Ortaçağ'ın bilinmeyen yüzü… Prof. Dr. Pınar Ülgen anlattı

Türkiye'nin Ortaçağ Avrupa tarihi alanında uzmanlaşmış en genç profesörü olan Pınar Ülgen ile kaleme aldığı kitapları konuştuk. Prof. Dr. Ülgen, “Kadınlar ve Cadılar kitabında herkes kendinden bir şeyler buluyor. Bazı kadınlar bu kitaptan cesaret bulurken bazıları da burada anlatılan acılarla günümüzü bağdaştırıyor. Çünkü Orta Çağ Avrupası'nda kadınlar, günah keçisi, bütün felaketlerin sorumlusu olarak görülmüşlerdir.” dedi.

Ezgi Aşık

Kaleme aldığı kitaplarda akademi dünyasına yeni perspektifler sunan Prof. Dr. Pınar Ülgen, Ortaçağ Avrupa tarihi alanında mutlaka okunması gereken kitapları da aksam.com.tr için paylaştı.

Gelecek kitap projeleri hakkında da konuşan Prof. Dr. Pınar Ülgen, "Yeni bir tarz deniyorum şu anda üzerinde çalıştığım popüler kitapların yazımında. Ben keyifle yazıyorum umarım okuyucularımız da aynı keyifle okurlar. Çünkü bana göre her kitap, yeni bir ben yaratıyor." şeklinde konuştu.

Öncelikle bizlere vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. Türkiye'nin Ortaçağ Avrupa tarihi alanında uzmanlaşmış en genç profesörüsünüz. Kaleme aldığınız kitaplar okurlar tarafından büyük ilgiyle karşılanıyor. Öncelikle okurlardan gelen bu ilgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu güzel sözleriniz için çok teşekkür ediyorum Ezgi Hanım. Kitaplarımın beğenilmesi ve ilgiyle takip edilmesi beni çok mutlu ediyor. Okuyucularımız beğenilerini hem hissettiriyor hem tüm sosyal medyalarda gönderdikleri mesajlarıyla, yaptıkları paylaşımlarıyla da göstermektedirler. Bunu sadece kitaplarım da değil aynı zamanda makalelerimde ya da popüler anlamda yazdığım yazılarda da görmekteyiz. Yine sizin gibi değerli bazı gazeteci ve televizyoncu arkadaşlarımız da söylüyor. Aslında tüm bu söylemleri birleştirince bunun yazım tarzından kaynaklandığını düşünmeye başladım. Aşırı bilimsel yazdığım kitaplarım da var. Bunlarda bile sade, yalın ve anlaşılır bir dil kullandım. Bu tarzımı diğer kitaplarımda da yaptım. Ayrıca edebi metinlere ya da şiirlere yer vermem de beğeni topluyor olabilir. Ya da sadece "BEN" olduğum içindir. Çünkü herkesin bir kitap yazım ruhu ya da yeteneği olduğunu düşünüyorum. Belki işin sırrı, o ruhtadır. Bazı konuların bazı insanlara daha fazla yakıştığına inanırım. Belki de bana neyin yakıştığını keşfetmişimdir... Ne dersiniz.

Kaç kitabınız var?

"Doğu-Batı Arasında Teknoloji Transferi", Orta Çağ Avrupa'sında Kölelik", "Orta Çağ Tarihi Yazıları (Editör ve kitap bölümü yazarı olarak)", "Orta Çağ Avrupa'sının Ölümle Dansı", "Kadınlar ve Cadılar" ,"Orta Çağ Avrupa Tarihi", "Orta Çağ'dan Kesitler (Editör olarak )" ve Orta Çağ Avrupası'nda Gündelik Yaşam" adlı kitaplarım bulunmaktadır.

Peki, kitaplarınızın yazım süreciyle devam etmek isterim. Hangi kaynaklardan yararlanıyorsunuz?

