HABER MERKEZİ
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Lütfi Arslan, "Medeniyet birikimimiz içinde kıssalar önemli bir anlama sahiptir. Kıssalar, Kur'an-ı Kerim'in üçte birini oluşturur ve biz bu forma fazlasıyla aşinayızdır. İnsanlar herhangi bir konunun hikâyeyle anlatılmasından hoşlanıyor." dedi. Bana Hikâye Anlat adlı kitabında hikâye anlatıcılığının hayatımızda neye karşılık geldiğini ve hakikati keşfetme konusunda bizim için nasıl bir ayna işlevi gördüğünü anlatan Prof. Arslan, kıssa ve hikâyenin gelenekte önemli bir yere sahip olduğunu, bu formun anlatılmak istenen mesajı muhatabına ulaştırmada önemli bir yerde durduğunu söyledi.
"HİKÂYE DİNLEMEYİ SEVİYORUZ"
Hikâye anlatmanın bütün medeniyetlerde yer aldığını anlatan Arslan, "Medeniyet birikimimiz içinde kıssalar önemli bir anlama sahiptir. Kıssalar, Kur'an-ı Kerim'in üçte birini oluşturur ve biz bu forma fazlasıyla aşinayızdır. Biz hikâye dinlemeyi seviyoruz. İnsanlar herhangi bir konunun hikâyeyle anlatılmasından hoşlanıyor." diye konuştu.
Hakikatin ancak bir formla birlikte insanların ilgisini çektiğini vurgulayan Arslan, "Hakikat, kendisini çıplak olarak ifade ettiği zaman alıcı bulamamış, ne zamanki hikâye formunu, elbisesini giymiş, alıcılar bulmuş derler. Bu durum benim hep ilgimi çekmiştir. Buradan hareket ederek, farklı medeniyetlerdeki kıssaları ve hikâyeleri araştırdım ve hatırı sayılır bir birikim oluşturdum." dedi.
"MODERN NESİLLER GEÇMİŞİ BİLMELİ"
Prof. Dr. Arslan, kıssaların ifade ettiği değeri anlamak için geleneğin önemli ipuçlarına sahip olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti: "Gelenekle irtibatı koparmamız gerekiyor. Bizden önce yaşayan bu toprakların sakinlerinin neyle mutlu olup üzüldüğünü, kendilerini hayata nasıl hazırladıklarını iyi anlamalıyız. Modern nesillerin, onların yaptıklarının aynısı yapmasa bile bunları bilmesi gerekiyor. Hiç şüphesiz herkes yolunu ve tarzını kendisi bulacak. Ama bunu yaparken gelenekle bağı koparmadan, onu bir izlek olarak takip etmek çok kıymetli."
"HİKÂYE VAROLUŞSAL BİR ANLAMA SAHİPTİR"
Arslan, hikâye formunun çağları aşan bir boyuta sahip olduğuna dikkati çekerek, şu ifadeleri kullandı: "Unutmamamız gerekiyor ki hepimiz birer hikâyeyiz. Bu hikâye, Hazreti Adem ve Hazreti Havva'dan beri devam ediyor. Kur'an-ı Kerim'de meleklerin Cenab-ı Hakka sorduğu, 'Yeryüzünden kan dökecek birisini mi yaratacaksın?' sorusunun bizler şu anda da muhataplarıyız. Biz, bugün yapmaya çalıştığımız iyi ve güzel işlerle meleklerin Hazreti Allah'a itirazına, yine Allah adına bir cevap veriyoruz. Yeryüzünde halife olmanın anlamının da bu olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda hikâye, edebi bir form olmanın ötesinde varoluşsal bir anlama sahiptir."
ANLATILANI SOMUTLAŞTIRMAK GEREK
Hikâye anlatmanın işitilenlerin görselleştirilmesine katkı sunduğunu vurgulayan Arslan, şöyle devam etti: "Önemli olan görür gibi yapmaktır. Bu da anlatılanı somutlaştırmayı kolaylaştırır. Bizim medeniyetimizde işitmenin de görmenin de önemli bir yeri vardır ve hikâye anlatmak, işitmek ile görmenin arasında bir yerde durmaktadır. Bugün üretilen metinlerin birçoğu da daha yazılırken sanki çekilecekmiş gibi ortaya çıkıyor. Yazılan bir kitabın görselleştirilmesi, örneğin filme aktarılması, bir ideal gibi anlaşılıyor ya da kabul görüyor. Bu durumu insanlığın bir gerçeği, zamanın bir ruhu olarak anlamak gerekiyor. Hikâye, duymakla başlayan, giderek göze hitap eden ve nihayet onu kendimiz için yakınlaştırdığımız bir anlama sahip. Ben bunu çok önemsiyorum."
HAKİKATİ NASIL ANLATMALI?
Hikâye ve kıssaların, "Nasıl anlatmalı?" sorusu için doğru cevapların başında geldiğini belirten Arslan, "Bizim anlatacaklarımızın doğruluğu ve hakikatiyle ilgili bir meselemiz yok. Ama bu hakikati nasıl anlatacağımız çok kritik bir noktada duruyor. Bu bizim sürekli müzakere etmemiz, tekrar tekrar düşünmemiz gereken bir husus. 'Hangi formla?' sorusu, muhatabımıza mesajımızı ileteceğimiz araca atıf yapar. Öyle ki o araç, çoğu durumda mesajın önüne bile geçebilmektedir. Bundan dolayı aracımız, formumuz çok önemlidir. Hikâye anlatmak da hem aşkınlığı hem gelenekselliği hem de hakikate temas edişiyle çok kritik bir öneme sahiptir." dedi.