Dik başlılık da itaattir

‘Kendini Keşfet: Bireyleşmenin Albenisi Üzerine' isimli kitap, Hermann Hesse'nin, insanın iç dünyasını keşfi bağlamında kaleme aldığı yazılarının bir derlemesi. Erdem, kahramanlık, normaller… Her birini incelikle işliyor yazar ama ‘dik başlılık' hem eserlerinin hem özyaşamının ana fikri gibi.

HALE KAPLAN

20. yüzyılın en önemli yazarlarından biri olan ve 'Bozkırkurdu', 'Siddharta' gibi yapıtlarla tüm dünyaca tanınan İsviçreli yazar ve ressam Hermann Karl Hesse, hayat verdiği kahramanlarının birçoğunda -belki de kendi hayatındaki- bir arayış ve tamamlanma yolculuğunu anlatır. Edebiyatın gücü ile gerçek hayat arasında dil yoluyla sihirli bir bağ kuran Nobel Ödüllü yazar, "Uyum yerine kendi kaderini tayin etme, tabi olma yerine dik başlılığı..." benimsemiştir.

HESSE'NİN ANA FİKRİ

İşte Profil Kitap tarafından yakın zamanda yayımlanan 'Kendini Keşfet: Bireyleşmenin Albenisi Üzerine' isimli kitap, yazarın, insanın iç dünyasını keşfi bağlamında kaleme aldığı yazılarının bir derlemesi. Volker Michels tarafından derlenen kitabı dilimize Barış Tut, Almanca aslından çevirdi. Erdemler, kahramanlık, normaller... Her birini incelikle işliyor yazar ama 'dik başlılık' hem eserlerinin hem özyaşamının ana fikri gibi. Kitabın pek ufuk açıcı ikinci yazısından bir bölüm:

BİRİCİK ERDEM

"Pek sevdiğim biricik erdem vardır. Adı dik başlılık. Kitaplarda okuyup öğretmenlerin söz ettiğini duyduğumuz tüm erdemlere öyle değer atfetmem. Yine de insanın kendine yarattığı diğer tüm erdemler tek bir adla kapsanabilirdi. Erdemin adı itaat. Mesele yalnızca kime itaat edildiği. Yani dik başlılık da itaattir. Ama çok sevilen ve övülen diğer tüm erdemler insanların koyduğu yasalara itaat ederler. Yalnızca dik başlılık bu yasalara bağlı değildir. Dik başlı olan, başka bir yasaya, tek, kesinlikle kutsal, kendi içinde yasa olan, 'kendi'nin 'anlamı'na boyun eğer." Hesse bu erdemi öyle seviyor öyle yüceltiyor ki bu eylemin keşfinin diğer tüm erdemleri kuşkulu bıraktığı görüşüne varıyor.

SIĞINAK ARAYIŞI

Hesse'nin vardığı bir diğer nokta da insanın, çatışma ve ayrışma adımlarını atmasının bir zorunluluk olduğu. Bu ayrışma aileden biri ya da üstad olabilir... Katlanılması zor olan bu durum birçoklarını sindirebilir, sığınak aramaya itebilir. Ve galiba bulunan sığınak yine insanın kendine özgü yalnızlığından başka bir şey değildir. Çünkü insan sonsuz ve tanrısaldır: "Her insan dikkate değer bir noktadır, o noktada dünyanın tüm olayları kesişir, sırf bir kezliğine ve asla yinelenmeyecek biçimde. Bu yüzden her insanın öyküsü önemli, sonsuz ve tanrısaldır. Her insanda ruh biçim bulmuştur, her insanda bir canlı acı çeker, her insanda bir kurtarıcı çarmıha gerilir."