Gülcan Tezcan
Teknoloji geliştikçe hayatımız kolaylaşıyor. Son yüzyılda baş döndürücü bir hızla yaşadığımız değişim ve dönüşümün şaşkınlığını üzerimizden atamamışken Akıllı Makine çağı kapımıza dayandı. Korku senaryoları henüz gerçek olmasa da robotlar ciddi anlamda yer tutmaya başladı pek çok meslek alanında.
Edward D.Hess ve Katherine Ludwig'in kaleme aldığı Zekiye Baykul'un çevirisi ile dilimize kazandırılan ve Albaraka Yayınları'ndan okura ulaşan Tevazu/Akıllı Makine Çağında İnsan Kemâlâtını Yeniden Düşünmek adlı kitap teknoloji kuşatması altında nereye doğru gittiğimize dikkat çekiyor.
Tarım çağı ve sanayi devrimi atalarımız için ne ise akıllı makine çağı da bizim için o şekilde yıkıcı ve dönüştürücü olma potansiyeli taşıyor. denilen kitapta ABD'de üretim alanında Akıllı makinelerin nasıl hızla insanın yerini aldığı güçlü verilerle ortaya konuluyor. Yapay zeka, nesnelerin interneti, sanal gerçeklik, robotik nanoteknoloji, derin öğrenme, insan beyninin haritalanması ile Biyomedikal genetik ve siborg mühendisliği alanındaki teknolojik ve bilimsel ilerlemeler işçisinden beyaz yakalısına kadar her birimizin nasıl yaşayacağını ve nasıl geçineceğini temelden değiştirebilir öngörüsünde bulunulan kitapta hiçbir önyargısı, egosu duygusal savunmacılığı ve hata yapma, aptal görünme, sevilmeme korkusu bulunmayan akıllı makinelerle etkili bir şekilde rekabet etmek ve onları tamamlamak için biz insanların ketleyici kültürel zihniyetimizin, tepkisel, bilişsel ve duygusal alışkanlıklarımızın üstesinden gelmemiz gerektiğine dikkat çekiliyor.
Bu kitabın amacı akıllı makine çağında hayatta kalabilmek adına nasıl daha iyi düşünen, dinleyen, bağ kurabilen ve işbirliği yapabilen bireyler olabileceğimizi ve takıntılı bireycilik kültürümüzle nasıl başa çıkacağımızı göstermektir cümlesi ile de okura varılmak istenilen hedefle ilgili çağrıda bulunuluyor.
Eski akıldan kurtulmak şart
Zira öğrenebilen ve hatta kendi kendini programlayabilen teknoloji evlerde, fabrikalarda ve ofislerde yaygın hale gelecek ve çok yakında mesleklerinin otomasyon riskine karşı bağışık olduğunu düşünen muhasebeci, işletmeci, doktor, avukat, gazeteci, araştırmacı, mimar, yüksek öğretim görevlisi ve danışmanlar dahil yüksek eğitimli insanların yerini de alacak. Derin öğrenme veya makine öğrenmesi şeklindeki Yapay Zeka bu anlamda bilhassa dönüştürücü olacak.
Kitaba göre Akıllı Makine Çağı'nda insanlar artık yalnızca bilgiyi biriktirerek ve analiz ederek katma değer sağlayamayacak. Zira yeni bilgi yaratımı katlanarak artmakta ve bilgilerin birçoğunun üç yıldan az bir raf ömrü olduğuna inanılıyor. Bildiğinizi zannettiğiniz şeyler o kadar çabuk eskiyor ki öğrendiklerinizi sürekli olarak güncellemeniz gerekiyor. Üstelik insanların akıllı bir makineden daha fazla olgu veya kavram bilmesi yahut akıllı makinelerden daha fazla veriyi daha hızlı ya da daha doğru bir şekilde işleyebilmesi, hatırlaması, geri çağırabilmesi, örüntü eşleştirmesi ve sentezleyebilmesi imkânsız olacak.
Hâl böyle olunca insanlar ayakta kalabilmek, yapay zeka ile baş edebilmek için çok başka donanımlara ihtiyaç duyacak. Teknolojiyi tamamlayan ya da onun en azından şimdilik iyi yapamadığı türden iş ve becerilerde ustalaşmamız gerekecek. Bu listenin içinde insanlarla ilişki kurma ve işbirliğini besleyen eleştirel ve yenilikçi düşünme, yaratıcılık ve üst düzey duygusal bağ kurma da var. Edward D.Hess ve Katherine Ludwig bu özellikleri Akıllı Makine Çağı Becerileri olarak adlandırıyor.
Çare egoyu susturmak
Hali hazırda kullandığımız 'akıllı' tanımının bizi yanıltığına ve Sanayi devriminden bize kalan bir miras olduğuna dikkat çekilen kitapta nicel temelli akıl tasavvurumuzun Akıllı Makine Çağı'nda 'yeni aptal' halini alacağına vurgu yapılıyor. Zira modernizmle birlikte kutsanan ve dayatılan bireycilik ve kişisel gelişim tuzakları insanın kendini dünyanın merkezi olarak görmesine yol açtı. Ancak yeni akıl her zaman doğru, mükemmel olmanız ve diğerlerinden daha çok şey bilmenizle ilgilenmiyor. Yeni akıl en üst düzeyde düşünme, öğrenme, başkaları ile duygusal bağ kurmada elinizden geldiği ölçüde ustalaşmanız anlamına gelir. Bunu yapabilmek için de tevazu sahibi olarak benlik tuzağından kurtulmak gerekiyor. Çünkü bilimsel araştırmalardan biliyoruz ki nitelikli düşünme öğrenme ve başkaları ile duygusal bağ kurmamızı önündeki iki büyük engelden biri egomuz, diğeri ise korkularımız.
Egoyu susturmak ve tevazu kitapta detaylıca ele alınan iki başlık. Ama Amerikan kültüründen ve Batı'dan bakarak bu kavramlar üzerinden ilerlemek hayli şaşırtıcı. Zira sadece kültürel olarak değil inanç temelli olarak da bu iki kavrama dair oldukça zengin bir literatüre sahibiz. Ancak batıdan ithal kişisel gelişim mottoları ve onların popüler kültürden, reklam sektörüne uzanan ezberleri ile bizler de nicedir bireyi kutsayan, egoyu besleyen bir yaklaşıma teslim olmuş durumdayız. Takdir-i ilahiye bakın ki Batı elimizden almaya çalıştığı değerlere ve inanç köklerine tutunarak Akıllı Makine Çağı'nda insan kalabilmenin formülünü üretmeye çalışıyor.
Şimdiye kadar akıllı makinelerin, robotların ve yapay zekanın insanların diğer insanlarla kurduğu empatik duygusal ve sosyal bağların yerine geçememiş olması kitabın tezini doğruluyor adeta. Geoff Colvin'e göre çok yakında derin insan ilişkisi gerektiren meslekler kitlelerin elinde kalan tek iş dalı olacak. denilen kitapta her halükarda duygusal ve sosyal yeteneklerimizi keskinleştirmede göstereceğimiz kabiliyetin elimizdeki birkaç avantajdan biri sayıldığı ifade ediliyor.