Bolu'da içme suyundan etkilenen birçok kişi hastaneye kaldırıldı. Hastalardan bazılarına Hemolitik Üremik Sendrom teşhisi konuldu. Bu olay ile birlikte "HÜS hastalığı nedir?" sorusu gündemdeki yerini aldı. Kanamalı ishal yapan HÜS kılcal damar kanaması sonucu Anemi, akut böbrek yetmezliği ve düşük trombosit seviyesi ile tanımlanıyor. Peki, Hemolotik Üremik Sendrom nedir? HÜS belirtileri neler?
Hemolitik üremik sendrom (HÜS), kılcal damar kanaması sonucu Anemi, akut böbrek yetmezliği ve düşük trombosit seviyesi ile tanımlanır. En sık görülen şekli, kanamalı ishal yapan E. coli (başlıca O157:H7 serotipi) enfeksiyonlarının bazılarında görülen bir komplikasyondur.
Çocuklarda görülen klasik HÜS vakaları E. coli O157:H7 serotipinin nedenolduğu kanlı ishalden sonra meydana gelir. Etiyolojide çoğunlukla verotoksin ( E.Coli) ve shiga toksin ( Shigella dysanteria tip 1) sorumludur. Bakterinin neden olduğu yangı tepkisi sonucu gelen polimorfonükleer nötrofillere (PMN) bağlanan toksin molekülleri bu hücreler tarafından taşınarak kanda yayılır. Toksin, Gb3 adlı reseptörler taşıyan hücrelere gelince onlara bağlanır, içlerine girip onları öldürür (PMN'lerde Gb3 reseptörü yoktur). Kılcal damarların epitelleri bu reseptörleri taşıdığı için hastalığın birinci aşamasında kalın bağırsağı çevreleyen damarlar hasar görüp kanarlar, ishalin kanlı olması bu yolla olur.
İkinci aşamada, böbrek kılcal damarlarına ve böbrek endoteline bağlanan toksin orada bir enflamasyon reaksiyona neden olup akut böbrek yetmezliğine neden olur. Bunun sonucu kan temizlenemez, idrar üretimi azalır veya durur, ödem, yüksek tansiyon ve akciğer ödemi meydan gelir.
Kan damarlarının hasara uğraması pıhtılaşma mekanizmasını harekete geçirir. Bunun sonucu kandaki trombosit sayısı azalır. Eğer çok büyük bir azalma olursa başka kanamalar durdurulamaz, deri altında kanamalar (hematom ve purpuralar) görülür, ama iç kanamalar enderdir.
Trombositlerin damar duvarlarında birikmesi duvar yüzeyinin artık düzgün olmamasına neden olur. Kan akışı sırasında geçen alyuvarlar bu çıkıntılara takılarak yırtılırlar veya hasar görürler. Alyuvar sayısındaki bu düşüşe hemolitik anemi denir. Eğer bu anemi önemli bir düzeyde olursa dokulara yeterince oksijen gitmemesine neden olur, kan nakli gerekir. (Vikipedi)
Böbrek kendini onarana kadar destek tedavi ve ihtiyaca göre dializ yapılır. Trombosit transfüzyonu sonucu kötüleştirebilir. Ağır vakalarda ve HÜS ile TTP arasında karar verilemediğinde plazmaferesis önerilir.
Antibiyotik tedavisi bir işe yaramaz çünkü hastalığın tanısı konduğunda toksin artık üretilmiştir. Hatta bakteriyi öldürerek daha fazla toksin salgılanmasına neden olunabilir. İshal ilaçları da önerilmez çünkü bakterinin doğal olarak atılmasını yavaşlatırlar.
Opioit ağrı kesiciler de kötü etkilidirler çünkü onlar da ishali azaltırlar. Non-steroid antienflamatuar ilaçlar da (aspirin gibi) böbrek işlevini bozup kanamaları artırabilirler.