MERVE YILMAZ ORUÇ
Yalın ve anlaşılır bir dille yazdığı kitapları ilk ve ortaöğretim yaşındaki çocuklarla buluşturan Figen Yaman Coşar'ın yeni hikâye serisi, Şehreküstü Apartmanı okuyucuyla buluştu. Daha önce kaleme aldığı Masalİstanbul, Evrendeki Son Hazine, Kayıp İsimler Krallığı ve Efe ile Ece serisi ile çocukların hayatına dokunan Çoşar, yine bizden hikâyelerle dolu kıymetli bir eser ile miniklerin karşısında. Şehir hikâyeleri yazmayı sevdiğini söyleyen Coşar, bu kez kitabında okurlara kadim şehirlerimizden Bursa'ya bir yolculuk yaptırıyor. Şehreküstü Apartmanı'nda yeni kahramanları Toprak ve Zeynep'in hikâyelerine yer veren Coşar, mizahî bir dille ele aldığı beş kitaptan oluşan bu yeni serisini aksam.com.tr için anlattı.
Şehreküstü Apartmanı kitap seriniz hayırlı olsun... Öncelikle isminden başlamak istiyorum. Neden Şehreküstü Apartmanı?
Şehir hikâyeleri yazmayı seviyorum. Yayıncı Melike Gündüz de bu konuda beni destekleyen birisi. Bursa için seri yazalım demişti, onun fikriydi. Ben de Bursa ile ilgili okumalar yaparken Şehreküstü adlı bir semtin olduğunu gördüm ve bunun üzerine düşünmeye başladım. İsim çok hoşuma gitti ve anlatmayı düşündüğüm şeylerle de örtüşüyordu. Bu yüzden adını Şehreküstü Apartmanı koyduk.
Bursa hikâyelerinizi kurgularken nereden yola çıktınız? Bu yolda size ilham olan ne idi?
Bu kitapları birkaç yıl önce yazdım. Pandemi dönemi idi. Kuzenim Elif'in oğlu Toprak küçüktü o zamanlar. Onu bir yere götürmek istedik, tabii açık alan olsun, kalabalık olmasın diye düşünürken çocuk parkına gittik. Beykoz civarında bir parktı yanılmıyorsam. Toprak'ı orada sallarken yan salıncakta bir kız çocuğu vardı. Onunla tanıştık ve konuşmaya başladık. İsmi Zeynep idi. Çok zeki, olgun ve gözlem yeteneği yüksek bir çocuktu. Beni etkilemişti Zeynep. Onunla muhabbet ederken Zeynep'in benim okurum olduğunu da öğrendim. Okulda öğretmen ve arkadaşlarıyla Turuncu Öyküleri okumuşlar. Yanımda Kayıp İsimler Krallığı kitaplarım vardı, onları getirdim ve Zeynep'e verdim. Birlikte fotoğraf çektirdik. Salıncaktan indiğinde yürümekle ilgili bir engelinin olduğunu fark ettim. Serebral Palsi hastası bir çocukmuş. Tedavi süreci doğduğundan beri devam ediyormuş. Zor bir hayatı var ama o benim gözümde bir süper kahramandı. Onu görmek beni müthiş etkiledi ve yeni yazacağım kitabın karakterlerinden birinin Toprak diğerinin de Zeynep olmasına o anda karar verdim.
Bu sette kaç tane hikâye yer alıyor? Hangi yaş grupları için yazdınız?
Bu, dördüncü sınıf ve üzeri çocukların okuyacağı beş kitaptan oluşan bir hikâye seti. Her kitabın birbirinden farklı konuları var. Her Şeyin Değiştiği Gün, Nasıl Fikir Ama!, İyi Ki Büyümüşüm, En İyi Seçenek ve Süper Zeynep başlıklı hikâyelerden oluşuyor. Bu konuları ele alırken hem Bursa üzerinde tarihimizi, şehir kültürümüzü, değişen sosyal ve mekânsal durumları hem de Serebral Palsi konusunda farkındalık oluşturmak istedim. Tüm bunları esprili bir yaklaşımla hikâyelerde anlattım.
