Trump'ın yeni döneminde ABD'nin küresel krizlere yaklaşımı nasıl olacak?

2024 ABD seçimleri, Donald Trump'ın küresel politikalarında tarihi bir değişim başlatabilir. Daha karmaşık ve tehlikeli bir dünya düzenine girerken, Trump'ın ''Amerika'yı Yeniden Büyük Yap'' yaklaşımı, özellikle ekonomik ve bölgesel güç odaklı hamlelerle şekillenecek gibi görünüyor. İşte tüm detaylar...

Dosya Haber

Ülkeler, tartışmalı ve çalkantılı bir dünyada ciddi belirsizliklerin yaşandığı bir dönemde ABD'nin küresel rolünde tarihi bir değişime hazırlanıyor.

2024 ABD seçimleri, Franklin D. Roosevelt'ten bu yana dönüşümsel olmasa da en kökten değişimlerden birisinin yaşanacağı başkanlık dönemlerinden birine işaret ediyor.

Peki yeni Başkan Donald Trump'ın küresel politikaları nasıl şekillenecek?

Dünyanın Trump'ın ilk döneminden daha karışık, daha karmaşık ve daha tehlikeli bir dünya ile karşılaştığı aşikar.

Trump'ın "Amerika'yı Yeniden Büyük Yap" yaklaşımı, öncelikle ABD ekonomisini korumak için tek taraflı ekonomik müdahaleciliğin habercisi oldu. Nitekim daha göreve gelmeden açıklamaya başladığı Gümrük vergileri ve Kanada, Grönland gibi başlıklardaki açıklamaları, Trump'ın ABD'yi öncelikle kendi kıtası ve çevresinde daha güçlü yapmaya odaklandığını gösteriyor.

Trump'ın tüm ticarete yüzde 10-20, Çin'e yüzde 60 veya daha fazla, Meksika ve Kanada ihracatına ise yüzde 25-100 oranında yeni gümrük vergileri getirmeye odaklanan ekonomi politikaları küresel ekonomide yıkıcı sonuçlara sebep olabilir.

Diğer yandan; NATO, Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler gibi kurumlar da Trump liderliğindeki bir ABD ile risk altında.

Orta Doğu

Suriye'de Beşar Esed rejiminin çökmesi, Gazze ve Lübnan savaşları ile Filistin ikileminin üzerine risk katmanları ekliyor.

Yeni ABD yönetimi Ortadoğu'nun ne kadar değiştiğini ve Trump'ın ilk döneminde kullandığı; İsrail-Arap normalleşmesi gibi araçların artık etkin olmayacağını yakında görecektir.

Yeni imzalanan Hamas-İsrail ve geçtiğimiz aylarda imzalanan Lübnan-İsrail ateşkes anlaşmalarının kırılgan olduğu gerçeği de Trump'ın önündeki önemli sınavlardan birisi olacak.

Netanyahu hükümetinin, Hamas ile olan ateşkesi tarihi boyunca yaptığı gibi yine bozması, Batı Şeria'yı kısmen ya da tamamen ilhak etmeye çalışması ve Suudi Arabistan-İsrail normalleşme dinamiklerinin sona ermesi, ABD'yi kolayca içine çekilebilecek bir dizi bölgesel çatışmanın başlaması anlamına gelebilir.

Suriye'de değişen dengeler de Trump'ın Ortadoğu'daki bir başka sınavı olacak.

Suriye'de başat aktör haline gelen Türkiye, bölgedeki ABD destekli terör uzantılarını yok edecek güce ve kararlılığa sahip olduğu mesajını net bir şekilde veriyor. Trump göreve geldikten sonra net bir tercih yapmak zorunda kalacak.

ABD-Meksika

ABD basınında Trump'ın ekibinin Meksika'ya müdahale derek uyuşturucu baronlarını temizleyip temizlememeyi tartıştığı bildiriliyor.

Trump, uyuşturucu akışını durdurmak ve ABD'nin güney sınırını kapatmak için ilk olarak Meksika'ya karşı yüzde 25 gümrük vergisi tehdidinde bulundu.

Meksika Devlet Başkanı Claudia Sheinbaum, Deutsche Bank'ın ABD'nin çekirdek enflasyonunu 1 puandan fazla arttıracağını ve derin bir şekilde entegre olmuş Kuzey Amerika otomobil pazarını bozacağını tahmin ettiği gümrük vergilerine karşı misilleme yapma sözü verdi.

Trump ise, ABD'de yasadışı olarak yaşayan 11 milyon Meksikalı göçmeni sınır dışı etmek istiyorsa Meksika'nın yardımına ihtiyaç duyuyor.

Meksika'nın sınır dışı edilen vatandaşlarını kabul etmek için bir planı olduğu bildiriliyor. Ancak Trump'ın sert yaklaşımı bu yolu tıkayacak gibi görünüyor.

Diğer yandan; Trump'ın ilk döneminde imzalanan Amerika Birleşik Devletleri-Meksika-Kanada Anlaşması'nın 2026 yılına kadar yeniden gözden geçirilmesi planlanıyor ve Trump, elektrikli araçlar gibi Çin yardımıyla üretilen Meksika ürünlerinin ihracatını tamamen yasaklamak istiyor.

Bu da Meksika'nın zaten bozuk olan ekonomisini dibe vurduracaktır.

ABD ile uzun süredir devam eden serbest ticaret anlaşmaları nedeniyle Meksika ekonomisi, tarihsel olarak ABD'ye bağımlıdır. Trump'ın açıkladığı gündem, olası askeri çatışmaları tetikleyebilir ve Meksika'nın rotasını Çin'e doğru çevirebilir.

