Özcan Ünlü, Kayıp Şairlerini arıyor... Beşir Ayvazoğlu, Mustafa Kutlu ve Ahmet Tezcan'ın ortak noktası

Şair Özcan Ünlü, öğrencilik yıllarında şiire beraber başladığı ancak zamanla yol ayrımına giden dostlarını Benim Kayıp Şairlerim kitabıyla yeniden şiire çağırıyor. Bir dönem şiir yazıp sonrasında farklı alanlarda kalem oynatan Beşir Ayvazoğlu, Mustafa Kutlu, Alim Kahraman, Ahmet Tezcan gibi isimleri birer şiiriyle okura hatırlatan Özcan Ünlü kayıp şairlerinin biyografileriyle de hafıza tazeliyor.

aksam.com.tr

Gülcan Tezcan

"Edebiyata ilişkin bir yol haritası olan pek çok ismin yürüyüşüne şiirle başladığını görürüz. Bu isimlerin hemen tamamı ilk şiirle başlamış sonra alan değiştirmiş veya tamamen yazı ile yollarını ayırmıştır." diyen şair Özcan Ünlü, şiir yolculuğuna aynı dönemlerde başlayan ancak sonrasında başka alanlarda kalem oynatan dostlarını şiire çağırıyor. Benim Kayıp Şairlerim adlı kitabında kısa biyografilerine yer verdiği kültür dünyamızdan önemli isimlerin şiirle bağına dikkat çeken Ünlü ile neden şiire dönmek gerektiğini konuştuk.

İNSAN NEDEN ŞİİR YAZMAKTAN VAZGEÇER?

"Türkiye'de her üç Türk gencinden dördü şairdir!" Bu söz bizim millet olarak şiirle ünsiyetimizi çok güzel biçimde anlatır. Kültürümüzün temeli şifahidir. Farklı zaman dilimlerini ele alsak bile bu gelenek belirleyici bir damar olarak günümüze kadar gelmiştir. Şiir, bu geleneğin önemli damarlarından biri. Dolayısıyla milletimizin şiirle buluşması her dönemde olağandır. Sorunuza gelirsek, edebiyata ilişkin bir yol haritası olan pek çok ismin yürüyüşüne şiirle başladığını görürüz. Cemil Meriç, Ahmet Kabaklı, Ali Bulaç, Abdurrahman Şen gibi isimler şiirle başlamış sonra alan değiştirmiştir. Şiir, toplumsal hafızamızın en kıymetli hazinesi. Bu açıdan baktığımızda her üç Türk gencinden dördü şair. İleriki hayatlarında şiirden neden vazgeçtiklerine gelince... Bunun birkaç sebebi olabilir: Birincisi yetkinleştikçe meyillerinin neye dair olduğunu anlayıp o yöne yoğunlaşmış olabilirler; ikincisi edebiyatın özelde şiirin hayata dokunamayacağına dair inançlarının keskinleşmesi dolayısıyla şiirden vazgeçmiş olabilirler; üçüncüsü ise ileriki yaşlarda iç duyarlıkları şiirle aralarındaki makası açabilir.

KEŞKE YAZSA DEDİĞİNİZ İSİMLER HAKKINDA YAZMAYA NE ZAMAN VE NASIL BAŞLADINIZ? KİTAP HALİNE GELİNCE BU İSİMLERDEN NASIL TEPKİLER ALDINIZ?

