Plaklardan taşan bir hikâye: Ferdi Tayfur'un müziğiyle geçmişe yolculuk

Ferdi Tayfur… Sazının tellerine gözyaşlarını ilmek ilmek işleyen, sesiyle kırgın kalplerin yankılandığı sokaklara usulca dokunan bir sanatkâr. Onu şarkı söyleyen biri olarak tanımlamak, içinden geçtiği yolları, yoksullukla şekillenmiş çocukluğunu, şehirlerde büyüyen sızıları göz ardı etmek olur. “Plaklardaki Derbeder Kral: Ferdi Tayfur” adlı bu hacimli çalışma da Tayfur'un sesinde titreşen her hikâyeyi yeniden hatırlatıyor.

HABER MERKEZİ

Muhammed Işık'ın kaleme aldığı eser, şarkıların ardındaki hayatlara, kayıtların içine sinmiş zamana ve o zamana tanıklık eden duygulara odaklanıyor. Kitap, bir sanatçının üretim sürecini belgelemekle kalmıyor; Türkiye'de yaşanmış bir geçiş döneminin izini de sürüyor. Sazdan yayılan hüzün, plaklara kazınan sitem, Yeşilçam perdelerine düşen bakışlar bu anlatının mihenk taşlarını oluşturuyor. Kitap, Tayfur'un müzik serüvenini plaklar üzerinden ele alıyor. İlk 45'liklerden başlayan anlatı, zamanla uzunçalar dönemine evriliyor. Her albüm hem dönemin ruhunu hem de insanların içinden geçtikleri hâlleri yansıtacak biçimde değerlendiriliyor. "Çeşme", "Derbeder", "Huzurum Kalmadı", "Batan Güneş" gibi eserler aracılığıyla okuyucu, ezgilere sığınmış hayatlara kulak veriyor.

BİR MAGAZİN FİGÜRÜ OLARAK DEĞİL...

Işık, Ferdi Tayfur'u bir magazin figürü olarak değil; sesiyle yaşadığı zamanı açıklamaya çalışan bir anlatıcı olarak konumlandırıyor. Şarkılardaki kelimelere sinen yoksulluk, gurbet, aşk acısı veya sessizlik; bu kitabın satırlarında birer tema olmanın ötesinde, yaşanmışlığın izleri olarak karşımıza çıkıyor. Anlatı, okuru bir kasetçaların başında oturur gibi içine çekiyor; her bölümde başka bir plağın çıtırtısı duyuluyor. Yazarın dilinde akademik açıklık ile dinleyici sezgisi iç içe geçiyor. Ne kuru bir çözümleme var ne de salt duygusal bir anımsama... Her şarkı, hem teknik yönüyle inceleniyor hem de o eserin halk arasında nasıl karşılık bulduğu tartışılıyor. Bu yönüyle eser, bir araştırma ürünü olduğu kadar, bir hatırlama biçimi de sunuyor.

ESER SADECE OKUYUCUYU BİR MÜZİKAL GEÇMİŞE GÖTÜRMEKLE KALMIYOR

Kitap, Ferdi Tayfur'un sanat yaşamını klasik bir kronolojiyle değil, dönemin atmosferini de kapsayacak şekilde inşa ediyor. Şarkılar, o günlerin mahallelerinde, kahvehanelerinde, dolmuşlarında, taşranın tozlu yollarında yankılanıyor. Bu yönüyle eser, okuyucuyu bir müzikal geçmişe götürmekle kalmıyor; belleğin köşelerine sinmiş yaşantılara da uzanıyor. Muhammed Işık'ın titiz kalemi sayesinde ortaya çıkan bu kitap, müziği bir arşiv malzemesi gibi değil, yaşayan bir varlık gibi ele alıyor. Ezgiler, geçmişin taş duvarlarından bugüne doğru yankılanırken; Tayfur'un sesiyle şekillenen Türkiye'nin hikâyesi de yeniden duyuluyor. Kitap, bir müzik anlatısı olmanın yanı sıra, Türkiye'nin geçirdiği sosyal değişimlerin duygu diliyle anlatıldığı geniş kapsamlı bir okuma metnidir. Ezgilerde biriken duyguları anlamak isteyenler için olduğu kadar, yaşanmışlığı kelimelerde duymayı bilenler için de güçlü bir davet...