Hayat Bilgisi'nin Amil Beyi Tarık Pabuçcuoğlu yıllar sonra konuştu: Sonradan işler biraz değişmeye başladı

İkinci Bahar ve Hayat Bilgisi gibi televizyonun kültleşmiş birçok yapımında unutulmaz karakterlere imza atan usta oyuncu Tarık Pabuçcuoğlu, uzun süredir ekrandan ve beyaz perdeden uzak bir hayat sürüyor. Pabuçcuoğlu, hem günümüz dizi sektörü ve oyunculuklar hem de unutulmaz işleri Hayat Bilgisi ve İkinci Bahar'la ilgili AKŞAM'a özel samimi açıklamalarda bulundu.

AKŞAM.COM.TR

HÜSNA KÖŞGER

Birçok önemli projede yer alan, seyircinin aklındaysa İkinci Bahar dizisindeki Vakkas Ağa ve Hayat Bilgisi dizisindeki Amil Bey rolleriyle yer edinen usta oyuncu Tarık Pabuçcuoğlu, uzun süredir ekrandan ve beyaz perdeden uzak bir yaşam sürüyor.

Tarık Pabuçcuoğlu ile AKŞAM'dan Hüsna Köşger, hem günümüzde dijitale yönelen dizileri, sosyal medya takipçi sayısına göre başrol seçildiği iddialarını hem de unutulmaz diziler Hayat Bilgisi ve İkinci Bahar'ı konuştu.

- Bir süredir sizi ekranda göremiyoruz? Bu bilinçli bir tercih mi yoksa gönlünüze göre bir proje gelmemesinden mi kaynaklı?

T.P.: Evet haklısınız. Bir süredir ekranda yokum. Günümüzde üretilen projelerin içerikleri eskiye göre oldukça değişti. Yakın zamana kadar TV ekranlarında birçok komedi dizisi, sıcacık ilişkileri ile mahalle dizileri yani halkımızı moral ve etik açıdan tatmin eden ve beğenilerini kazanan projeler vardı. Giderek bunlar azaldı; günümüzde hem mesajı olan, hem de eğitici, öğretici yönleri olan dizi pek yapılmıyor. Bunu toplumun beğenisindeki değişimlere bağlamak elbette mümkün. Dolayısıyla günümüz projeleri pek benim alıştığım, benimsediğim türde değiller.

Tabii ki buna 120 -140 dakika bölüm süreleri de eklenince hem senaristler ve teknik ekip hem de oyuncular için büyük meşakkat oluşuyor. Elbette içime sinen ve içinde olmak isteyeceğim bir proje çıkacaktır. Artık dizilerde olmayacağım gibi bir duruşum asla yok. Biraz daha seçici davranmaya gayret ediyorum o kadar. Sonuçta çok severek yaptığım bir iş...

– Bugünün yetişkinleri için siz demek Amil Hoca ve Vakkas demek bir yerde. Peki bir oyuncu olarak hep aynı karakterle anılmak sizi üzüyor mu? Yoksa bunu sağlayabilmek meslekte olması gereken midir?

T.P.: Belli yaşın üzerindeki izleyiciler beni gördüklerinde büyük bir sevgi ve saygı ile hem gerçek adım soyadımla hem de Amil Bey veya Vakkas Ağa diye hitap ediyorlar. Sanırım bu iki karakter halk tarafından çok inandırıcı bulundu ve ikisi de negatif, neredeyse kötü karakterler olmasına rağmen çok sevildi. Bunda belki benim de canlandırırken kattığım bir şeyler vardır. Ama karakterleri asıl yaratanlar senaryo yazarlarıdır. Bu başarı birlikte kazanılmış bir başarıdır.

Bugüne kadar tiyatroda olsun sinemada olsun TV'de olsun çok fazla sayıda karakter canlandırdım. Bunların içinde iyi kalpli, sevecen, uyumlu ve dürüst birçok karakter de oldu. Yani ben seçimimi yaparken karakterin özelliğine göre değil de projenin ne anlattığına göre hareket ediyorum. Sonuçta oyuncuysanız hem de tiyatro kökenliyseniz rolün birinci derecede önemi yoktur. Hepsini keyifle oynarsınız. Önemli olan inandırıcı olmaktır.

