Büyük ozana romanla vefa

Sivaslı roman yazarı Şule Köklü, âşık Veysel yılında büyük ozana vefasını ‘Sır Nihan Oldu' ile gösterdi. Roman, çocukluğundan, doğup büyüdüğü ortama, Veysel'i ‘âşık' yapan iklimi resmediyor.

GÜLCAN TEZCAN

Bu toprağın sesini, sözünü, türküsünü, dağını, çiçeğini romanlarında bir ressam titizliğiyle resmeden Şule Köklü, âşık Veysel yılını büyük ustaya yaraşır bir eserle karşıladı. Kızılırmak Çocukları, Yanık Maske, Baltar ve Mavi Koza'nın ardından Aşık Veysel'in hayatını merkeze alan Sır Nihan Oldu ile okur karşısına çıkan Köklü, bir biyografinin çok ötesinde Aşık Veysel'in anlam dünyasını da edebiyatseverlere nahif bir dille aktarıyor. Genç bir aşığın sevdasını ararken Aşık Veysel'in yaşadığı köye 'araştırmacı' kimliğiyle gidişiyle başlayan roman adım adım Şarkışlalı Veysel'in nasıl Aşık Veysel'e dönüştüğünü hikâye ediyor.

UFUK AÇICI BİR OKUMA

Var olan anlatıların aksine doğumundan itibaren onun beslendiği toprağın, dizi dibinde büyüdüğü ana babanın özelliklerinden de dem vurarak âşık kimliğinin oluşmasına işaret eden romanda geçen şu cümleler yazarın muradını da özetliyor adeta: "Sanki âşığın hayatı otuz üç yılında başlamış da herkes hikâyenin bu yamacına sarılıyor, yok öyle bir şey, çıktığı evi, uğradığı tekkeyi soruşturmadan Veysel'i kimse bulamaz, bizim deli Tayyar kadar aklı yok bu insanların, o ne yapıyor, Veysel'i kendisinde arıyor." Bu cümlelerin sahibi roman kahramanına eşlik eden Dursun. Ve devam ediyor Dursun, "Bana kalırsa âşığın bir eli Yunus' a öteki eli Karacaoğlan'a değiyor. Karacoğlan Elif'e tozarak yele karıştı, Veysel yumuk gözleriyle dünyanın resmini çizip insanlığın eline verdi." Anadolu'nun manevi mimarı olan âşıkların, gönül erlerinin, şairlerin nasıl bir medeniyet ve inanç iklimini birbirlerine miras bıraktıklarını gösteren bu tespit, romanı yeni nesil için ufuk açıcı bir okumaya dönüştürüyor.

VEYSEL'İN MANEVİ REHBERİ

Romanda Aşık Veysel'in yaşadığı devrin edebiyatçıları ve müzisyenleri ile kurduğu dostluklar da satır aralarında hatırlanıyor. Ancak şimdiye kadar pek bilinmeyen ve çok da dillendirilmeyen bir başka dostluğu var ki Aşık'a o hikmetli sözlerin nasıl söyletildiğini daha net anlıyoruz. Mescitli Köyü'nde yaşayan Bektaşi dergâhlarından çıkmış bir gönül eri olan Salman Baba, âşık Veysel'in sağlığında olduğu gibi vefatından sonra da vefasını eksik etmediği manevi rehberi. Öyle ki büyük ozan onun için "Salman Baba olmasaydı, benim şiirlerimin içi boş, manasız, mesnetsiz olacaktı, o bana yönümü buldurdu." der.

Doğumundan başlayarak Veysel'in hayatını anlatan roman büyük ozan ile ilgili bilgi yanlışlarını da düzeltiyor.

Aşık Veysel'i anlatırken tıpkı diğer romanlarında olduğu gibi doğayı, rüzgârı, taşı, toprağı kuşları, bitkileri de birer gizli kahramana dönüştüren Şule Köklü, Aşık Veysel'in bir üretken 'köylü' olarak portresinin de altını çiziyor.