Bir yüzleşme anlatısı: Ova Mülakatları

Enes Nilüfer'in kaleminden okurla buluşan ilk roman Ova Mülakatları; okuru taşra, gizli inançlar, sır dinleri ve birey arasındaki hassas dengelere dair bir sorgulamaya davet ediyor.

AKSAM.COM.TR

Enes Nilüfer'in kaleminden okurla buluşan ilk roman Ova Mülakatları, Ketebe Yayınları'nın edebiyat dizisinde yerini aldı. İstanbul Karagümrük'te başlayıp Şanlıurfa'nın sınır ilçelerine uzanan bu hikâye hem fiziksel hem zihinsel bir yolculuğun haritası. Roman, iki kuşak önce taşradan varoşa göçmüş orta halli bir ailenin ilk üniversite mezunu Eşref'in çay ocağındaki bir gazetede gördüğü tarihi eser kaçakçılığı haberi üzerine Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesine doğru yola çıkmasıyla başına gelen olayları konu ediniyor. Harran Ovası'nda kendini gizemli bir inancın, kırık dökük bir mitolojinin, batıl inançları bir çıkış olarak gören insanların iç dünyasıyla coğrafi kaderi arasındaki o ince çizgide ilerliyor. Bin yıl önce ölen ama hâlâ yaşadığına inanılan şeyhler, Harrani inancının genç lideri Mustafa Rıza, tapu memurları, gazeteciler, kaçakçılar, çöl varanları ve mırra fincanlarını altınla dolduran ağaların eşlik ettiği bu dünyada; sıradan bir macera tutkusu yerini, yitik bir hakikatin peşine düşüşe bırakıyor. Bu yolculukta, geçmişin izlerini kazıyan bir anlatıcı da okurlara eşlik ediyor.

OKURA MEKANLAR VE YÜZYILLAR ARASINDA ÇOK KATMANLI BİR ÖRÜNTÜ SUNUYOR

Ova Mülakatları; post-truth çağda bilgi, otorite ve inancın nasıl çarpıtılabildiğine dair bir alegori. Kültürel miras ile bireysel mirasın birbirine karıştığı, gözlemci ile gözlemlenenin yer değiştirdiği bir yüzleşme anlatısı. Postmodern çağda "amaçların ölümü" önermesinden çıkan metin, felsefi temellendirmelerle iç tartışmalar yaparken, bir yanda cinayetler, gizli inançlar, mağaralardaki canavarlar ile toplumsal yaklaşımlar ve batı taşranın doğu taşradan farkını sinematografik biçimde aktarıyor. Özellikle aile kurumunun yıkıldığı bir çağda, taşrada karşılaştığı insanlar ve inanç temelli bir toplumsal sözleşme, romanın temel yapı taşlarını oluşturuyor.

Roman boyunca sade ancak etkileyici bir dil kullanan yazar, karakterin iç sesiyle dış dünyanın kaotik yapısını titizlikle iç içe geçiriyor. Okura mekanlar ve yüzyıllar arasında çok katmanlı bir örüntü sunuyor. Zaman zaman iç monologlar ve anlatıcının bilinçli müdahaleleriyle gelişen metin, edebiyatla sosyolojinin, mizahla trajedinin iç içe geçtiği özgün bir örnek ortaya koyuyor.

Enes Nilüfer imzalı ilk roman Ova Mülakatları, günümüz Türk edebiyatında taşra, inanç ve birey meselelerine dair yeni semboller arayan; yer yer belgesel bir soğukkanlılıkla, yer yer puslu bir doğu masalını andıran atmosferiyle öne çıkıyor.