Kuaförlerdeki ve güzellik salonlarındaki hijyen sorunları

Covid-19 salgınıyla mücadelede başta sağlık bakanımız olmak üzere tüm sağlık çalışanlarının gayretiyle çok umut verici bir noktaya gelmiş bulunmaktayız.

OP. DR. BİLGEHAN AYDIN

Bu noktada normalleşmeye yönelik adımların atılmasını da olumlu bulmakla birlikte, bazı hususlarda çekincelerimin olduğunu ifade etmek istiyorum. Bunlardan ilki kuaförlerin, berberlerin ve güzellik salonlarının açılması kararı. Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi ülkemizde de karantina döneminde en çok dile getirilen yoksunluk berberler ve kuaförler olduğu için ve bu işletmeler açıldığı anda insanlar her şeyden önce soluğu burada aldıklarına göre, anlaşılıyor ki bu mekanlar toplumsal hayatımızda birçok şeyden daha önemli. Bu işletme sahipleri de mekanlarını apar topar açtılar ama görebildiğim kadarıyla birçoğunda hijyene yönelik önlemler son derece yetersiz. Bu işletmelerin standardizasyonu basit bir formalite olarak gördüğü şeklinde bir izlenimim var. Bu konuya gerekli özeni gösteren işletmeleri tenzih ederek söylüyorum, fakat işletme sahipleri ve çalışanları, her ne kadar iyi niyetli insanlar olsalar da yeterli eğitime ve farkındalığa sahip olmadıkları, dolayısıyla özdenetimlerini layıkıyla yapamadıkları için mesleki uygulamalarında ciddi ihmaller ve yanlışlar var.

Halbuki cerrahinin tarihine bakıldığında ilk cerrahların aynı zamanda din adamı ve berber olduğu görülüyor. Bu kişiler de dahiliyeciler ve hariciyeciler olarak ikiye ayrılıyor. Dahiliyeciler aslında şifacı ve sünnet, apse patlatma, diş çekme, ampütasyon gibi cerrahi işlemlerin yanı sıra berberlik de yapıyorlar. Başlangıçta cerrahlar dahiliye hekimleri kadar saygınlığa sahip değiller çünkü esasen berber olarak görülüyorlar. Cerrahların bir süre sonra dahiliye hekimleri kadar donanıma sahip olmasıyla birlikte bir eskiye dönüş yaşanıyor ve cerrahlık, din adamlığı ve dahiliye hekimliği tek bir çatı altında toplanıyor. Benim gelecekle ilgili naçizane böyle bir öngörüm olduğunu da yeri gelmişken belirtmek isterim…

Peki böyle bir geri dönüşü güzellik salonlarında veya berber ve kuaförlerde de yaşayabilir miyiz? Ne de olsa günümüzde güzellik salonlarında kaş ve kirpik uygulayıcıları işlemlerini cerrahi sayılabilecek aletlerle gerçekleştiriyorlar ve insan suratında en ufak bir hatada ciddi sağlık sorunlarına, hatta kalıcı körlüğe veya duyu kaybına neden olabilecek yerlerde çalışıyorlar. Bunun yanı sıra, rekabet ve maliyet gibi kısıtlayıcı unsurlar nedeniyle kullan-at tabir ettiğimiz, tek kullanımlık kişiye özel havlu, makas, fırça, törpü gibi malzemeleri kullanmaktan imtina edildiğini de gözlemlemekteyim. Bu nedenle bu konuyla ilgili ciddi bir denetim mekanizması uygulanmalı ve standardizayon getirilmeli. Bu konularla ilgili bazı önerilerimi burada sıralamak isterim.

Her şeyden önce bu işletmeler faaliyetlerini bir hekim gözetiminde gerçekleştirmeli. En basitinden, kirpik altındaki bir apseyi boşaltmak için bir tıp doktoru altı yıl tıp eğitimi, beş yıl da uzmanlık eğitimi alırken, bir güzellik salonu çalışanının bu işlemi üç aylık bir sertifika programı sonrasında yapabilmesinde ciddi bir sorun olduğunu düşünüyorum. Bununla birlikte, bu işletmelerin müşterileri yapılacak işlemlerde muhakkak tek kullanımlık malzemelerin kullanılmasını talep etmeli. Üçüncüsü ve bence en önemlisi, hemen tamamın ithal olan ve bu yüzden maliyeti çok arttıran bu malzemelerin Çin’den ithal edilmek yerine artık Türkiye’de üretilmesi elzem. Sorumluluk sahibi girişimcilerin taşın altına ellerini koymaları ve bu konuda sorumluluk üstlenmeleri her şeyden önce pandeminin daha hızlı sona ermesi için kaçınılmaz bir gereklilik halini almış durumda.