Trump koltuğuna geri döndü! Avrupa için jeopolitik bağımsızlığa geçiş zamanı mı geldi?

Washington'un Ukrayna'nın askeri gelişimine verdiği destek çok önemliydi ve bu gerçeklik, geride kalan savaş süresi boyunca dengenin korunmasında önemli bir rol oynadı. Ancak bu destek, Trump'ın yeniden başkanlık görevine gelmesiyle birlikte, muhtemelen ABD'nin hem kısa hem de uzun vadedeki önceliklerinde şu ana kadar olduğu yerini korumayacak.

Muhammed Gökalp

Geçtiğimiz iki yılı aşkın süre boyunca Ukrayna'daki savaşın sonucu, Avrupa'nın güvenliği için bir kurtarıcı olarak resmedildi. Bu yaklaşım, özellikle de ABD'nin NATO'yu yeniden kuruluş ayarlarına döndürme konusundaki hedefini hayata geçirmesinde kaldıraç olarak başarılı oldu.

yirmidort.tv'nin analiz haberine göre, Ancak gelinen noktada, Kasım ayı başında Politico tarafından yapılan bir ankete göre her 10 Avrupalıdan sadece 1'i Ukrayna'nın savaşı kazanacağına inanıyor.

Ayrıca Trump'ın yeniden Oval Ofis'e dönmesi ve Ukrayna içinde Zelenskiy'nii liderliğine karşı artan güvensizlik dengelerin değiştiğine dair güçlü sinyaller veriyor.

Daha açık bir ifadeyle, Ukrayna'nın savaşı iki yıldan fazla süredir sürdürmesini sağlayan ve çatışmayı mevcut duruma getirmekte katkıda bulunan faktörlerin çıkmaza girdiği görülüyor.

Bu düşüncenin arkasında şüphesiz olarak; Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy'i süresiz olarak iktidarda tutacak olan seçimlerin ertelenmesi kararı, ABD ve Avrupa'nın Ukrayna'ya desteği konusundaki çelişen yaklaşımları ve son olarak Ukrayna Silahlı Kuvvetleri'nin ilk aşamada başarı olarak gösterilen Kursk saldırısını fiyasko ile sonuçlanması yer alıyor.

Uzun vadede ise, Trump'ın gelmesi ile birlikte ABD'nin, artık süper güç statüsündeki Çin'e karşı mücadelesini ön plana alacağı ve yıpranan bir Rusya hakkında daha fazla endişe duyacağının bilinmesi yer alıyor.

Yavaşlayan ekonomisine rağmen Çin, çatışma bölgelerine rağmen ABD için hala, artan etki alanı ve üretim gücüyle, ABD hegemonyasına karşı en büyük tehdidi oluşturuyor gibi görünüyor.

Tüm bunlar göz önüne alındığında, ABD'nin Ukrayna'ya olan yardımının kademeli olarak azalması dengeleri tamamen değiştirecek gibi görünüyor.

Bu durum, Avrupalı aktörlerin jeopolitik sahnede ortaya çıkmasının ana nedenlerinden biri olarak görülüyor ve son zamanlarda imzalanan birkaç ikili anlaşmada da bu açıkça görülüyor.

AVRUPA İÇİN JEOPOLİTİK BAĞIMSIZLIĞA GEÇİŞ ZAMANI MI?

Eğer Avrupalılar Ukrayna'nın savaşı kazanabileceğine inanmıyorlarsa, o zaman neden bu anlaşmaları imzalıyorlar?

Görünen o ki Avrupalı aktörler ABD'nin giderek daha fazla bıraktığı jeopolitik boşluğu doldurmada daha belirgin bir rol üstlenmek için hazırlanıyorlar.

Ancak bu noktada Avrupa'nın, Merkel sonrası bir liderlik sorununun olduğunu gözardı etmemek gerekiyor. Zira Avrupa'ya liderlik etmesi beklenen Macron ve Scholz'un bu görevi üstlenemediği, hatta gelinen noktada kendi iç siyasetlerinde dahi zor dönemler geçirdiği herkes tarafından kabul ediliyor.

İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana NATO yapısı Avrupa kıtasındaki tek büyük aktördü.

Ancak bugün sahne daha parçalı bir hal almış durumda ve pek çok küçük aktör artık bağımsız hareket edebiliyor.

Ukrayna ile ikili anlaşmalar imzalayan ilk ülkelerden biri olan Almanya'nın şimdi "Avrupa savunmasının bel kemiği" olmayı hedeflemesi şaşırtıcı değil. Fakat Avrupa'nın en büyük ekonomisine sahip olan Almanya'nın savunma yatırımları konusunda Polonya'nın ardında kalması şüphesiz olarak şaşırtıcı bir durum olarak Avrupa halkının önünde duruyor.

Benzer şekilde, İngiltere, Fransa ve İtalya'nın da Ukrayna'ya mali ve bazı durumlarda askeri destek vaatleriyle nispeten yeknesak bir tutum sergiledikleri görülüyor.

Her ne kadar Ukrayna ile yapılan ikili anlaşmalar mevcut işgalden ziyade geleceğe odaklanarak imzalanmış olsa da, Avrupalı aktörler Amerika'nın olmadığı bir denklemde sorumluluk almak zorunda kalacak.

Son olarak, Trump'ın ABD Başkanlık koltuğuna yeniden gelmesi ile birlikte, Rusya'nın Kiev'i bypass ederek doğrudan Washington ile müzakere etmeye çalışma ihtimali, Avrupa'nın güvenlik yaklaşımını kökten etkileyebilir.

VARSAYIMSAL GELECEK

Hem Ukraynalılar hem de Ruslar için bu, simetrik ama zıt nedenlerle de olsa varoluşsal bir savaş olarak tanımlanıyor ve her iki taraf da, sahadaki kazanımlarından geri adım atmaya istekli görünmüyor.

Daha da ötesi, Trump böyle düşünmese de çok sayıda Ukraynalı ve Avrupalı, Putin'in barışı sağlamakla gerçekten ilgilenmediğine ve Putin'in toprak hırsının Ukrayna'nın ötesine uzanmasından korkuyor.

Yani, Trump'ın seçim vaadi olarak ortaya koyduğu savaşı bitirme müzakereleri, ister ABD isterse de Avrupa topraklarında yapılsın, Batı'nın şimdiye kadar ki Ukrayna'nın egemenliği ve toprak bütünlüğü konusundaki tutumu karşılamayacak ve tedirginliği ortadan kaldırmayacak.

Bu da, savaş Trump'ın hamleleri ile sonuçlansa bile Avrupa'nın istediği sonucu vermeyecek ve Avrupa, ABD'nin olmadığı bir güvenlik yapısı üzerinde adımlar atmak zorunda kalacak.

SONUÇ

İki yılı aşkın süredir tüm Batı'nın desteklediği bir savaşta, Ukrayna'nın toprak bütünlüğünün müzakere edilebilir olduğunu kabul etmek, sadece Ukrayna için değil, başta sınır güvenliğinden korkan Polonya olmak üzere tüm Avrupa ülkeleri için bir başarısızlık olacaktır.

Özellikle de; Putin'in bunu bir zafer olarak lanse ederek artacak olan hırsları, NATO ile komşu haline gelen Rusya gerçeği ve Kaliningrad bölgesinin değişken çıkmazı ışığında, Ukrayna savaşının Avrupa savunması için daha kritik olduğu ve Avrupa güvenlik gerçeğinin daha da kritik olacağı bir süreç başlayacaktır.