Ukrayna'da barışın yolları... Kalıcı ateşkes nasıl mümkün olabilir?

Rusya-Ukrayna savaşının sona ermesi, küresel düzeni yeniden şekillendirme fırsatı sunuyor. Ancak kalıcı barış için güçlü güvenlik garantileri ve küresel aktörlerin katılımı şart. Tarihteki benzer süreçler ne söylüyor? Taraflar üzerinde nüfuz sahibi ülkelerin rolü ne olmalı? İşte tüm detaylar...

HABER MERKEZİ

Rusya ve Ukrayna arasında 3. yılını geride bırakan ve büyük etkiler bırakan savaşı sona erdirecek bir barış anlaşması, küresel düzeni yeniden şekillendirmek için büyük bir fırsat ortamı yaratabilir.

Zira tarihteki örneklere bakıldığında bu tür savaşların ardından küresel düzeni yeniden şekillendiren köklü gelişmeler ve oluşumlar meydan çıktığı görüliyor.

Örnek olarak; Fransa'da Napolyon Bonapart'ın yenilgisinden sonra kıtada istikrarlı bir güç dengesi kurmak amacıyla 1814-15 yıllarında Viyana Kongresi'nde yeni bölgesel sınırlar müzakere edildi.

Örnek olarak; 1. Dünya Savaşı'nın sona ermesinin ardından, dünya barışını güvence altına almak için Milletler Cemiyeti kuruldu.

Ve yine örnek olarak 2. Dünya Savaşı sona ererken, 50 ülkenin temsilcileri Milletler Meclisi'nin etkisiz olduğu gerçeğinin farkına vararak Birleşmiş Milletler yapısını hayata geçirdi.

Rusya-Ukrayna savaşı bir dünya savaşı değil. Ancak adeta bir dünya savaşının sonuçlarını taşıyan bir nitelikle, ABD kıtasından Avrupa'ya Ortadoğu'dan Uzak Doğu'ya kadar büyük etkilere neden oldu. Savaş ayrıca, BM, BMGK ve Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi kurumların işlevselliğinin de sorgulanmasına neden oldu.

İşte bu nedenlerle, Rusya ve Ukrayna arasında imzalanacak bir barış anlaşmasının ardından küresel düzeni yeniden şekillendirmek için büyük bir fırsat ortaya çıkabilir.

Kalıcı bir ateşkes sağlanabilir mi?

ABD Başkanı Donald Trump, ikinci dönemine başladığı andan itibaren adeta "ABD liderliğindeki" uluslararası sistemin kalbinde yer alan kurum ve politikaları yıkıma uğrattı.

Trump, doların gücünü kullanma ve gümrük vergisi gibi tehditleri ile küresel ekonomiye etki ederken, Paris İklim Anlaşması, Dünya Sağlık Örgütü gibi kurumlardan çekilmesi ve NATO'nun sürdürülebilirliğini sorgulaması ile de müesses nizamın geleceği hakkında soru işaretlerini çoğalttı.

Trump'ın Oval Ofis'te yaptığı görüşme sırasında Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy'e karşı tavrı da, ABD'nin güvenilir bir ortak olma özelliğini neredeyse ortadan kaldırırken, dünyadaki küresel diplomatik anlayışın yerine "orman kanunlarının" işlemeye başladığını, diğer bir ifade ile "güçlü olan haklıdır" yaklaşımının dünyaya yeniden hakim olmaya başladığını gösterdi.

Tüm bu gelişmeler, Ukrayna'da olası bir ateşkesin geleceği ve kapsamlı bir anlaşmanın yapılıp yapılamayacağına dair soru işaretlerini de artırdı.

Zira, masaya gitmesi beklenen Kiev ve Moskova'nın pozisyonları çok zıt ve dünyanın geri kalanı da adeta bu konuda çok parçalanmış durumda.

Tarihteki örnekler; 1938 ve 1939'da İkinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesini engelleyemeyenler de dahil olmak üzere onlarca başarısız barış girişimleriyle dolu ve gelinen noktada her iki tarafın da istediğini alamamış olması nedeniyle bir anlaşma da kolaylıkla çökebilir.

Üstelik tarihteki örneklerin de gösterdiği üzere, bir tarafın toprak kaybettiği bir gerçeklikte, kalıcı bir barışın sağlanması neredeyse imkansızdır.

Örnek olarak; 1938 Münih Anlaşması'nda Çekoslovakya, sadece Almanca konuşanlara değil, aynı zamanda devletin ana askeri savunmasına da ev sahipliği yapan kuzey, batı ve güneydeki sınır bölgelerini Nazi Almanyası'na devretmek zorunda kaldı. Ancak bundan sadece altı ay sonra Almanya, Çekoslovakya'nın geri kalanını da işgal etti.

Başarılı bir barış anlaşması nasıl mümkün olur?

Başarılı bir savaş sonrası anlaşması, imzacı tarafların itibarının zedelenmemesi üzerine inşa edilmelidir.

Bu ilke; hem İkinci Dünya Savaşı'nın ardından imzalanan tarihteki en büyük barış anlaşmalarında, hem de İtalya ve Yugoslavya'nın sadece 80 kilometrekare olan Trieste bölgesi hakkında imzalanan küçük barış anlaşmaları için geçerlidir.

Diğer yandan, bir barışın kalıcı olabilmesi için tarafların dünyanın geri kalanıyla ekonomik ve mali bağlantılarını sürdürebilecek kısıtlamalardan kurtulması elzemdir. Zira hükümetler halklarının savaş sonrası meşru isteklerini karşılayamazsa, hayal kırıklığına uğramış bir toplum yeniden saldırganlığa yönelebilir.

Örnek olarak savaşın yerle bir ettiği Ukrayna'nın hızlı bir şekilde yeniden yapılandırılamaması Ukrayna halkında bu hayal kırıklığını yaratabilecekken, Rusya'ya uygulanan amborgaların kaldırılmaması ve izole edilmesi de Rus halkında benzer bir hayal kırıklığı yaratabilir.

Sonuç

Ukrayna'da bir ateşkes anlaşmasının üçüncü taraflarca garanti altına alınması ve bu tarafların, daha fazla çatışma olmayacağına dair riskleri üstlenmesi gerekmektedir.

Zira anlaşmalar tarihi, yeni çatışmalara zemin hazırlayan dayanıksız güvenlik garantileriyle doludur.

Büyük ve uygulanabilir bir güvenlik garantisi olmadan yapılacak bir ateşkes, Ukrayna'yı başka ülkelerin bir sömürge alanına dönüştürebileceği gibi, Rusya'ya da Ukrayna'yı daha sonra yeniden işgal etmek için cesaretlendirebilir.

Tüm bu tarihsel tecrübeler ve dengeler ışığında; kalıcı bir barış için, ABD'nin Ukrayna, Çin'in ise Rusya'da sahip olduğu nüfuz göz önünde bulundurularak mutlaka masada olmaları sağlanmalıdır.

Ayrıca savaş boyunca tarafsız bir strateji uygulayan neredeyse tek ülke olan ve iki tarafın da güvendiği Türkiye'nin masada olması elzemdir.