Kitaplarımı yazarken malum Batı tarihi çalıştığım için yabancı kaynaklardan yani Latince, Fransızca, İngilizce, İtalyanca ve bazılarında da kısmen de olsa Almanca kaynaklardan yararlanıyorum. Doğu dillerini ilk zamanlarda karşılaştırmalı tarih çalışırken kullanıyordum. Ama son zamanlarda genelde Batı dillerinde yazılmış kaynakları kullanıyorum.

"ORTAÇAĞ AVRUPA'SINDA KADINLAR GÜNAH KEÇİSİ..."

"Kadınlar ve Cadılar" kitabınızda yine önemli bir çalışmayı ele aldınız. Ortaçağ Avrupa'sında kadınların konumları nasıldı?

Evet, "Kadın" konusu oldukça önemli. Kadınlar ve Cadılar kitabında herkes kendinden bir şeyler buluyor. Bazı kadınlar bu kitaptan cesaret bulurken bazıları da burada anlatılan acılarla günümüzü bağdaştırıyor. Çünkü Orta Çağ Avrupası'nda kadınlar, günah keçisi, bütün felaketlerin sorumlusu olarak görülmüşlerdir. Bu nedenle de çok sayıda kadın, cadı olarak adlandırılıp yakılmıştır. Bilge kadın modelinden çok hoşlanılmıyordu. Çünkü "Bilge Kadınlar" erkekler için bir tehlike idi. Patriyarkal sistem içerisinde kadınlar ikinci sınıf olarak görülüyorlardı. Dolayısıyla karakter olarak duygusal bir yapıya sahip olmaları ve de fiziksel olarak da erkeklere göre anatomik olarak daha az güçlü olmaları onların zayıf noktalarıydı. Ataerkil toplumda erkekler, kendi güçlerini kanıtlayabilecekleri ve yine o dönemde var olan düzenin kendi eksikliklerini kapatmak için zayıf varlık olarak gördükleri kadınlar üzerinden bu otoriteyi sağlamaya çalıştıklarını görmekteyiz. Bu da acı vericidir. Bütün bunlara rağmen çok güçlü ve cesaretli kadınlar da bu ateş çemberinde var olmayı başarmış ve günümüze dahi ışık tutmuşlardır.

Peki, "Orta Çağ Avrupası'nda Gündelik Yaşam" ve "Orta Çağ'dan Kesitler" kitabınızda da döneme dair önemli bilgiler veriyorsunuz. Peki, döneme dair neleri yanlış biliyoruz?

Orta Çağ Avrupası'nda Gündelik Yaşam adlı kitabım, aslında Orta Çağ Avrupa Tarihi adlı kitabımın tamamlayıcısıdır. Burada Orta Çağ Avrupa'sında çocukluk döneminden itibaren, dini hayat, kültürel hayat, köy ve şehir hayatından bahsettim. Açıkçası konu insan olunca yeri ve mekanı fark etmiyor. Şöyle ki; insanların beslenme şekillerinden görgü kurallarına kadar, pek çok şey günümüz yaşantısıyla benzerlik göstermektedir. Sadece giyim kuşam konusunda farklılıklar var.

"YENİ DÜNYANIN KAPILARINI ARALAMAK..."

"Orta Çağ Avrupa'sında Kölelik" kitabında da önemli tarihi bilgilere yer verdiniz. Bu kitabın yazım süreci nasıldı?

Orta Çağ Avrupa'sında Kölelik adlı kitabıma gelince yaklaşık 3 yıl sürmüştü. Yazım aşaması diğer kitaplarımda olduğu gibi oldukça keyifliydi. Çünkü her kitapta yeni bir şeyler öğrenmek beni heyecanlandırıyor. Özellikle de bu kitapta Roma İmparatorluğu ile birlikte bittiği düşünülen köleliğin sadece şekil değiştirerek Orta Çağ Avrupası'nda yeniden var oluşunu anlatarak bu kitabımla yeni bir dünyanın kapılarını araladım diye düşünüyorum. Kölelikle birlikte değişen yaşam şekillerini, hukuk kurallarını, mahkeme kayıtlarını da burada anlatmıştım. Özellikle köle ayaklanmaları ve hadım ve Tatar kölelerin çok dikkat çekmesi, Hristiyanların köle olarak satılmasının yasak olması... vs. gibi çok farklı bilgiler en dikkat çekenler arasındaydı.