BİRAZ FAZLA ÜNLENİNCE KARDEŞLERİMİZDE BİRAZ DİSİPLİNDEN UZAKLAŞMA, BİRAZ DURUŞ VE DAVRANIŞ FARKLILIKLARI OLUŞMAYA BAŞLADI

– Hayat Bilgisi dizisinde bugünün birçok önemli ismiyle sahne aldınız. Çoğunluğunun ilk projesiydi. Bu isimler içerisinde hiç, 'Bu çocuk ileride yükselir ve iyi yerlere gelir' dediğiniz birisi olmuş muydu?

T.P.: Hayat Bilgisi dizisi hem biz deneyimli oyuncular hem de bu işe yeni başlayan kardeşlerimizle birlikte başarılmış bir projedir. Tabii ki başarının büyük kısmı 4 yıl süren bu dizinin hikayesini ve senaryosunu yazan Tükenmez Kalem ekibine aittir. Bu arada sevgili Perran Kutman'a ayrıca teşekkür etmek gerekir. Genç oyuncu arkadaşlarla birer birer ilgilenip onları yetiştirmiştir.

Gençlere gelince; dizinin kadrosu oluşturulurken acımasız ve çok yorucu bir audition süreci oldu ve yüzlerce aday tekrar tekrar incelenerek seçildiler. Bu titizlik başarıyı getirdi zaten. Burada isim vermem yakışık almaz, onun için şöyle yanıtlayayım sorunuzu: Evet tamamına yakını ileride yükselecek ve iyi birer oyuncu olacak diye düşündük başlangıçta. İlk sezon sonunda gerçekten de büyük başarı ve deneyim kazandılar.

Daha sonraki yıllarda işler biraz değişmeye başladı. Çok genç yaşta herkes tarafından tanınmaya başlandığında bunu yetişkinler gibi sindirmek kolay değildir. Biraz fazla ünlenince kardeşlerimizde biraz disiplinden uzaklaşma, biraz duruş ve davranış farklılıkları oluşmaya başladı.

4 yılın sonunda hepsi epey ünlü kişilerdi. Ama şu anda çoğu kardeşimiz nerelerde neler yapıyorlar pek bilemiyoruz. Tabii ki hepsi için söylemiyorum...

NURGÜL YEŞİLÇAY ÇOK YETENEKLİ, HIRSLI VE DİKKATLİYDİ

- Yıllar önce İkinci Bahar dizisinde de bazı genç isimlerle ilk projelerinde karşılıklı oynamıştınız ve bu isimlerden birisi de Nurgül Yeşilçay olmuştu. Kendisiyle yıllar sonra Gülperi dizisinde bir kez daha bir araya gelmiştiniz.

Usta bir oyuncu olarak, daha mesleğe attığı yeni adımlarına şahit olduğunuz birisiyle iki profesyonel olarak yeniden bir araya gelmek sizde neler hissettirdi?

T.P.: İkinci Bahar dizisi de Hayat Bilgisi gibi çok büyük bir titizlikle hazırlanmıştı. Senaryosu tamamen hazırdı. Oyuncu kadrosu da aynı titizlikle oluşturulmuştu. Özellikle genç oyuncular yüzlerce aday arasından haftalar boyu süren görüşmeler sonucu seçilmişti. Ve yaklaşık hepsi daha sonra önemli oyuncular oldular. Bunlardan en dikkat çekenlerden biri de Nurgül Yeşilçay'dı. Çok yetenekli, hırslı ve dikkatli idi.