Özel bir durumu olan bir karakter Zeynep. Bugün maalesef çocuklar arasındaki zorbalık yaşı ilkokula kadar düştü. Hele de özel çocuklarımız için hayat çok zor oluyor. Siz nasıl bir düşünce ile böyle bir karakter oluşturdunuz?
Zeynep'in yaşadıkları üzerinden ve diğer Serebral Palsi rahatsızlığı olan çocukların nelerle karşılaştığını araştırarak bir değerlendirmede bulundum ve bunu kaleme aldığım yerler var. Ama kitapların ana konusu bu değil. Burada bir apartmanda yaşananları anlatıyorum. Günlük hayatta hepimizin olduğu gibi bir yaşam döngüsü var. Bursa'nın bahçeli evlerinden birinin kentsel dönüşüm ile müteahhitte verilmesi sonucunda böyle göğe baş kaldırmış ve şehre adeta küsmüş gibi duran bir apartman yapılıyor. Ve bu apartmanda daha önce bahçeli evlerinde o mahallede yaşayan yaşlılar, üniversite öğrencisi olan başka şehirlerden hatta ülkelerden gelen genç kızlar, kültürlü beyefendiler ve Bursa'nın meşhur İskender'ini tavukla yapmaya kalkan bir tüccar dükkân sahibi var. Aynı zamanda Toprak'ın anneannesi var. Zaten Toprak ve ailesi İstanbul'da yaşarken babaannenin rahatsızlığı üzerine Bursa'ya göçüyor. Babaannesinde Alzheimer başlangıcı var. Ve bütün hikâye bu kahramanlar etrafında dönüyor.
Her kitapta farklı bir konu mu anlatılacak? Hikâyeler birbirinin devamı mı olacak?
Hikâyeler birbirinin devamı değil. Her kitabı tek başına okunabilir şekilde yazdım bütün setlerde. Buna özellikle dikkat ediyorum. Yani Masalİstanbul, Kayıp İsimler Krallığı kitaplarında da böyleydi. Okuyucu zorlamak istemiyorum. Her birinin kendi için kompozisyonu var.
Şehreküstü Apartmanı nasıl bir yer, kimler oturuyor?
Şehreküstü Apartmanı'nın birtakım kuralları var ama bu kurallar mizahî bir bakış açısıyla ele alındı. Yoksa didaktik olarak çocuklara şunu öğretelim, bunu kendimize misyon edindik diyebileceğimiz bir şey yok. Apartman yöneticisi olan amcamız, kendini her şeyin üzerinde gören ve hükmetme duygusunu tatmin etmeye çalışan biri. Onun yazıp komşulara dağıttığı ve onlara tahakküm etmeye çalıştığı bir liste gibi düşünün. Biraz mizahî yönden ele aldık durumu.
Eğlenceli bir kitap serisi olmasına çalıştım ve yazarken kendim de çok eğlendim. Mesela müzisyen bir hanım var apartmanda, çocuklara müzik dersleri veriyor. Onun bir annesi var yine yaşlı bir teyze, bu teyzeyle Toprak'ın babaannesi aynı yaşlarda. Fakat farklı profillerde insanlar. Bu apartman aslında hepimizin yaşadığı apartmanlar gibi. Komşuluk ilişkilerini ele alıyoruz bir yandan. Çünkü herkes apartmana yeni taşınıyor. Birbirlerini tanıma aşamasında gerçekleşen komik çatışmalar...
Serinin çizimleri kime ait? Resimleme konusunda nasıl ilerlediniz?
Çizimler çok güzel oldu. Ressamımız Elahe Behin'in ilk andan itibaren çizdiği her karakter, kullandığı renkler, oluşturduğu atmosfer çok hoşuma gitti. Karakterlerim gerçek karakterler oldukları için onların fotoğraflarından ilham adlı. Bu hem Toprak hem de Zeynep için harika bir hatıra oldu. Hikâyeyi yazan için resimleme kısmı bazen sıkıntı olabilir. Bu resimli bir kitap sonuçta. Dolayısıyla hikâyenin anlatımına sunduğu katkı çok büyük. Hatta bazen sizin anlattığınız şeyi çok daha ileriye taşıyan bir yaklaşım oluyor ressamın oradaki bakış açısı. Bu resimler aynen böyle oldu, çok içime sindi.