Kitapta yer alan isimlerin hemen tamamı dostlarım, büyüklerim, ustalarım. Bir şekilde hayatımın belli dönemlerinde birlikte aynı havayı soluduğum isimler. Bir kısmı ile şiir yolculuğumuz aynı dönemlerde, aynı dergilerde başladı. Aşağı yukarı öğrencilik yıllarımıza denk gelen bir zamandan söz ediyorum. Zamanla bu dostlarımızdan bazıları farklı meslekleri tercih etti, bir kısmı ise tamamen şiirden koptu. Yazmayı sürdürenler ise alan değiştirdi. Fakat bu dostlar benim için hep iyi birer şair olarak kaldı. Mustafa Çelik gibi "Adın Kaldı Bir" isimli bir kitaba imza atmış mühim bir şairin şiirden uzaklaşmasını veya Beşir Ayvazoğlu'nun Yahya Kemal ve Tanpınar'dan tevarüs kanatlandırdığı mısralarını terk etmesini, en az hikâyeleri kadar ördüğü mısralarla harika şiirler örmeyi başarmış olan Mustafa Kutlu'nun şiire sırtını dönmesi gibi yoğunlaşmalarım beni bu yazıları yazmaya yöneltti. Bu fikrimi Dil ve Edebiyat dergisi yayın yönetmeni Üzeyir İlbak'la paylaştığımda o da heyecanlandı ve "Bizim dergi için bu isimleri yazar mısın?" dedi. Hadise böyle başladı ve yazıların bir kısmı dergide yayımlandı. Daha dergide yayınlanırken mesela Yılmaz Daşçıoğlu, Ahmet Kot, Bedri Gencer, Mustafa Yürekli ve daha başkaları heyecanla arayıp "Bizi zaman tüneline soktun tekrar" diyerek tebrik ve teşekkürlerini ilettiler. Kitap çıktıktan sonra da Alim Kahraman, Duran Boz, Ahmet Tezcan gibi dostlarımızdan aynı heyecanlı geri dönüşler aldım. Bu da yaptığımız işin kıymetli olduğuna dair içimizi ferahlattı.

ELİ KALEM TUTAN BİRİ İÇİN ŞİİR DİĞER TÜRLERDEN NEDEN FARKLI BİR YERDEDİR?

Ezberlerin aksine şiir, edebiyat disiplinleri arasında en zor, en nazlı olanıdır. Şiirle iştigal etmiş, yazmış ve hatta iyi şiir okumuş hiç kimse şiirle yollarını ayırmaz. İstese de ayıramaz. Sadece şiir mühendisliği zor olduğu için şiir gündeminden kopabilirler. Bu kitapta yer alan 'eski' şairlerin çoğunun aslında şiire ilgilerinin devam ettiğini, hatta mesela Yılmaz Daşçıoğlu'nun onun hakkında kaleme aldığım yazı yayımlandıktan sonra şiire döndüğünü –bu yazı vesile olmuş mudur bilemem- hatta kitabının yayımlandığını mutlulukla takip ettik. Şiir, gelendir. Gelmiyorsa elbette yazılamaz. Sonra ise yapılandır. Şiirin yapılması, inşa süreci çok zordur. Zaman ister, sabır ister. Belki de o yüzden bugün sayıları binlerle ifade edilen günümüz şiiri içinde 'gerçek' şair sayısı sayılabilecek kadar azdır. Burada bir tartışma başlatmak istemiyorum ama meseleye birkaç açıdan bakarak değerlendirme yapmamız gerekiyor.

KAYIP ŞAİRLERİN DEVAMI GELECEK Mİ?

Yazıları bir kitapta toplama kararı aldıktan sonra haklarında o güne kadar yazamadığım dostlar olduğunu da tespit ettim. Aralarında Ezel Akay, Abdurrahman Şen, Osman Koca, Hayati Ayçiçek, Hüsamettin Olgun gibi çok farklı mesleklerde hayatlarını devam ettiren isimleri de bir kenara not etmiş hatta bazıları hakkında yazmış idim. Fakat bilgisayarın azizliğine uğradım. Bu yazılar uçup gitti. Kitabın yeni baskılarında bu isimlerle ilgili eksiklerimi tamamlamayı planlıyorum. Elbette kısmet olursa. İsmini zikrettiklerimin bir kısmı kültür, sanat ve edebiyat dünyasında varlıklarını devam ettirmekle birlikte şiirden uzaklaştılar. Her biri ile tek tek görüşmedim ama tavırlarından, tepkilerinden ve üretimlerinden yola çıkarak bu kanaate vardım.