Yeni kitap projelerinizi de konuşmak isteriz. Masada, okurla buluşmayı bekleyen yeni kitaplar var mı?

Olmaz mı Ezgi Hanım... Akademik tarzda kitaplar da var popüler tarzda kitaplar da var... Yeni bir tarz deniyorum şu anda üzerinde çalıştığım popüler kitapların yazımında. Ben keyifle yazıyorum umarım okuyucularımız da aynı keyifle okurlar. Çünkü bana göre her kitap, yeni bir ben yaratıyor. Ya da içimdeki birden fazla ben'i ortaya çıkıyor. Hayallerimden kesitleri yansıtacağım yeni bir ben, ortaya çıkacak gibi duruyor. .Ama konuları sürpriz olsun istiyorum... Bu yüzden burada tüyo vermeyelim..

"HER ŞEY PAYLAŞTIKÇA BÜYÜR SEVGİ DE BİLGİ DE"

Akademik çalışmalarınızla Orta Çağ Avrupa tarihine ilişkin farklı perspektifler sunuyorsunuz. Bu alanda Türkiye'nin en genç profesörü olarak ödülle üzerine ödüller alıyorsunuz, akademik çalışmalarınıza olan bu geri dönüşleri nasıl buluyorsunuz?

Estağfurullah Ezgi Hanım... Teşekkür ediyorum bu sözleriniz için. Çünkü sizin gibi gazeteci ve televizyoncu arkadaşlardan da bunları duymak beni ayrıca mutlu ediyor. Çünkü amacım genç arkadaşlara ya da bu alana ilgi duyanlara farklı bir bakış açısı getirebilmekti. Bunları duyunca da akademi dışında da bu tarz yaklaşımların olması amacımıza ulaşmaya başladığımızı gösteriyor. Ödüllere gelince Bilim ve Sanat Teşvik ödülünden Yılın En İyi Kadın Akademisyen Kadın Tarihçi ödülüne kadar pek çok ödüle layık görüldüm. Bundan da onur duyuyorum. Bu ödüllerin benim için önemi, özellikle genç öğrenci arkadaşlarımıza umut vermesi. Bir de farklı platformlardan da ödül almak, akademi dışından da alana getirdiğimiz bakış açılarının beğenildiğinin göstergesi olduğundan hitap ettiğimiz kitle çoğalıyor. Ayrıca bu yönde bana gelen dönütlerden ve mesajlardan da oldukça memnunum. Allah'ım sağlık verdiği sürece de elimden geleni yaparak yeni çalışmalar ve yeni bakış açıları ortaya koymaya çalışacağım. Bana göre akademisyenlik her şeyiyle bir bütündür. Tek kişilik, bir olay ya da durum değildir. Her şey paylaştıkça büyür sevgi de bilgi de...

Son olarak sizin okur dünyanızı da sormak isterim. Sizde iz bırakan en iyi beş kitap nedir?

Kendi kitaplarım diyormuşum... Şaka elbette... Tabi ki değil. Çünkü benim de içinde kendimi bulduğum satır aralarında kaybolduğum her insan da olduğu gibi fikir dünyamı aydınlatan ve ufkumu açan kitaplar var. Yaklaşık 10 yaşından beri kitap okurum. Türü fark etmez. Her türden kitap okumayı severim. Ama en çok sosyo-psikolojik kitapları severim. İnsanı merkeze alan kitapların benim için ayrı bir yeri vardır.

Beni etkileyen çok fazla kitap var. Ancak şöyle yapalım yakın zamanda okuduğum ve etkilendiğim kitapları söyleyeyim. W.M.Spellman tarafından yazılmış olan Ölümün Kısa Tarihi; Karen Karbo, Zor Kadınlara Övgü; Alain Corbin,Jean-Jacques-Courtine,Georges Vigarello, Bedenin Tarihi; Rayna R. Reiter,Kadın Antropolojisi; Rene Girard, Şiddet ve Kutsal; Erhan Altunay, Masalcı (2. Defa okudum)...