HALE KAPLAN
Türkiye Büyük Millet Meclisi darbelerin toplum üzerindeki tahribatını anlatan iki geniş hacimli kitap yayınladı geçtiğimiz ay. Milli İradeye ve Demokrasiye İlk Darbe: 27 Mayıs 1960 ve Demokrasiye Kara Leke: 12 Eylül 1980 isimli belgesel niteliğindeki kitaplar darbelere dair yazılı ve görsel birçok malzemeyi bir arada görme imkanı sağlıyor. Kitapların yayına hazırlanması fikri Meclis Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop'a ait. Hem hukukçu hem de siyasetçi hassasiyetiyle Şentop'un talebi "Darbelerin yıkıcı etkilerinin gençler başta olmak üzere toplumun hafızasında canlı kalmasını sağlamak için belgesel mahiyetinde bir çalışma" imiş. Yıl dönümünde 27 Mayıs özelinde yapılan ilk kitap, 12 Eylül darbesine ilişkin diğer kitap yayınlandı. Kitapları yayına hazırlayan Prof. Dr. Hamit Emrah Beriş, önümüzdeki yıl seriye, 28 Şubat, 12 Mart ve 15 Temmuz süreçlerini ele alan kitaplarla devam edileceğini söyledi.
GENÇLER YETERİNCE BİLMİYOR
Türkiye 1960 ile başlayan kötücül bir sürece girdi. Vesayet kurumsallaştı. Yakın zamanda gerçekleşen 15 Temmuz darbe girişimde dahi bu olumsuz etki vardı. Süreç bitmiş değil ve sürekli gündemde tutulması da bu nedenle gerekli. Özellikle genç nesil için... Siz üniversitede, gençlerle sürekli bir aradasınız. Gençlerin bu konuya yaklaşımı nasıl?
Her darbe kendi vesayet düzenini üretir. Vesayet kurumları ve düzenlemeleri, darbelerin etkilerinin demokrasiye geçildikten sonra da devam etmesini beraberinde getiriyor. Dolayısıyla her darbe, kendi meşruluğu ve aslında ne kadar gerekli olduğu yönündeki algının toplumda yerleşmesi yönünde çaba harcıyor. Sivil siyaset itibarsızlaştırıyor ve militarist bir anlayış yüceltiliyor. Tüm toplumsal kesimler darbecilerin ideolojik yönelimleri doğrultusunda bir endoktrinasyon sürecinden geçiriliyor. Bu durumdan genç kuşakların etkilenmemesi imkânsız. Gençler, yaşamadıkları ve yalnızca anlatılan kadar bildikleri darbelerin toplum üzerindeki olumsuz etkileri konusunda yeterince bilgi sahibi değil. Üstelik farklı propaganda makineleri, darbenin mahiyetinin ve sonuçlarının unutturulması veya manipüle edilmesi yönünde işliyor. Bu çabaların toplumun, özellikle de darbeleri doğrudan yaşamayan gençlerin zihinlerini karıştırma çabasına yönelik olduğu açık.
KİTAPLAR DAVALAR KADAR ÖNEMLİ
Demokrasi kültürünün yerleşmesi için yapılacak en etkin çalışma hangi alanda olmalı?
Demokrasi kültürünün gelişmesi ve yerleşmesi bakımından darbelerle hesaplaşma şart. Bu şekilde, darbe sürecinin demokrasi ve toplum üzerinde doğurduğu olumsuz sonuçların kısmen telafi edilmesi mümkün olabilir. Aynı yolla bundan sonraki dönemlerde darbe teşebbüsünde bulunacakların bu yöne hiç girmemeleri de sağlanacaktır. Hukuk sahasında yapılacak hesaplaşma kadar kültürel ve akademik zeminde de darbe izlerinin toplumsal hafızada diri tutulması önem taşıyor. Bu bakımdan, fikrî alanda üretilecek eserler en az açılan davalar ve yapılan yargılamalar kadar önemli.
ARALARINDA MUKAYESE YAPMAK YANLIŞ
"İlki değil ama 80 darbesi gerekliydi" gibi bir mukayese yapıldığına bazen şahit oluyorum. Bu sorgulanmaya açık bir konu mu?
Darbeler arasında neden ve sonuç bakımından hiçbir fark yok. Tüm darbeler, demokrasiyi askıya aldı. Hukuk dışı çok sayıda uygulamanın hayata geçmesine neden olan 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat aynı mantığın yansıması durumunda. Hakeza 15 Temmuz'un önünü açan önemli faktörlerden biri daha önce yaşanan darbeler. Her darbe bir sonrakinin ortaya çıkması için zemin hazırlıyor. Demokratik rejimlerde esas olan ülkenin yüz yüze olduğu sorunlara sistem içinde cevap bulunmasıdır. Oysa darbeler, antidemokratik yolların kullanılmasını haklılaştırmayı amaçlıyor. Oyunun kurallarının değiştirilmesi, ülkedeki demokrasi kültürü ve hukuk devleti anlayışının gelişmesinin önünde engel. Darbelerle amaçlanan da zaten bu. Demokratik siyasetin sorunlara çözüm üretemeyeceği düşüncesini işlemek darbelerin ortak özelliği. Bu yüzden kategorik olarak darbeler arasında bir ayrım yapmak doğru değil.