Minyatür, Osmanlı'nın görsel hafızasıdır

Genellikle el yazması eserlerde ya da gezdiğimiz saraylarda, tarihî mekânlarda minyatürlerle karşılaşmışızdır. Ancak çoğumuz bu sanata dair pek de bilgi sahibi değiliz. “Minyatürler, padişahın otoritesini, devletin düzenini ve imparatorluğun ihtişamını hem içeride hem de dış dünyada görünür kılmak için kullanılmıştır.” diyen Sanat Tarihçisi ve Yazar Rana Demiriz, Osmanlı'nın görsel hafızası dediği minyatür sanatına dair merak edilenleri “Sanatla Yazılan Tarih” kitabında kaleme aldı.

AKSAM.COM.TR

Gülcan Tezcan

Osmanlı sanatı içinde minyatür nasıl bir yer tutuyor ve nasıl bir anlam taşıyor?

Osmanlı sanatları içerisinde değerlendirdiğimizde minyatür, sadece estetik bir sanat değil; devletin dünyayı algılama biçimini yansıtan güçlü bir ifade aracı olarak karşımıza çıkıyor. Minyatür, Osmanlı'nın görsel hafızasıdır diyebiliriz. Batı resminde olduğu gibi perspektif, ışık ve bireysel sanatçı imzası ön planda olmadığından; resimde anlatılmak istenen olayın bütünlüğü, düzeni ve anlamı daha ön plana çıkıyor. Bu yönüyle minyatür, Osmanlı'nın bakış açısını, hiyerarşik düzenini ve devlet merkezli düşünme biçimini yansıtan bir araç niteliğinde. Saray atölyelerinde, özellikle nakkaşhanelerde üretilen minyatürler, imparatorluğun gücünü, düzenini ve sürekliliğini görsel olarak kayıt altına alan bir sanat dalı olmuş 18. yüzyıl ortalarına kadar.

Bu kitap hangi ihtiyaçtan doğdu?

Bu kitabı kaleme almaktaki amacım akademik çalışmalarım esnasında karşılaştığım Osmanlı tasvir sanatlarıyla alakalı kitapların belli bir birikime sahip olan bir okur kitlesine hitap etmesiydi aslında. Özellikle profesyonel rehberlik kariyerim boyunca sıklıkla, minyatürlerin ne anlattığıyla ilgili sorular da gelince ilgisi olan okur için rehber niteliğinde bir kitap hazırlamak istedim. 'Suret tasviri yasak fakat minyatürler nasıl üretilmiş?' gibi aklımızdaki en temel sorulardan, minyatürün kompozisyon, renkler vs. genel kurallarına ve elbette kronolojik bir sıra takip ederek dönemsel olaylara da bir bakış açısı kazandırmayı amaçladım.

Bir minyatüre nasıl bakmalı ve orada tasvir edilen olayları nasıl anlamlandırmalıyız?

Minyatüre bakarken Batı resminden farklı görmek ve yorumlamak gerek. Özellikle saray üretimi olanlarda belli kurallar, süzgeçler oluyor. Belli başlı renk kullanımları, bir hiyerarşik düzen vs. gibi ögeler takip edilebiliyor. Bizim çok bilinen minyatür ustalarımız da var, Levni, Nakkaş Osman, Nakkaş Ali gibi. Böylesine katı sınırlar içerisinde sanatçıların yenilikçi olup üsluplarını korumaları da bizim minyatür sanatımızın nadide özelliklerinden.

Minyatür sanatı Osmanlı tarihçiliğinde nasıl bir rol oynuyor?