Buna tabii ki Türkan Şoray ve Şener Şen gibi iki dev ustanın gençlere örnek ve yol gösterici oluşu eklenince ortaya hem muhteşem bir dizi hem de iyi oyuncular çıktı. Evet Nurgül ile daha sonra bir Mısır – Türk ortak yapımı sinema filminde oynadık. Yıllar sonra da Gülperi dizisinde bir araya geldik. Tabii bu geçen zaman zarfında oyunculuğu fazlasıyla gelişmiş ve çok başarılı olmuştu.

Her zaman bana gösterdiği sevgi ve saygı için kendisine teşekkür ediyorum. Çok genç yaşta bu mesleğe başlayan bir oyuncu ile yıllar sonra tekrar aynı projede olmak öncelikle gurur veriyor. Birlikte yaşadığınız ilk heyecanlarını hatırlıyorsunuz. Son derece keyifli bir birliktelik oluyor...

SOSYAL MEDYADA TAKİPÇİ SAYISI EN YÜKSEK OLAN BAŞROL "OYUNCUSU" OLUVERİYOR. SONUÇTA DA YAYINLANAN PROJELERİN HALİ ORTADA İŞTE...

– Günümüzde dizi ve filmlere oyuncu seçilirken sosyal medya takipçi sayılarına öncelik verilmesi çok tartışılıyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Başrollere yeteneğe göre değil de takipçi sayısına göre oyuncu seçilmesi ne derece doğru?

T.P.: Günümüzde o kadar çok şeyin tanımı ve şekli değişti ki. Buna değer yargıları da dahil elbette. "Oyuncu"nun tarifi bana göre çok değişti. Ama çeşitlilik azaldı. Eskiden her oyuncu farklı bir imajdı. Şimdiki genç oyunculara baktığım zaman birçok genç hanım ve delikanlı oyuncunun birbirinin kopyası olduğunu görüyorum. Hepsi aynı giyiniyor, aynı sporu yapıyor, aynı besleniyor, aynı şekilde eğleniyor. Setlerdeki duruşları da aynı. Sanki kişisel özellikleri yok edilmiş gibiler. Sosyal medya konusu ayrı bir alem. Mesela ben asla çekim yapılan sete cep telefonumu götürmem. Oysa tüm gençler, buna teknik ekip de dahil, sette sadece ellerindeki telefonlarla meşgul oluyorlar. Sahnenin çekimi bitip yönetmen "kestik" deyince herkes cebinden telefonunu çıkarıp başka bir dünyaya geçiyor. Durum böyle olunca filmlere oyuncu seçerken de bu durum önemseniyor anladığım kadarıyla. Yani oyuncu, iyi bir oyuncu, yetenekli bir oyuncu olman gerekmiyor, sosyal medyada takipçi sayısı en yüksek olan başrol "oyuncusu" oluveriyor. Sonuçta da yayınlanan projelerin hali ortada işte...

– Son olarak; artık dijital projeler daha revaçta ve tercih edilir olmaya başladı. Bunda televizyon dizilerinde benzeri konuların işlenmesinin de etkisi oluyor. Sizce dijitale bu kadar yoğunlaşılması doğru mu? Siz de dijitali tercih eden isimlerden misiniz?

T.P.: 21. yüzyıla dijitalleşerek girdik diyebiliriz. Artık yaşamda neredeyse her şey dijital ortamda gerçekleşiyor. Çoğu kişi evde yemek pişirmiyor ve "dijital" ortamdan sipariş ediyor. Semt pazarına giden sayısı çok azaldı. "Dijital siparişle halloluyor. Birçok toplantı, kutlama, iş görüşmesi gibi her şey "dijital ortamda gerçekleşiyor. Bunlara ilave bir sürü örnek verebiliriz. Bu durumda izleyici ile buluşacak projelerin de dijital ortamda sunulması kaçınılmaz bir gelişme olarak ortaya çıkıyor. Benim için her ortamda oyunculuk yapmak önemli. Bir ayırım yapmıyorum. Sadece hoşuma giden bir yönü var dijital projelerin, süreleri makul süreler oluyor. Böylece iki, iki buçuk saat süren ve insanları bezdiren TV dizileri belki örnek alırlar... Kim bilir...