Dosya Haber
Donald Trump'ın Grönland'ı "ilhak etmek mutlak bir gerekliliktir" açıklaması, zaten çatışmalarla sarsılan dünya düzenininde yeni bir tartırşmanın başlamasına neden oldu.
Şaşırtıcı olmayan bir şekilde Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, Trump'a karşılık vererek "Grönland Grönlandlılara aittir" açıklamasında bulundu.
Peki Trump, resmi olarak sadece 60 bin kişinin yaşadığı ve çoğunlukla geçimini balıkçılık ve avcılıkla sağlamak zorunda olduğu bu devasa, neredeyse tamamen buzul olan bu alana neden sahip olmak istiyor?
Öncelikle Grönland, Amerika'nın yüksek teknoloji endüstrileri ve yeşil teknolojileri için kritik önem taşıyan nadir toprak mineralleri de dahil olmak üzere doğal kaynaklar açısından çok zengin bir bölge.
DENİZ YOLLARININ DA MERKEZİNDEDaha da önemlisi, Arktik Okyanusu'nun eşiğindeki jeopolitik açıdan çok değerli olan konumu.
Bölge sadece kullanılmayan büyük petrol ve gaz rezervlerine sahip olmakla kalmıyor, aynı zamanda buzullar eridikçe, küresel ticaret dinamiklerini önemli ölçüde değiştirebilecek olan deniz yollarının da merkezinde bulunuyor.
Bunların başında, Rusya kıyıları boyunca ve Bering Boğazı'ndan geçen Kuzey Denizi Rotası geliyor. Bu rota, Panama ve Süveyş Kanalları üzerinden geçen geleneksel rotaları atlayarak Asya ve Avrupa arasındaki transit sürelerini %40'a varan oranda kısaltabilir.
Trump, geniş Arktik kıyı şeridine sahip Rusya'nın bölgenin potansiyelinden faydalanmak için benzersiz bir konumda olduğunu kesinlikle biliyor. Gerçekten de Kuzey Denizi Rotası Moskova'nın yeni enerji stratejisinin temelini oluşturuyor.
Rusya; Kuzey Kutup bölgelerinden başta Asya olmak üzere küresel pazarlara petrol, LNG ve diğer kaynakları ihraç etmek için yeni nakliye rotalarından yararlanmayı amaçlayan limanlar, terminaller ve buzkıran filoları inşa etti ve askeri varlığını da genişletti.
ÇİN DE BÖLGEDEDiğer yandan Çin de bölgede yoğun bir şekilde varlığını sürdürüyor.
2018'deki Çin Kominist partisi deglarasyonunda kendisini "Kuzey Kutbu'na yakın devlet" olarak tanımlayan Çin, o zamandan beri Kutup İpek Yolu girişimi aracılığıyla bölgeye yatırım yapıyor ve Kuzey Kutbu gemiciliğini daha geniş Kuşak ve Yol projesinin çerçevesine entegre etmeyi amaçlıyor.
Bu çerçevede Trump'ın açıklamaları daha ciddi bir anlam kazanıyor.
Trump'ın bu çıkışının; Grönland'ın ABD'nin uzun süredir devam eden Kuzey Kutbu'ndaki varlığını güçlendirme ve böylece Rusya ve Çin'in yaklaşan varlığına karşı koyma hedefinin hayati bir parçası olduğu ortaya çıkıyor.
Bu anlamda Trump'ın ilhaktan ve hatta askeri müdahaleden bahsetmesi, yeniden şekillenen dünya düzenindeki daha geniş bir jeopolitik mücadelenin altını çiziyor.
Diğer yandan ABD'nin bu hedefine ulaşması için, Grönland'ın fiziksel kontrolünü ele geçirmesi gerekmiyor. Zira ABD; Danimarka ile yaptığı 1951 tarihli bir anlaşma uyarınca Grönland'da zaten önemli bir nüfuza sahip.
Grönland'ın savunması üzerinde önemli bir sorumluluk taşıyor ve adada füze savunma sisteminin kritik bir bileşeni olan Pituffik Uzay Üssü gibi büyük bir askeri üs işletiyor.
Bu anlaşma ve Danimarka'nın Rusya'ya karşı ihtiyatlı tutumu göz önüne alındığında, ABD'nin askeri varlığının adada genişletmesine yönelik herhangi bir girişime, Danimarka'nın çok az direnci olacaktır.
REKABETTE BİR PARLAMA NOKTASIKısacası, Trump'ın Grönland'ı ilhak etme hatta askeri müdahale söylemleri aslında, Kuzey Kutbu'nun Amerika ve Çin-Rusya ekseni arasındaki rekabette bir parlama noktası haline gelmesinin bir yansıması olarak ortaya çıkıyor.
Trump'ın bu çıkışı, Panama Kanalı ve hatta Kanada'yı da içeren son zamanlardaki diğer "yayılmacı" iddialarıyla birlikte ele alındığında Grönland mesajı, Amerika'nın azalan küresel statüsü ve sürdürülemez emperyal aşırılıklarıyla başa çıkma çabasına işaret ediyor.
Tüm bunlar ABD'nin önceliklerinin daha yönetilebilir bir "kıtasal" stratejiye yani yeni bir Monroe Doktrini'ne doğru yeniden ayarlandığını ve doğal etki alanı olarak gördüğü Amerika kıtası ve kuzey Atlantik üzerinde yeniden tam hegemonya kurmayı amaçladığını gösteriyor.
Ayrıca Trump'ın bu iddiaları, ABD ile Rusya ve Çin arasındaki gerginliklerin azalmasa bile nasıl evrilebileceğine dair bizlere fikir veriyor.
Elbette, daha "zayıf ulusların" emperyal güçler arasında "barışçıl" bir şekilde paylaşılacak "piyonlar" olarak görüldüğü bir dünya, kimsenin hayal ettiği türden çok kutuplu bir düzen değil.
Ancak Trump'ın Grönland çıkışıyla örneklenen bu anlayış ve bu dengeler ışığındaki ABD,Rusya-Çin rekabeti, yakın geleceğe damgasını vuracak gibi görünüyor.