Sinema nasıl bir gazeteci imgesi oluşturuyor?

Beyazperdeye yansıyan ‘gazeteci prototipi' bize ne söyler? İzlediğimiz filmlerdeki gazeteci karakterleri medya ve bu meslek hakkında zihnimizde nasıl bir algı oluşturuyor? Dr. Barışkan Ünal'ın AA Kitap'tan çıkan ''Sinemada Gazeteciler: Anlatılar, Arketipler, Mitler'' adlı kitap beyazperdeye yansıyan gazeteci imajını Hollywood ve Türk sinemasından örneklerle analiz ediyor.

HABER MERKEZİ

Sinema hayata dair pek çok konuda düşünce biçimimizi, algımızı belirliyor. Çeşitli mesleklerle ilgili ezberlerimiz de yine izlediğimiz filmlerle oluşuyor. Dr. Barışkan Ünal'ın AA Kitap'tan çıkan "Sinemada Gazeteciler: Anlatılar, Arketipler, Mitler" adlı kitap beyazperdeye yansıyan gazeteci imajını tarihsel bir perspektif içinde hem Türk sineması hem de dünya sinemasından örneklerle değerlendiriyor.

Dünden bugüne sinemanın medya ve gazetecilerle ilgili nasıl bir algı oluşturduğunu daha çok Hollywood yapımları üzerinden tartışmaya açan Ünal, gazetecilik filmlerine karşılaştırmalı bakıldığında dönemlerine ve dönemlerinin "ruhuna" dair fikir verdiğine de dikkati çekiyor. Kitapta yer alan okumalara göre 1940'larda, İkinci Dünya Savaşı'nın etkisiyle savaş muhabirleri karakteri baskın. Bunun nedenini şöyle açıklıyor Ünal, "Bu karakter kahraman rolünde ve 'kurtarıcı Amerika' söylemine uygun. 1980'lere geldiğimizde yine savaş muhabiri karakteri revaçta ancak 1940'lardan farklı. Neden? O dönem ABD'nin diğer ülkelere yönelik müdahaleleri ve askeri girişimlerinin getirdiği bir rahatsızlık var. O nedenle sinemanın gazetecileri bu kez kahraman değil, aksine gittikleri ülkede ya haberi manipüle eden ya da kendisi manipüle edilen kişiler, bencil ve duyarsız karakterler. 1970'lere bakalım. Ülkede Pentagon Belgeleri ve Watergate skandalı var, kurumlara güven çok düşmüş. Araştırmacı gazeteciliğin yükseldiği bu dönemde iki kült film aynı anda vizyona giriyor. Başkanın Tüm Adamları'nda ideal gazeteciler Watergate skandalını ortaya çıkarıyor. Şebeke filminde basının kitleler üzerindeki manipülasyon gücü vurgulanıyor. Filmler, dönemsel olayları ve gerilimleri yakalamak ve bunlarla ilgili mesajlar vermek için sembolik figür olarak gazetecileri kullanıyorlar."

GAZETECİ KARAKTERLERİ ÇEŞİTLİLİK ARZEDİYOR

Sinemanın basın ve gazetecileri nasıl yansıttığını, tekrarlanan imajlarla kamuoyunun zihninde nasıl bir medya algısı oluşturulduğunu detaylı analiz eden kitap filmlerin anlatılarına, karakterlerine ve söylemlerine de odaklanıyor. Sinemada gazeteci imajını tarihsel süreçte incelediğini belirten Ünal, filmlerin iyi-kötü gazeteci ayrımından ziyade çeşitli gazeteci karakterleri sunduğuna dikkat çekiyor. Ünal, bu karakterleri şöyle örnekliyor: "Süperman, Spiderman gibi süper güçleri olan kahramanlar da var, Gazeteciler Savaşı (Deadline USA), The Post ve Spolight filmlerindeki gibi sadece kalemine güvenen ideal gazeteciler de. Bazıları Gizli Gerçekler'deki gibi (Nothing but the Truth) hatalarıyla yenilen kahramanlar, bu nedenle de eksik kahramanlar. Gizli Dosya (Truth), Mesajcıyı Öldür (Kill the Messenger), Parallax Esrarı (The Parallax View) filmlerindeki gibi günah keçisi ilan edilip suçlanan gazeteciler ile haber peşindeyken öldürülen kurban gazeteciler de var. Habere yaklaşım açısından da sansasyonel haberciler Manşet Gazetecisi, ciddi gazeteciler Hakikat Araştırmacısı olarak hareket ediyor. Bir de Gece Vurguncusu (Nightcrawler), Şebeke (Network) filmlerindeki gibi haber için her şeyi yapabilen sahtekârlar ve sinik karakterler de filmlerde sıklıkla karşımıza çıkıyor."

KÖTÜ GAZETECİLER NEDEN ZAFER KAZANIR?

Gazetecilik filmlerinin, klasik Hollywood yapımlarındaki gibi hep iyinin kazandığı, kötü gazetecinin yenildiği sonlarla sınırlı olmadığını, ideal gazeteciler sisteme yenik düşerken, kötü gazetecinin emellerine ulaşıp yükseldiği sonların da bulunduğunu dile getiren Ünal, "Kahramanın zafer kazanmasıyla gerçek gazetecilere ve seyirciye ideal gazetecilik ve bunun önemi hatırlatılıyor. Kötü gazetecinin cezalandırılmasıyla da doğal olarak hatalar ve yanlışların cezasız kalmadığı veriliyor. Ama neden kötü gazeteciler zafer kazanıp, iyiler yeniliyor? Burada filmler beklentimizi ters yüz ederek sinema salonundan mutlu ayrılmamızı istemiyor. Seyircileri içinde yaşadıkları toplumu, basının mevcut durumunu, sermaye ve iktidar ilişkilerinde yanlış gidenleri sorgulamaya yönlendirmek istiyor. Bir nevi felaket senaryosu sunarak, seyirciyi düşünmeye ve aksiyona itmek istiyor." değerlendirmesinde bulunuyor.

TÜRK SİNEMASINDA GAZETECİLİKLE ALKOLİK OLMAK EŞDEĞER

Filmlerin gazetecileri belirli kalıplarla da sunduğunu dile getiren Ünal, "Sinemanın gazetecileri genelde genç, çekici ve yalnız karakterler. İşkolikler, tüm vaktini haberde geçiriyor ve hep zamanla yarış içinde gösteriliyorlar. Bu nedenle de özel ve aile hayatı sorunlu bireyler olarak sunuluyorlar. Yakın döneme kadar gazetecilikle alkolik olmak nerdeyse eş değer gibi gösteriliyor." dedi. "Türk sinemasında gazeteci ilk Yılmaz Ali filminde dedektif gibi ortaya çıkıyor. Diğer filmlerde de bu hafiyelik baskınlığı sürüyor. Devamlı kılık değiştirip kimliklerini saklıyorlar. Ama ilk filmlerde ciddi gazetecilikten çok, gazetecilerin aşk ve macera peşinde koşması var. Çoğu gazeteci erkek çapkın. Bir de Amerikan sinemasında gazeteci elitken, Türk sinemasında genellikle beş parasız. Magazin gazeteciliği ön planda. Ciddi gazeteciliğin ilk örneklerini ise 1960'ların toplumsal filmlerinde görüyoruz."