Dosya Haber
ABD'nin yeni Başkanı Donald Trump, ABD'nin en büyük ticaret ortaklarının gümrük vergilerini arttırmaya hazırlanıyor.
Ancak Trump Meksika ve Avrupa'ya dair vergilerle ilgili gümrük vergisi atacağını açıklamasına rağmen asıl hedefinin Çin olduğu görülüyor.
Trump gerek ilk döneminde gerekse de seçim propaganda döneminde defalarca Çin'in ABD'nin işlerini ve endüstriyel zenginliklerini çaldığını ve ABD'den faydalandığını ileri sürdü ve seçim kampanyası sırasında da yüzde 60 ya da daha fazla gümrük vergisi tehdidinde bulundu.
Trump'ın açıkladığı adımlar bununla da kalmıyor. Trump'ın ABD ticaret temsilcisi adayı Jamieson Greer tarafından da desteklenen Çin'in mevcut "daimi normal ticaret ilişkileri" olarak adlandırılan tarife statüsünün iptal edilmesini istiyor.
Trump ve müttefikleri bu gümrük vergisi tehditlerini Çin'i müzakere masasına çekmek için mi yapıyor, yoksa dünyanın en büyük iki ekonomisini daha da birbirinden ayırmak için mi?
Trump'ın hazine bakanı olarak artık göreve başlayan Scott Bessent, tarifelerin önemli bir pazarlık kozu olabileceğini öne sürerek ilk görüşü benimsedi. Öte yandan Greer, "kısa vadeli acılara" neden olsa bile "Çin'e bedel ödetmenin" önemine vurgu yapan açıklamalar yaptı.
Trump'ın ilk döneminde ABD ve Çin, tırmanan ticaret savaşının ardından bir uzlaşıya varmış ve Çin'in iki yıllık bir süre zarfında en az 200 milyar dolar değerinde ABD mal ve hizmeti satın alma taahhüdünü içeren bir anlaşma imzalamıştı.
Trump o dönemde yapılan bu anlaşmayı "tarihi" olarak nitelendirmişti. Ancak şimdi bunun da yeterli olmadığını düşünüyor.
Trump şimdi; anlaşma konusunda daha da ileri giderek Çin'in fikri mülkiyet politikasını gevşetmesini, teknoloji transferi gerekliliklerini azaltmasını, ABD tarım ihracatının önündeki engelleri kaldırmasını ve döviz manipülasyonundan kaçınmasını istiyor.
Nitekim Trump'ın olmadığı dönemde Çin, ABD'ye karşı bu başlıklarda ciddi bir ivme kaydetti. Bu süreçte her iki taraf da karşılıklı bağımlılıklarını azaltmak için adımlar atarken ticaret ve teknoloji kısıtlamalarını genişletti.
Biden, ABD'nin bağımlılığını azaltmak ve rekabetini artırmak için çip üretimi gibi başlıklarda dev bütçelerde yatırım kararları açıklarken, Çin ise iç üretim kapasitesini daha önce görülmemiş düzeylerde artırdı ve dış pazarlara daha fazla satış yapmak için destek paketleri oluşturdu.
Gelinen noktada; son dönemde kendi ekonomik zorluklarıyla karşı karşıya olduğunu gizlemeyen Çin, ABD ile bir anlaşmanın 600 milyar dolarlık ticaretini tehlikeye atmaktan daha iyi bir sonuç olduğu sonucuna varabilir.
PEKİ TRUMP ÇİN İLE UZLAŞMAK İÇİN NELER İSTEYEBİLİR?
Trump ilk olarak seçim döneminde de dillendirdiği üzere, Çin'in fikri mülkiyet politikasını gevşetmesini, teknoloji transferi gerekliliklerini azaltmasını, ABD tarım ihracatının önündeki engelleri kaldırmasını ve döviz manipülasyonundan kaçınmasını isteyecektir.
Trump ilk döneminde imzaladığı 200 milyar dolarlık satın alma taahhütlerine ilişkin rakamın artırılmasını da talep edebilir.
Diğer yandan Trump'ın yaklaşımını takip eden ABD'li ekonomistlere göre; yeni ABD yönetimi Çin'in sübvansiyon ve mali yardım kullanımını engellemeye çalışabilir.
Washington ayrıca haksız ticarete konu olan Çin ürünlerinin ABD'ye ithalatını sınırlandırmayı amaçlayan bir uzlaşmayı da değerlendirebilir.
Bu, tek taraflı yüksek gümrük vergileri uygulamak yerine, bataryalar gibi belirli Çin ihracatlarına güçlü yaptırım hükümlerine tabi olan niceliksel sınırlar koyarak gerçekleştirilebilir.
Ancak sadece ABD ve Çin arasındaki ticaret akışına yönelik bu tür anlaşmalar, birçok Çinli şirketin ABD gümrük vergilerinden kaçınmak için operasyonlarını Güneydoğu Asya, Meksika ve başka yerlere taşıması ile boşa çıkabilir.
Trump'a ve yeni Hazine Bakanı Scott Bessent'e göre Pekin ile yapılacak bir anlaşmanın kalıcı olabilmesi için, özellikle otomotiv ve elektronik sektörlerinde olmak üzere üçüncü ülke pazarlarında artan yatırımların da dikkate alınması gerekiyor. Ancak ABD bunu direkt olarak kısıtlama konusunda zorlanabilir.
Zira; her ne kadar dolar hegomanyası ve müttefik ilişkiler yoluyla Trump bunu yapmaya çalışacak olsa da, yerel para birimleri ile ticaret ve Çin mallarının ucuzluğu, çok sayıda ülkenin Çin ile çalışmaya devam etmesini sağlayacaktır.
Diğer yandan şüphesiz olarak Çin de bu önerileri kabul etmek için ABD'den teknoloji ihracat kontrollerinin gevşetilmesi ve dolar kozunu kullanmaması gibi koşullar isteyecektir.
SONUÇ
Trump'ın dönüşü ile birlikte ABD ve Çin ilişkisinde yeni teknolojilere dayanan bir silahlanma yarışının ilk rekabet maddesi olacağı artık aşikar.
Zira Trump, yeniden çok güçlü bir ordu kuracaklarını ve ABD'nin girdiği ve girmediği savaşlarda bu gücün kendisini göstereceğini yemin töreninde yaptığı konuşmada ilan etti.
Ancak burada sıcak bir savaştan ziyade daha hibrit ve gri alanın genişlediği yeni bir soğuk savaş konseptinin öne çıkacağını söyleyebiliriz.