Bilinmeyen yönleriyle Mardin

Prof. Dr. Mustafa Öztürk'ün ‘Mardin Şehrengizi' isimli kitabı bünyesinde devasa bir tarih ve kültür birikimi barındıran Mardin'e giden ve gidecek olan herkese rehberlik edecek, şehrin gizli kalmış yönlerini açığa çıkaran bir çalışma.

AKŞAM GAZETESİ

Prof. Dr. Mustafa Öztürk'ün 'Mardin Şehrengizi/ Ebruli Şehrin Yansımaları' isimli kitabı Red Yayınları arasından çıktı. Öztürk hem bilimsel araştırmalar hem de saha araştırmaları sonucunda edindiği verilerle şehri mekan, toplum ve portreler başlıkları etrafında çok yönlü olarak inceliyor. Kitap, bünyesinde devasa bir tarih ve kültür birikimi barındıran Mardin'e giden ve gidecek olan herkese rehberlik edecek bir çalışma.

Mardin ve Kudüs şehirlerinin birbirine olan benzerlikleri hep konuşulagelmiştir. Peki neden bu iki şehir bu kadar sık yan yana anılır? Öztürk bu sorunun cevabını şöyle veriyor: "Kudüs'te arşınladığınız o dar sokaklar, seyrine doyamadığınız taş binalar, bir tarih kitabından fırlamış gibi duran ve hâlâ işlek olan renkli çarşılar, birbiriyle yan yana duran cami ve kiliseler ve insanın soluğunu kesen merdivenli yokuşlar Mardin'de gezmekte olduğunuz hissine kapılmanızı sağlar. İnsanın böyle hissetmesinin nedenleri olara, her iki şehrin çekirdek kısmının surlarla örülü olması ve çok sayıdaki abbaraların varlığı. İki şehir de Müslüman, Hıristiyan ve Yahudi inancını taşıyan topluluklara aynı anda ev sahipliği yapmıştır. İki şehirde de ezan ve çan seslerinin birbirine karışmasına rastlanır veya şöyle söyleyelim; bir mescidin kubbesindeki hilali ve bir kilisenin üzerindeki haçı aynı karede fotoğraflamak her iki şehirde de mümkündür."

3 BİN 500 YIL KESİNTİSİZ İSKAN

Boncuklu Tarla, MÖ 13. bin yıldan MÖ 8. bin yılın sonla- rına kadar kesintisiz olarak iskan görmüş. Din ve ahi- ret hayatı ile ilgili yeni veriler sağlayan Boncuklu Tarla, avcı toplayıcı yerleşik hayattan üretici topluma geçiş aşamasına dair önemli bilgiler sunuyor. Boncuklu Tarla, ismini değişik taş türleri kullanılarak boğa, geyik, leopar, yılan, akrep ve yaban keçisi gibi çeşitli şekil ve figürlerle özenle oyulmuş taş boncuklardan alıyor.

YEREBATAN'DAN 6 METRE DAHA DERİN

Mardin hakkında herkesin bildiği ve konuştuğu yerler var. Ya bilmediklerimiz... Mustafa Öztürk bunları kitabında özellikle ön plana çıkarıyor. Dara odaklandığı noktalardan biri: "Dara'yı ele geçirmek isteyenlerin, içeriye öyle kolay giremeyeceklerini anladıklarında ilk yaptıkları şeylerden biri, şehrin su ihtiyacını karşılayan Qurdise Vadisi'nin kaynağını zehirlemek olurmuş. Düşmanların bu son derece tehlikeli çözümü, Dara'da yaşayanların zekice yöntemler aramalarında etkili olmuş. Bu nedenle Daralılar suyu gizli tünellerle şehre ulaştırmak gibi yöntemlere başvurmuş. Maksem, sarnıç ve su kanalları bu arayışın bir ürünü. Dara sarnıcı, Yerebatan Sarnıcı'ndan 6 metre daha derin, araştırmacıların büyük önem atfettiği bir sarnıçmış."

EVLİYA ÇELEBİ BURÇLARINI BULUTLARA ERİŞTİRDİ

İlk defa Roma tarafından kale olarak kullanıldığı düşünülen Mardin Kalesi, şehre hakim bütün devletlerce aynı amaçla kullanılmıştı. Evliya Çelebi, Dara'nın Tahtı dediği Mardin Kalesi'nin Yunus Peygamber'den beri var olduğunu yazarken hayranlığını " Anlatılmasında dil aciz, kalemler yetersizdir. Dünyada meşhur pek çok kaleyi görmek bana nesip olmuştur; ancak şu Mardin Kalesi'ne hiçbiri benzetilemez. O derece yüksektir ki, en yüksek yerinde bulunan yapıların burç ve kuleleri Samanyolu gibi mavi bulutlara erişir" şeklinde ifade etmişti.