Ukrayna

Trump, Rusya-Ukrayna savaşını sona erdirme konusunda iddialı ve defalarca Joe Biden'ı Ukrayna savaşını tetiklemekle suçladı.

Trump, Ukrayna'ya gönderilen yardımlar konusunda ABD'nin büyük bir yük altında olduğunu ifade ediyor ve NATO'nun geleceği pahasına Avrupalı ortaklarına baskı yaparak hem Ukrayna konusunda hem de NATO için daha fazla harcama yapmaları konusunda tehdit ediyor.

ABD içerisinde de Ukrayna'ya daha fazla yardım yapılmasına karşı Cumhuriyetçilerin muhalefeti artıyor. Bu da Trump'ın, Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky'i müzakere masasına oturması için zorlayacağı anlamına geliyor.

Trump muhtemelen, Zelenskiy'nin NATO üyeliği talebini gözardı edip, Ukrayna'ya ikili güvenlik garantileri sunarak Zelensky'i masaya oturmaya zorlayacaktır.

Putin ise tarafsız bir Ukrayna için NATO'nun önemli savunma yardımlarının engellenmesi konusunda güvence isteyecektir.

Putin'in herhangi bir ateşkesi Avrupa güvenlik düzenlemelerine ilişkin daha geniş kapsamlı görüşmelere bağladığı ve Rusya'nın kasvetli ekonomik görünümünü iyileştirmek için bazı yaptırımların hafifletilmesini ve Batı finans piyasalarına erişimin yeniden sağlanmasını isteyebileceği bildiriliyor.

Diğer yandan New START anlaşmasının süresi de 2026'da doluyor ve Rusya 2023'te anlaşmaya katılımını askıya almış olsa da her iki tarafın da silahlanma yarışından kaçınmak için sebepleri var.

Çin

Trump'ın ilk döneminden Biden'ın görev süresinin sonuna kadar ABD'de, Çin'i ABD'nin etkisini ortadan kaldırmaya çalışan "stratejik bir rakip olarak tanımlama" konusunda kararlı bir süreklilik var.

Ancak Biden rekabetçi bir ortamda ABD'yi ön plana çıkarma konusunda adımlar atmaya çalışırken, Trump'ın daha yıkıcı bir yol izleyebileceği net bir şekilde görülüyor.

Nitekim Biden bu stratejisi doğrultusunda görev süresi boyunca gümrük tarifelerini korudu ve başta kritik çip üretimi olmak üzere teknoloji yatırımlarını artırarak rekabet ortamı oluşturmaya çalıştı. Ancak Trump yüksek gümrük vergileri ve AB dahil olmak üzere müttefiklerini Çin konusunda tehdit eden bir yaklaşım sergileyecek gibi görünüyor.

Diğer yandan Biden ABD'nin Asya-Pasifik'teki caydırıcılığını güçlendirdi ama aynı zamanda askeri kanallar kurarak Çin ile savaş riskini azaltma mekanizmalarını destekledi.

Trump ve şahin ekibinin ise, Çin'in Tayvan ve Güney Çin Denizi'ndeki faaliyetlerine daha agresif bir şekilde karşılık vereceği görülüyor. Zira Trump seçim propaganda üsresi boyunca ABD'nin Çin iler askeri ve teknolojik rekabete odaklanması gerektiğini defalarca dile getirdi.

Bu da şüphesiz olarak etki-tepki sarmalını derinleştirecektir.

Çok sayıda uluslararası rapora göre ABD; Trump'ın ilk dönemine kıyasla Çin pazarına daha bağımlı. Bu, karşı tarifeleri, para biriminin devalüasyonunu ve ABD savunma ekipmanlarının, elektrikli araçların ve yarı iletkenlerin bağlı olduğu nadir toprak minerallerinin ihracatının yasaklanmasını beraberinde getirebilir.

Ayrıca Trump, Çin bileşenlerini kullanarak üretim yapan AB ülkelerine ve Meksika, Vietnam ve Hindistan gibi ülkelere de ek gümrük vergileri uygulayabilir.

Kuzey Kore

1930'ların sonunda İtalya ve Nazi Almanyası'nın İspanya İç Savaşı'na askeri yardım ve birlikler göndermesi yaklaşan dünya savaşının bir habercisiydi.

Kuzey Kore lideri Kim Jong Un da benzer bir şekilde Rusya'ya yardım etmek üzere Ukrayna'ya asker gönderdi.

Diğer yandan Kim Jong Un, Trump'ın ilk döneminin arından ABD ile ilişkileri normalleştirme niyetini tamamen bir kenara bıraktı ve katı yakıtlı kıtalararası balistik füzeler, çok başlıklı füzeler, taktik nükleer silahlar ve hipersonik füzeler de dahil olmak üzere baş döndürücü bir nükleer ve füze yığınağına girişti.

Kim'in Pyongyang'ın nükleer silahlarından vazgeçmeyeceğine dair kesin ifadeleri var ve Moskova ile yaptığı savunma anlaşmasıyla birlikte daha farklı teknolojilere de erişebilir ve bu durum da şüphesiz olarak, Kore Yarımadası'ndaki stratejik dengeyi değiştirebilir.

Buna ek olarak, Kim Jong Un geçtiğimiz aylarda Güney Kore'yi "düşman devlet" ilan ederek anayasayı resmen değiştirdi.

Trump, Kim'in kendisini "özlediğini" ve müzakereleri yeniden canlandırmaya çalışabileceğini söylüyor. Ancak Rusya ile artan işbirliği ve Güney Kore'deki gelişmeler, Trump'ın planlarını tamamen bozabilir ve yıkıcı poltikalardan kaçınmayan Trump'ın planlarını değiştirebilir.