Minyatür sanatı, Osmanlı tarihçiliği açısından son derece kıymetli bir görsel belge niteliğinde. Tarihçiler olarak yazılı kaynaklardan elbette istifa ediyoruz, fakat görseller çoğu zaman bu yazılı kaynakların tamamlayıcısı olarak karşımıza çıkıyor. Mesela savaş düzenleri, tören alayları, kıyafetler, mimari yapılar, gündelik hayat sahneleri minyatürler sayesinde ayrıntılı biçimde izlenebilir. Bu nedenle minyatürler, tarihçiler için yalnızca estetik kaygı güden sanat eseri değildir; dönemin zihniyetini, protokol anlayışını ve toplumsal yapısını anlamaya yardımcı olan görsel tanıklıklardır. Özellikle şehnameler ve tarih kitapları içinde yer alan minyatürler, Osmanlı'nın kendi tarihini nasıl görmek ve göstermek istediğini de ortaya koyar.

Daha çok hangi olayların tasvirinde minyatür sanatı kullanılmış?

Osmanlı minyatürlerinde en sık karşılaşılan sahneler savaşlar, fetihler, padişahın tahta çıkışı, elçi kabulleri, şenlikler, sünnet düğünleri ve sefer hazırlıklarıdır. Bunlar elbette tesadüfi seçimler değil; devletin gücünü, düzenini ve meşruiyetini vurgulayan ve iz bırakan önemli olaylardır. Bunun yanı sıra, günlük hayat sahneleri, esnaf faaliyetleri, şehir manzaraları ve saray yaşamı da zaman zaman minyatürlere konu olmuştur. Fal kitapları, rüya tabirleri, hikâyeleri destekleyici görseller vs. Böylece hem resmi tarih hem de sosyal hayat aynı görsel dil içinde kayıt altına alınmıştır.

Sanat olmanın ötesinde bir iletişim aracı olduğunu da söyleyebilir miyiz?

Kesinlikle söyleyebiliriz. Osmanlı minyatürü, sanat olmanın çok ötesinde, çok güçlü bir iletişim aracıdır. Minyatürler, padişahın otoritesini, devletin düzenini ve imparatorluğun ihtişamını hem içeride hem de dış dünyada görünür kılmak için kullanılmıştır. Fakat şunu da belirtmek lâzım. Bu yazma eserler saray için üretilmiştir. Resmi tarih kitapları vs. hanedan ailesi ya da saray bürokratlarının erişiminde olan kitaplardır. Yani Saray bunları yaptırıp halkla buluşturmamıştır. O anlamda bir iletişim aracı olduğunu söyleyemeyiz, fakat kitap üretim ağı ve saray bürokrasisi içerisinde son derece önemlidir. Bu yönüyle minyatür sanatı, Osmanlı'da hem estetik hem politik hem de kültürel bir dil olarak işlev görmüştür.

Sizin minyatür sanatında en dikkatinizi çeken, farklı gördüğünüz dönemler hangileri?

Minyatür bizim için Bağdat, Herat, Tebriz vb. kökenli sanatçılardan öğrendiğimiz bir sanat olmuş. Minyatürde Saray'ın kendi üslubunun oturduğu ve sanatçıların Batı tarzı perspektif, ışık gölge vs. gibi unsurlardan etkilense dahi minyatür fırça teknikleri çerçevesinde kalması çok enteresan. O anlamda Doğu ile Batı'nın kesişim noktası İstanbul'da olmalarının etkilerini görüyoruz. Osmanlı'nın bir yönünün Batı'da bir yönünün Doğu'da olması sanata da yansıyor. Levni'nin minyatürleri mesela çok rahat izlenebilir örneklerinden.

Peki minyatür neden bitme noktasına gelmiş Osmanlı'nın son dönemlerinde? Buradaki temel etken nedir?

Matbaanın yaygınlaşmasıyla el yazması kitap üretiminin azalması aslında en büyük etken. El yazması kitap üretilip resimlenmeyince, dönemin modası olan tuval üzerine yağlıboya resimlere daha çok ilgi duyulmaya başlanıyor. Değişen sanat zevkiyle insanlar ellerindeki kitaplarda görmek yerine artık duvarlarına resim asmak istiyor. Burada artan bir Batı sanatı etkisi de gözlüyoruz tabi. Fakat en büyük etken, minyatürlü yazma eser üretiminin makineleşmeyle beraber azalması diyebiliriz.