Sezai Karakoç kimdir, öldü mü, neden öldü? Sezai Karakoç nereli, kaç yaşındaydı?

Ünlü şair Sezai Karakoç hayatını kaybetti. Ölüm haberi gören sevenleri ''Sezai Karakoç öldü mü, neden öldü? Sezai Karakoç kaç yaşındaydı?'' sorularının yanıtını araştırmaya başladı. Ergani, Diyarbakır doğumlu Sezai Karakoç'un Türk şiirinde son derece özgün bir yeri vardır. Onun şiiri metafizik bir şiirdir. Türk şiiri geleneksel yapısı itibarıyla aslında metafizik bir şiirdir.

Ünlü şair Sezai Karakoç hayatını kaybetti. 1933 doğumlu Sezai Karakoç'un sevenleri aramalarını hızlandırdı. Peki, Sezai Karakoç kimdir, öldü mü, neden öldü? Sezai Karakoç kaç yaşındaydı? Şairin nüfus kaydında doğum günü 22 Ocak olarak görülmekle beraber kendisi gerçek doğum gününün mayıs ayı içerisinde olduğunu belirtmektedir. Sezai Karakoç'un Türk şiirinde son derece özgün bir yeri vardır.

SEZAİ KARAKOÇ KİMDİR?

Ahmet Sezai Karakoç, Türk şair, yazar, düşünür ve siyasetçidir. 22 Ocak 1933, Ergani, Diyarbakır doğumludur.

Babası Yasin Bey olup 1. Dünya Savaşı'nda Kafkas cephesinde çarpışırken Ruslara esir düşmüştür. Babası orta halli bir tüccardı. Dedesi Hüseyin Bey de Plevne Savaşı'na katılmış, Gazi Osman Paşa'nın teşekkürünü kazanmıştır. Annesinin ismi ise Emine idi ve ev hanımıydı. Ahmet Sezai Karakoç İlkokul eğitimini 1938-1944 yılları arasında Ergani'de tamamladı. 1944 yılında sınavlara girip Maraş Ortaokulu'nda parasız yatılı olarak okumaya hak kazandı. 1947-1950 yılları arasında lise eğitimini yine parasız yatılı olarak Gaziantep Lisesi'nde tamamladı. Lise eğitimi boyunca Felsefe dersine ilgi duydu ve Felsefe okumaya karar verdi. Üniversite eğitimi için İstanbul'a geldi. Babası onun ilahiyat fakültesinden mezun olmasını istiyordu. İmkanları dahilinde eğitimine devam edebileceği yatılı tek bölüm Siyasal Bilgiler Fakültesi idi. Üniversite sınavlarına hazırlanırken kazanamama ihtimalini de göz önüne alarak her ihtimale karşı Felsefe bölümüne kayıt yaptırdı.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesini kazanarak başladığı yüksek öğrenimini 1955'te fakültenin Maliye Bölümünden mezuniyetle tamamladı. Mecburi hizmet sebebiyle Maliye Bakanlığında Hazine Genel Müdürlüğü Dış Tediyeler Muvazenesi bölümüne atandı.

Daha sonra Maliye Müfettişliği sınavına girdi ve sınavı kazandı. 11 Ocak 1956'da müfettiş yardımcılığı görevine başladı. 1959 yılında İstanbul'da gelirler kontrolörü oldu. Bir ara Ankara'ya çağrılıp Yeğenbey Vergi Dairesi'nde görevlendirildiyse de kısa bir müddet sonra yine İstanbul'daki görevine döndü. Görevi icabı Anadolu'yu çok gezdi ve birçok il ve ilçeyi inceleme, tanıma fırsatı buldu. 1960-1961 yıllarında yedek subay olarak yaptığı askerlik görevinden sonra İstanbul'daki görevine kaldığı yerden devam etti. 1965'ten 1973'e kadar birçok kez istifa etti. 1973'ten bu yana da hiçbir resmi görev almadı.

Şairin nüfus kaydında doğum günü 22 Ocak olarak görülmekle beraber kendisi gerçek doğum gününün mayıs ayı içerisinde olduğunu belirtmektedir.

İstanbul'da Diriliş Yayınları ve "Diriliş" dergisini kurdu. 1990 yılında "güller açan gül ağacı" amblemiyle Diriliş Partisini kurdu. Yedi yıl partinin genel başkanlığını yürüttü. Ancak bu parti 19 Mart 1997'de üst üste iki genel seçime girmediği için kapatıldı. 2006 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü ile ödüllendirildi. Bakanlığa, ödülün para kısmının kültür sanat işlerine harcanmasını, diğer kısmınınsa posta ile bildirdiği adrese yollanmasını rica ettiği bir mektup yolladı. 2007 yılında Yüce Diriliş Partisini kurdu ve hâlen partinin genel başkanlık görevini yürütmektedir. 2007 yılının nisan ayından bu yana her cumartesi akşamı, Yüce Diriliş Partisi İstanbul İl Başkanlığında değerlendirme konuşmaları yapmaktadır. Bu konuşmalar partinin internet sitesinden canlı olarak yayınlanmaktadır. Karakoç, 2011 yılında Cumhurbaşkanlığı Edebiyat Ödülü'ne layık görüldü fakat kendisine verilen plaket ve para ödülünü reddederek bu ödülü almaya gitmedi.

