Gülcan Tezcan
İsrail, 7 Ekim'den bu yana Gazze'de katliamlarına durmaksızın devam ediyor. Filistin halkına yönelik soykırımı kimileri ısrarla görmezden gelse ve Siyonist anlatının yalanlarına tutunsa da artık dünyanın kâhir ekseriyeti İsrail'in kanlı yüzünün farkında. Katliamların can yakıcı görüntüleri ile insanlığından utanan Filistin'de neler oluyor, İsrail neden durdurulamıyor, Siyonizm bu gücü nereden buluyor sorularını sorarak ezberlerin dışında cevaplar arayanlar için yakın zamanda okurla buluşan İsrailli tarihçi ve aktivist Ilan Pappé'nin Siyonizmi Pazarlamak adlı kitabı son derece zihin açıcı.
Atlantik'in İki Yakasında Siyonist Lobicilik alt başlığı ile Ketebe yayınlarından okura ulaşan bu önemli çalışma İsrail'i var eden siyasi projenin dününü ve bugünü tüm detayları ile ele alıyor. "İsrail, 'Sen benim sırtımı kaşı, ben de seninkini kaşıyayım' prensibiyle çalışan, dünyaya güvenlik ve silah ihraç eden büyük bir şirkettir." diyen Pappe, İsrail'in varlığını tesis etmek ve sürdürmek için yüzyılı aşkın bir süredir devam eden agresif lobi faaliyetlerinin Ortadoğu haritasını nasıl değiştirdiğini gözler önüne seriyor. Atlantik'in iki yakasında Britanya ve ABD'de İsrail lobisinin özellikle siyaset ve medya alanına nasıl nüfuz edip etkin rol oynadığını da gözler önüne seren Pappe, 7 Ekim sonrası yaşananların bu döngüyü kıracağı konusunda ümit vâr.
Siyonist lobinin İsrail saldırılarını ve katliamlarını meşrulaştırmak için siyaset ve medyayı nasıl kullandığı anlatan Pappe, Filistinlilerin haklarını savunmak isteyenlere Siyonist lobinin nasıl baskılar uyguladığını da tüm açıklığı ile kayda geçiriyor. "İsrail neden Atlantik'in her iki yakasında Hıristiyan ve Yahudi olmak üzere iki büyük büyük miktarlarda yatırım yapıyor? Bu Yahudi devleti neden hâlâ Batı'da meşruiyetinin tanınmasını istiyor? Başka bir deyişle İsrail'in elitleri silah anlaşmalarına, ekonomik yardımlara ve koşulsuz diplomatik desteğe rağmen neden hâlâ İngiltere ve ABD'de meşruiyetinin tartışmaya açık olduğunu düşünüyor?" sorularına cevap veren Pappe, "İsrail'in gayrimeşruluğunun bilincinde olması ve bunun sonucu olarak sürekli savunuculuk yapması gerekliliği, Siyonizmin 1882'de ilk Yahudi yerleşimcilerin Filistin'e gelmesiyle başlattığı yerleşimci-kolonist projesinin tamamlayamamasının bir sonucudur. Kuzey Amerika ve Avustralya'yı kolonileştiren ve insanlık dışı bir etkinlik sergileyen diğer yerleşimci-kolonyalist hareketlerin aksine Siyonizm, tarihi Filistin'in yerli sakinlerini ortadan kaldıramadı. ABD gibi yerlerde hayatta kalan yerli halk, kendilerini mülksüzleştiren ve soykırım yapanların meşruiyetini sorguladı; ancak fiziksel yenilgileri o kadar büyüktü ki, kolonyalistler uluslararası sahnede meşruiyetlerine karşı hiçbir zaman ciddi bir meydan okumayla karşılaşmadılar." tespitinde bulunuyor.
Filistin'e yönelik küresel desteğin artık eskisinden çok daha büyük ve çok daha örgütlü olduğunun altını çizen Pappe bu dönüşümü ise şöyle yorumluyor: "İngiltere'de aktivistler silah fabrikalarını protesto ediyor, okullarda grevler düzenliyor ve kültür kurumlarının İsrail'in Filistin'e yönelik saldırılarına suç ortaklığı yapmasını protesto ediyor. Gösterdiğim üzere lobi, İsrail'i adalet ve insani hukuk ihlallerinden sorumlu tutulmaktan koruyabilecek bir kalkan oluşturmak için farklı çıkar gruplarını başarılı bir şekilde bir araya getirmiştir. Ancak şimdi bu uluslararası kalkanda çatlaklar ve önümüzdeki yıllarda bu çatlaklar büyüyebilir. Günün sonunda yirmi birinci yüzyılda pek çok insan, askeri işgal ve ayrımcı yasalar gerektiren bir kolonileştirme projesini kabul etmeye devam edemez."