Muhammed Gökalp
Donald Trump'ın ABD'nin Gazze'ye "sahip olması" gerektiği iddiası Orta Doğu'da on yıllardır süregelen Amerikan dış politika stratejisinin şaşırtıcı bir değişimine işaret ediyor.
Oslo Anlaşmalarından bu yana, ister Cumhuriyetçi ister Demokrat olsun, birbirini izleyen ABD yönetimleri barış çabalarının temel taşı olarak iki devletli çözüme en azından retorik olarak bağlı kalmışlardır.
Filistin toprakları üzerinde doğrudan ABD toprak kontrolü fikri hiçbir zaman Amerikan dış politika stratejisinin bir parçası olmamıştır.
Bu neden Trump'ın önerisi sadece bu uzun süredir devam eden çerçeveyi yıkmakla kalmıyor, aynı zamanda büyük güçlerin savaştan zarar görmüş bölgeler üzerinde keyfi olarak hakimiyet iddia ettiği sömürge dönemi müdahaleciliğine pervasız bir dönüşe işaret ediyor.
MÜDAHALECİLİKTEN EMPERYALİZME
Trump'ın Gazze açıklaması sadece radikal değil, aynı zamanda ABD'nin askeri müdahaleleri konusunda geçmişte sergilediği tutumla da son derece çelişkili. Trump kendisini Amerika'nın "bitmeyen savaşlarına" karşıt olarak konumlandırdı ve propaganda dönemi boyunca ABD güçlerini çatışma bölgelerinden çekme sözü verdi.
Nitekim ilk döneminde, Pentagon tarafından engellenmeye çalışılsa da, Suriye'deki asker sayısını önemli ölçüde azalttı ve Afganistan'dan çekilmenin temel taşlarını oluşturdu.
Ancak şimdi, tüm bu yaklaşımlarının tersine bir strateji izledi ve adeta emparyalist sömürge dönemlerini andıran bir yaklaşımla Gazze'yi ele geçirme planını pervasızca açıkladı.
Diğer bir ifade ile Trump'ın önerdiği toprak gaspı, sömürge dönemi jeopolitiğini yansıtan emperyal müdahalecilik için bir emsal oluşturmaktadır.
BİR "GETTO DEVLETİ" OLARAK GAZZE
Washington uzun zamandır Rusya gibi ülkeleri Ukrayna'daki toprak gaspları nedeniyle eleştiriyor ve Çin'in Güney Çin Denizi'ndeki toprak iddialarını kınıyor.
Trump'ın planı Gazze'yi, hayatta kalmak için tamamen dış güçlere bağımlı kalıcı bir getto devletine dönüştürecektir.
Bu arada, Batı Şeria'da da ABD'nin desteklediği İsrail "yerleşimlerinin" genişlemesi süreci hızlanacaktır. Zira zaten, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun zor durumdaki aşırı sağcı koalisyonu bunu Gazze'de daha fazla saldırganlık için yeşil ışık olarak görüyor.
İsrail'de Filistinlilerin sınır dışı edilmesini açıkça savunan Bezalel Smotrich ve Itamar Ben-Gvir gibi figürler, Trump'ın söylemini uzun vadeli stratejilerinin meşrulaştırılması olarak karşılıyor ve İsrail'in işgali meşrulaştırması için büyük bir fırsat olarak görüyor.
GELECEKTEKİ ABD MÜDAHALECİLİĞİ İÇİN BİR EMSAL Mİ?
Belki de en endişe verici olanı, Trump'ın önerisinin gelecekteki ABD dış politikası için tehlikeli bir emsal teşkil etmesidir.
Eğer Washington Gazze'ye "sahip olma" fikrini açıkça dile getirebiliyorsa, gelecekteki bir yönetimi aynı mantığı başka yerlerde uygulamaktan ne alıkoyabilir?
Trump'ın Gazze planı sadece ABD'nin dış politikasında köklü bir değişim değil aynı zamanda Amerika'nın küresel sahnedeki ahlaki otoritesinin çöküşüdür.
Planın uygulanması halinde, ABD tutarsız bir barış arabuluculuktan düpedüz bir işgalciye dönüşecektir.