Trump'ın 'Make America Great Again' hedefi çöktü... Dünyada fay hatları kırıldı

Trump'ın seçim sloganı 'Make America Great Again' artık tamamen bir hayalden ibaret. ABD ve dostlarının dünyayı kendi çıkarları doğrultusunda eğip büken politikalarına çıkan dünya ülkelerinin çoğu 'yıkılması gereken bir düşman' olarak gördükleri bu düzene karşı mücadeleye soyunuyor.

ABD dış politikası son dönemde "eski düzen" ile henüz "tanımlanmamış bir düzen" arasında sürükleniyor.

Donald Trump'ın seçim zaferi gösterdi ki; Amerikan halkı, Amerikan askeri hegemonyasıyla desteklenen bir uluslararası düzenin ne pahasına olursa olsun sürdürülmeye değer olduğu fikrini sorgulamaya başladı.

Ancak sadece Amerikan halkının bu konudaki fikri değişmedi.

Uluslararası arenada ABD müttefiki olarak tanımlanan ülkeler de dahil olmak üzere, çok sayıda ülke Trump'ın "Make America Great Again (Amerikayı Yeniden Harika Yap)" yaklaşımının uygulanabilir bir strateji olmadığını görüyor.

PEKİ NEDEN?

Sıklıkla izolasyonizm olarak tanımlanan bu strateji, aslında agresif tek taraflılık ya da siyaset bilimi literatürüne göre "illiberal hegemonya" olarak adlandırılan bir yaklaşımdır.

Ancak değişen küresel dengeler, ABD'nin başta Irak, Afganistan ve Suriye'deki başarısızlıkları ve ikinci dünya savaşı sonrası kurulan düzenin sadece Batı'ya hizmet eden angajmanının başta İsrail'in savunulması adına yerle bir edilmesi gibi nedenler dengeleri tamamen değiştirdi.

Artık, eski liberal enternasyonalizmin üzerine yeni bir kat boya sürmek ne Amerikalılar ne de ABD liderlerinin "kurallara dayalı" bu düzeni koruması için yetmeyecek.

ABD ve dostları tarafından fütursuzca yönetilen ve kendi çıkarları doğrultusunda sıklıkla eğilip bükülen bu düzen, dünya ülkeleri ve halklarının çoğu için artık sadece "yıkılması gereken bir düşmandan" ibaret.

FAY HATLARI KIRILDI!

Her ne kadar Washington'un geçmişteki başarısız yaklaşımlardan uzaklaşması gerektiği artık daha fazla kabul görse de, ABD dış politika kurumlarının çoğu ne pahasına olursa olsun Amerikan küresel askeri hegemonyasına ve doların yaptırımlar yoluyla, bir tehdit unsuru olarak kullanılma politikasına bağlı kalmaya devam ediyor.

Küresel meselelerde "güçlü olan haklıdır" şeklindeki söylemleri çok daha yüksek sesle dillendiren Trump ise, dünyadaki fay hatları kırılan ABD ve Batı merkezli depremi daha da tetikliyor.

BRICS, Türk Devletler Teşkilatı gibi yeni oluşumlarla birlikte ittifaklar değişirken, dünya süper güçlerin etkin olduğu bir küresel düzenden, orta ve küçük güçlerin sonuçları belirlediği bir arenaya doğru hızla yeniden şekilleniyor.

İşte tüm bu nedenlerle birlikte Trump'ın, ABD'nin onyıllardır izlediği "güçlü olan haklıdır" yaklaşımını sürdürerek "Make America Great Again" hedefini gerçekleştirmesini imkansız hale getiriyor.

EKONOMİK ÇIKMAZ!

Gelişmekte olan ülkelerdeki idareciler ve halklar, ABD'nin sadece küresel etki alanı açısında değil, ekonomi anlamında da büyük bir savrulma içerisinde olduğunu görüyor.

ABD, gelişmeler doğrultusunda hızla eski neoliberal mantıktan uzaklaşırken, dış borcunu, cari açığını kontrol altında tutamıyor.

Bu durumda; Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu gibi neoliberal kurumların, düşük gelirli ülkelerin karar alma süreçlerindeki etkisini giderek ortadan kaldırıyor.

ABD askeri hegomanyası dışında elindeki en güçlü koz olan ekonomik argümanları, Çin'in ilerleyişini engellemeye ve İran ile Rusya'nın bölgedeki zararlı rollerine karşı koymaya karşı bir sopa olarak kullanmaya çalışırken, kendi hakimiyetinde ki sistemi çökertiyor ve daha net bir tabirle kendi ayağına sıkıyor.

DEMOKRASİ İLLÜZYONU!

ABD yıllarca kendi çıkarlarının aksine hareket eden dünya liderlerini "diktatör" olarak tanımlayıp kendisini "demokrasinin beşiği ve bekçisi" olarak tanımlarken, 2020 ve 2024 ABD seçimleri bunun da bir illüzyondan ibaret olduğunu gösterdi.

2020 yılındaki seçimlerde Trump'ın yeniden kazanmaması için yürütülen süreçten Kongre baskınına kadar uzanan kaos, 2024 seçimlerinde üçüncü dünya ülkelerinde bile görülmeyecek olan sukiast noktasına kadar geldi.

Başkan adaylarından Trump suikaste uğrarken, diğer bir başkan adayı Biden ise adaylığını açıklamasına rağmen yapılan baskılarla geri püskürtüldü.

Tüm bu gelişmeler, ABD'nin dünyaya pazarlamaya çalıştığı demokrasi ilizyonunun kendi çıkarları doğrultusunda belirlenen bir ikiyüzlülükten ibaret olduğunu ortaya çıkardı.

TERÖRLE MÜCADELE YALANI ÇÖKTÜ!

Washington'un "teröre karşı küresel savaş stratejisi" konusunda Afganistan'da ve Irak'ta başarısız olduktan sonra Suriye de tamamen çöktü.

Zira ABD; kendi çıkarlarına hizmet etmeyen liderleri "diktatör" olarak tanımladığı mantıktan hareketle, kendi çıkarlarına hizmet eden terör gruplarını da "müttefik" olarak tanımlamaya başladı.

ABD, özellikle 11 Eylül'den sonra sözde terörle mücadele adı altında yakıp yıktığı Ortadoğu'da, resmen terör örgütü olarak tanıdığı PKK ile sözde müttefilik noktasına gelecek kadar ileriye gitti.

SONUÇ

Gelinen noktada ABD, küresel askeri caydırıcılığından ekonomik üstünlüğüne, demokrasi pazarlamacılığından terörle mücadeleye kadar çok sayıda başlıkta artık hegomanyasını kaybettiği bir süreci yaşıyor.

Üsteli bu sonucu, tüm bu başlıklarda görüldüğü üzere kendi eliyle yaptı ve on yıllardır Batı'ya hizmet eden küresel düzenin altını kendi elleriyle oydu.

Trump yeni döneminde benzer politikaları sürdürmeye kararlı görünse de küresel gerçeklik artık bu ikiyüzlülüğün tamamen farkında ve Trump'ın "Make America Great Again" hedefi artık gerçekleşemeyecek bir slogandan ibaret.