Rana Nur Taşkın
Adını Cahit Zarifoğlu kadar duymadığımız lakin onun kadar usta bir yazar olan Rasim Özdenören, Yedi Güzel Adamın adeta mihenk taşı kendi tabiriyle ise tutkalıdır.
Öyküleriyle tanıdığımız yazarın eserlerinde, acılara ve olumsuzluklara rağmen karakterlerin tevekküllü kişiler olduğunu görürüz. Özdenören, aslında hikâyelerinde bizleri anlatır. Anadolu insanının batılılaşma sürecinde yaşadığı içsel sıkıntılarını, kültürel bunalımlarını hatta ruhsal yabancılaşma halini...
Sezai Karakoç ile tanışmasının ardından düşünce dünyasında önemli gelişimler kaydeden Özdenören için Karakoç, "Rasim Özdenören'in hikayeleri toplumumuzun derinliğindeki tarihi – metafizik acıyı yansıtan örneklerdir" demiştir.
Sizler için derlediğimiz, gönüllerde iz bırakan beş kitap:
Hastalar ve Işıklar
Rasim Özdenören'in, ilk kitabı Hastalar ve Işıklar (1967) dır. Bu kitapla Özdenören, kendi hikâye dilini kurmuş, hayata bakış perspektifini okuyucuyla buluşturmuştur. Bireyi merkeze alan kitap yabancılaşma sonucu kişinin kendiyle ve çevresiyle yaşadığı çatışmaları işler. Kitabın isminde bulunan 'Hasta'lar aslında bizlerizdir. Bir satırda "Ruhum hasta benim. Vücut bahane" cümlesi geçer, hastalıktan kast ettiği ruhsal sıkıntılardır. 'Işık'sa loştur, pusludur daha bulunamamıştır, belki de görülememiştir. Anlaşılamadığını düşünen hatta kendini dahi anlamayan insanın yaşadığı ruhsal hastalık hali, dramatik bir sona götürür hikâyeyi.
Çok Sesli Bir Ölüm
Yazarın üçüncü kitabı olan Çok Sesli Bir Ölüm (1974), Televizyon filmi yapılmıştır. Bu kitap da ruhsal sorunlara değinir lakin aynı zamanda sorunları kültürel ve ekonomik temellere dayandırmıştır. Bilinçaltının derinlerine inerek, ülkede yaşanan radikal kültür değişiminin bireyler arası iletişimi nasıl zorlaştırdığını işler. Çok Sesli Bir Ölüm, Prag'da yapılan Uluslararası TV Filmleri Yarışması'nda Jüri Özel Ödülü'nü kazmıştır (1978).
Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler
"Müslüman çağın gözüyle İslam'a bakmaz. İslam'ın gözüyle çağa bakar." ana fikre sahip olan bir eserdir Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler.
Temelde eleştirilen konu çağın ve kültürün dinin önüne geçmesidir. Düşünce yapımızda oluşan hataları bize gösteren, neyi niçin yaptığımızı kendimize sormamızı sağlan bir kitaptır. Aynı zamanda dini, bazı alanlara sıkıştırarak sığ bir din anlayışının günümüzde olmasını da yadırgar. 'Din adamı' diyerek dini yalnızca bazı adamların göreviymiş fikrinin oluşmasını eleştirir, İslam'da ruhban sınıfının olmayışını okuyucuya hatırlatır. Kendini ve yaşadığı toplumu bilen insanların İslam'ı yaşayabileceğini vurgular. Kısa lakin fazlasıyla doyurucu olan bu eser başucu kitabı niteliğinde bir eserdir.
Gül Yetiştiren Adam
Gül Yetiştiren Adam, uğruna beraber savaştığı ülkesinin, arkadaşlarını asması sonucu evden çıkmayarak, yalnızca gül yetiştirerek ve ibadet ederek günlerini geçiren bir adamın hikâyesidir. Ana konu, Batılılaşan yönetim karşısında çaresiz kalan, bocalayan ve gizliden bir kabullenişe sürüklenen insanımızdır. Gül Yetiştiren Adam kendi yoluyla batılılaşmayı protesto eder. Aynı zamanda dönemin siyasi durumunu da bizlere aktaran eser, tek parti rejiminin Anadolu'da yaşattıklarını gözler önüne serer. Protestonun aslında yalnızca sesli olmadığını kişinin kendi içinde de eylem yapabileceğini gösteren bir hikâyedir. Eser olaylara farklı bakabilmeyi ve farklı görebilmeyi öğütler adeta. Gül Yetiştiren Adam, Rasim Özdenören'in en çok ilgi gören ve okunan kitabıdır.
Kent İlişkileri
Yazar Kent İlişkileri eserinde sosyolojik bir bakışla kent ve insan ilişkisini ele alır. Kent hayatı ile köy hayatının da karşılaştırıldığı eser yalnızca kent hayatını kötülemek yerine adil bir bakış açısı sunmayı amaçlar. Kentin insan ruhundaki yansımalarının ele alındığı eser de, Özdenören'in diğer kitaplarına nazaran farklı olarak ar ara başrolü bir insan yerine, kente vermesidir.
"Kent, aslında, elbette doğaya ve doğal olana bir karşı koyuştur: insanın, kendisini doğadan yalıtmak isteyişinin eseridir. ... Ancak "modern insan" belki en çok bu uyumsuzluk yüzünden doğa özlemi çekiyor ve gide gide adını koyamadığı her şeye özlem duyarak özleme tiryaki oluyor." Bu alıntıyı incelediğimizde kentin, insanın kendi doğasına karşı koyuş halinin bir sonucu olduğu varırız. İnsanın içinde var olan kaosun, çevresinde vuku buluş halidir kent. Bunun sonucu kendi varoluşuna karşı koyan insan, özlem duyar. Özlem duyduğuysa yalnızca kendi aslıdır. Topraktan uzaklaşır betonların arasına sıkışır ve kendi özüne hasret kalır. Özdenören Kent İlişkileri kitabı ile bizlere yaşadığımız mekândan kendimizi okumayı ve idrak edebilmeyi öğütler.
+1
Türk Öykücülüğünde Rasim Özdenören
Son olarak artı bir olarak eklemek istediğim kitapsa, Rasim Özdenören'in öykülerini iyi idrak etmiş bir yazar olan Necip Tosun'un Türk Öykücülüğünde Rasim Özdenören, (1996) kitabıdır. Bu eser Özdenören'in öykücülüğünü ve Türk edebiyatında öykülerinin yerini inceler.
Necip Tosun'a göre Özdenören'in Türk öykücülüğüne kazandırdığı en somut unsur 'yerlilik'tir. Geleneksel öykü anlayışının ne olduğuna ve günümüzde nasıl sürdürüldüğüne değinen Tosun, öykü sanatının temellerini bizlere bu kitapla aktarır.