadır. Türkiye'nin en büyük milli davalarından biri olan Kıbrıs meselesi, bugünde maalesef çözümsüzlüğün çözüm olduğu bir şekilde sıcaklığını koruyor. Fakat son dönemde Türkiye'nin Mavi Vatan stratejisinden hareketle denizlerdeki Misak-ı Milli anlayışını sahaya ve masaya yansıtması KKTC'nin hukuken tanınması sürecinde güç kazandırdı. Bugün halen Yunan ve Rumların Enosis hayalleri devam ediyor. Bunu da ABD askerinin üs kurmasına ve 20 bin Amerikan askerinin topraklarında ikamet etmesine izin vererek başaracaklarını düşünüyorlar. Açıkça görülüyor ki Yunanistan bir ABD işgali altında ama kendileri bunu kabul etmiyorlar elbette. Türkiye hakkı olan deniz sınırlarını güçlü bir şekilde belirliyor.
Hukuken baktığımızda aslında Yunanistan Kıbrıs adasında işgalci bir devletti. Ben bundan kitabımda da bahsediyorum. Çünkü biliyorsunuz Lozan antlaşması ile Kıbrıs İngiltere bırakılmıştı. İngiltere'nin adadan çıkma kararı almasından sonra Türkiye uluslararası hukuk kaidelerince Zorlu'nun başını çektiği çalışma ile adanın tamamının Türkiye'ye verilme tezini 1955'te düzenlenen 1. Londra konferansı ile ortaya koydu. Çünkü uluslararası hukuka göre eğer İngiltere adadan bir gün çekilirse, ada aslına rücu eder, gerçek sahibine yani Osmanlı devletine, ardıl devlet olan Türkiye'ye kalmalıdır. Londra Konferansında Zorlu bu tezini kabul ettirecekken, Yunan derin devleti düğmeye bastı ve 6-7 Eylül olaylarına neden olacak olan Atatürk'ün Selanik'teki evinin bombalanması hadisesini düzenlediler. Bunu da detaylarıyla kitabımda anlattım.
Türkiye bugün bu anlayışla hareket ederek Mavi vatanına sahip çıkıyor ama Kıbrıs meselesinde büyük özveri ortaya koyuyor. Çünkü Misakı Millînin, Anadolu'nun, Türkiye kilidinin 3 tane altında anahtarı bulunuyor. Bunlar, Türk boğazları, Hatay ve Kıbrıs adasıdır. Bunlardan herhangi birini kaybettiğimiz ve düşman eline geçtiği takdirdi milli güvenliğimiz büyük tehdit altındadır demektir.
"FATİN BEY ATATÜRK'ÜN ÖZEL YETİŞTİRDİĞİ DİPLOMATLARDAN"
Gelecek kitap projelerinizi de konuşmak isterim, masada bekleyen yeni kitaplarınız var mı?
Evet, Atatürk'ün tek Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras'ın da dış politikası anlayışı üzerine bir kitap projem var. Biliyorsunuz erken Cumhuriyet döneminin çok kritik süreçleri. Balkan Antantı ve Sadabat paktı gibi bölgeselleşme projelerine Türkiye önderlik etti. Ayrıca Montrö Boğazlar sözleşmesinin de önemli bir mimarı Tevfik Rüştü Aras ve Fatin Rüştü Zorlu'nun da kayınpederi. Bunu pek kimse bilmez. Fatin bey Atatürk'ün özel yetiştirdiği diplomatlardandı. Atatürk dönemi dış politikasını devam ettirmek istiyordu. Fakat birileri bunu istemedi ve darbe ile şehit ettiler.
Son olarak yakın Türk siyasi tarihine ilişkin okuma yapmak isteyen okurlar için hangi kitapları önerirsiniz?
Oral Sander'in Türk dış politikası, Feroz Ahmad hocanın bütün eserleri, Eric Jan Zürcher'den Modernleşen Türkiye'nin tarihi, Cemil Koçak hocanın tüm kitapları, Bernard Lewis'in yine tüm kitaplarını önerebilirim.