AA
Avrupa son günlerde ABD'yi bir "müttefik" güvenebileceği bir "dost güç" olarak görmek yerine, kendisini koruması gerektiği bir "düşman" olarak görmeye başladı.
Şüphesiz ABD ve Avrupa ülkelerinin oluşturduğı NATO ittifakı içerisinde; 1956'da Süveyş, 1960'larda nükleer strateji anlaşmazlığı ve Vietnam, 1980'lerde Euromissiles meselesi, 1999'da Kosova savaşı ve 2003'teki Irak savaşı gibi çok sayıda başlıkta çeşitli çatlaklar yaşanmıştı.
Ancak Trump'ın izlediği strateji ve özellikle de geçen hafta Münih'te gerçekleşen Güvenlik Konferansı sırasında yaşananlar, artık durumun bu örneklerdeki çatlağın çok ötesine geçtiğini net bir şekilde ortaya koyuyor.
Trump, "Önce Amerika" yaklaşımını öyle bir tonda uygulamaya çalışıyor ki; Avrupa devletleri kendileri için varoluşsal olarak gördükleri Ukrayna Savaşı konusunda artık ABD'ye güvenemeyeceğini ve daha da ötesi, bir ABD-Rusya uzlaşısı nedeniyle kıtanın geleceğinin tehlikede olacağını hissediyor.
Trump, Rusya ve Çin'i birbirine yaklaştırmak yerine, aralarını açmak ve Moskova'nın sorun yaratma güdülerini azaltacak bir Avrupa düzeni oluşturmak istiyor gibi görünüyor.
Ve Trump'a göre; eğer Avrupa'daki ortakları ile transatlantik konsensüsü bozmak, Avrupa ülkelerini kendilerine çeki düzen vermeye ve gerçek bir savunma kapasitesi inşa etmeye ikna ederse, o zaman ABD onları korumak zorunda kalmayacak ve ABD, Çin'e daha fazla odaklanabilecek.
TRUMP İLE DEĞİŞEN DENGELER
Trump büyük güçlerin istedikleri her şeyi alabileceklerini ve almaları gerektiğini düşündüğünü açıkça ortaya koymakla kalmadı, aynı zamanda müttefiklerinin bazı mallarına göz diktiğini de gizlemedi.
Trump'ın Grönland'ın tamamını istediği, Panama Kanal Bölgesini yeniden işgal edebileceği, Kanada'nın bağımsızlığından vazgeçip 51. eyalet olması gerektiğini düşündüğü ve Gazze Şeridini ele geçirip halkını sürdükten sonra oteller inşa etmek istediği göz önüne alındığında, Rusya'nın Ukrayna'nın yüzde 20'sine sahip olmasından Trump'ın rahatsız olmamasına şaşırmamak gerekiyor.
Bu durum; Avrupa ülkelerini Rusya*Ukrayna savaşından daha fazla endişelendiriyor olabilir.
Zira için Avrupa için daha önemlisi, Trump, Elon Musk, Vance ve MAGA (Önce Amerika) ekibinin geri kalanı Avrupa'da "aşırı sağcı" olarak nitelendiren siyasi grupları açıkça destekliyorlar ve Avrupalılara göre, Avrupa genelinde geniş kapsamlı bir rejim değişikliği dayatmaya çalışıyorlar.
Nitekim; Münih'te bulunduğu sırada "aşırı sağcı" Almanya için Alternatif partisinin eş başkanı Alice Weidel ile görüşen Vance, Almanya Şansölyesi Olaf Scholz ile görüşmedi ve Avrupa'nın önündeki en büyük engelin "içeriden gelen tehdit" olduğu belirterek kıtanın siyasi düzenine yönelik açık bir yön verme çabası içerisine girdi.
Elon Musk da boş durmayarak Weidel ile görüştü ve Scholz karşısında desteğini ifade etti.
MAGA hareketi ve Avrupa'daki "aşırı sağcı" partilerin çoğu, Avrupa Birliği yapısına şüpheyle yaklaşıyor. Trump ve yeni ekibi, geleneksel dini değerleri ve toplumsal cinsiyet normlarını yeniden hayata geçirmek gibi çok sayıda başlıkta Avrupa'daki bu gruplarla birlikte hareket etmeye çalışıyor.
AVRUPA'NIN GELECEĞİ
Görünen o ki amaçları, ABD'nin uzun süreli müttefikleriyle ilişkileri temelden dönüştürmek, küresel kural kitabını yeniden yazmak ve mümkünse Avrupa'yı MAGA çizgisinde yeniden şekillendirmek.
Trump ve ekibi Avrupa'ya "düşman" muamelesi yapmanın çok az risk taşıdığını düşünüyor. Çünkü Avrupa'nın gerileyen bir bölge olduğuna ve kendini toparlayamacağına inanıyor.
Görünen o ki; Avrupa'nın stratejik gerileme yaşadığı dönem, Trump ve ekibinin bu yaklaşımı ve değişen küresel dengeler ışığında daha da hızlanacak.
Avrupa Birliği, güvenlik kaygılarından ekonomik özerkliğe kadar çok sayıda başlıkta kritik bir dönüm noktasında ve bu süreç, Avrupa Birliği yapısının sonunu getirebilir.