ŞİİR HAYATI

Karakoç, şiirle ilgili görüşlerini yazmaya başladığı dönemlerden itibaren şiir anlayışını da yazmıştır. Bu konudaki düşüncelerini "Edebiyat Yazıları" adını verdiği 3 kitapta toplayan Karakoç'un Türk şiirinde son derece özgün bir yeri vardır. Onun şiiri metafizik bir şiirdir. Türk şiiri geleneksel yapısı itibarıyla aslında metafizik bir şiirdir. Ancak bu özellik Tanzimat'tan sonra değişir. Sadece Abdülhak Hamit'te metafizik bir ürperti söz konusu olur. Onunla tekrar başlayan bu anlayış cumhuriyetin ilk yıllarında Necip Fazıl Kısakürek'te ve Ahmet Kutsi Tecer'de kendini gösterir. Bunlardan başka Yahya Kemal ve Asaf Halet Çelebi'de de metafizik anlayış görülür. Fakat bu metafizik unsurlar adı geçen hiçbir şairin şiir anlayışını açıklamaz, anlatmaz.

YTÜ Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Ali Yıldız'ın tespitiyle Türk şiirini metafizik bir esasa oturtan şair Sezai Karakoç'tur. Karakoç bunu modern şiirin diliyle yapmıştır. O, Batı edebiyatını da iyi incelemiş bir şairdir. Modern sanattaki soyutlamanın İslam anlayışına uygun olduğu düşüncesindedir ve şiirlerini bu yönde geliştirmiştir.

"Edebiyat Yazıları I" kitabındaki ilk yazı metafizik ile ilgilidir. Bu, hangi kavramlara önem verdiğini göstermesi bakımından önemlidir.

Karakoç geleneksel şiire de yaklaşır ancak dili farklıdır. O, modern şiirin diliyle şiirlerini yazmıştır. Poetikasını anlattığı ikinci yazı soyutlama ile ilgilidir. Nitekim modern sanat genel anlamda soyutlamaya dayanır. Ona göre şair, şiiri soyutlamada bırakırsa eksik bırakmış olur, tamamlanması için şairin tekrar somutlaştırması yani soyutlaştırdığı şeyi tekrar yeni bir bağlama oturtması gerekir. Bunu da Diriliş kavramına bağlar.

Dostu Cemal Süreya, ona, yarattığı mistik şiir tarzından ötürü "Sezo" diyordu ve onu, "Mehmet Akif ve Necip Fazıl karışımı şair" olarak tanımlıyordu.

Sezai Karakoç, şairin genel çizgilerini, "pergünt üçgeni" dediği üç ilkeyle anlatır. Peer Gynt, Norveçli yazar Henrik İbsen'in en ünlü oyunlarından biridir. Karakoç, Pergünt'ün, hayatında bu ilkeleri yaşadığını belirtir ve bu ilkeleri şiire tatbik eder:

Şair, kendi kendisi olmalı: "Şairin kendi kendisi olabilmesinin biricik yolu, değişmek, başkalaşmaktır."

Şair, kendine yetmeli: "Eserinin tohumunu ve geliştirecek iklimini, şairin kendi varlığından alması anlamına gelir yeterlilik ilkesi. Yâni fildişi kuleyi biz dışına çeviriyoruz; evren şaire bir fildişi kule olmalı; şafakta kaybettiği güvercinleri, şair, bir ikindide bulabilmeli."

Şair, kendinden memnun olmalı: "Eserin şairini sevinçle titretmesi demek bu. Şair, eserini sevmeli. Onu okşamalı, ama yaramazlıklarına da göz yummamalı. Beğenmediği davranışlarını gücendirmeden ona anlatmalı onu kendini düzeltmeye kandırmalı ve bunu da inandırmalı. Ona 'Beni andırıyor, ah, beni o' demeli." Memnunluk ilkesinin temeli, sevinçtir. Yaşama sevinci değil "yaşatma sevinci"dir.

ESERLERİ

Şiir

Şiirler I (Monna Rosa)

Şiirler II (Şahdamar-Körfez-Sesler)

Şiirler III (Hızırla Kırk Saat)

Şiirler IV (Taha'nın Kitabı, Gül Muştusu)

Şiirler V (Zamana Adanmış Sözler)

Şiirler VI (Ayinler/Çeşmeler)

Şiirler VII (Leylâ ile Mecnun)

Şiirler VIII (Ateş Dansı)

Şiirler IX (Alınyazısı Saati)

Gün Doğmadan (Toplu Şiirler)

Çeviri Şiir

Batı Şiirlerinden

İslâmın Şiir Anıtlarından

Deneme

Edebiyat Yazıları I Medeniyetin Rüyası Rüyanın Medeniyeti Şiir

Edebiyat Yazıları II Dişimizin Zarı...

Edebiyat Yazıları III Eğik Ehramlar

Düşünce

Ruhun Dirilişi

Kıyamet Aşısı

Çağ ve İlham I-II-III-IV

İnsanlığın Dirilişi

Diriliş Neslinin Âmentüsü

Yitik Cennet

Makamda

İslâmın Dirilişi

Gündönümü

Diriliş Muştusu

İslâm

İslâm Toplumunun Ekonomik Strüktürü

Düşünceler I-II

Dirilişin Çevresinde

Fizikötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi I-II-III

Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı I-II

Samanyolunda Ziyafet

Unutuş ve Hatırlayış

Varolma Savaşı

Çağdaş Batı Düşüncesinden

Çıkış Yolu I-II-III

İnceleme

Yunus Emre

Mehmet Âkif

Mevlânâ

Tiyatro

Piyesler I

Armağan

Hikâye

Hikâyeler-I Meydan Ortaya Çıktığında

Hikâyeler-II Portreler

Günlük yazılar

Farklar

Sütun

Sûr

Gün Saati

Gür

Röportaj

Tarihin Yol Ağzında

Unutuş ve Hatırlayış

Çıkış Yolu I

Çıkış Yolu II

Çıkış Yolu III

Belgesel

Gün Doğmadan