Trump döneminde ABD'nin Tayvan Politikası nasıl şekillenecek?

ABD Başkanı Donald Trump'ın ithal yarı iletkenlere karşı gümrük vergisi uygulama tehdidi, Çin'de artan askeri baskısıyla zaten tehdit altında olan Tayvan için yeni bir risk yarattı.

Dosya Haber

Trump'ın tehdidi aynı zamanda Beyaz Saray'da, Çin'e karşı kolektif bir güvenlik siperi inşa etme alternatifi yerine Amerikan tek taraflılığının yükselişine işaret ediyor.

27 Ocak'ta Trump, "çok yakın bir gelecekte" ABD'nin yabancı üretim yarı iletkenlere gümrük vergisi uygulayacağını söyledi ve amacın "bu temel malların üretimini ABD'ye geri döndürmek" olduğunu açıkladı. Ardından çip üreticilerinin Tayvan'a gittiklerinden özellikle bahsetti.

Trump yabancı çip üreticilerinin fabrikalarını ABD'de kurmalarını istediğini söyleyerek ticaret savaşındaki hedefi belirledi.

Bunu da yüzde 25, yüzde 50 ya da yüzde 100 olabileceğini söylediği gümrük vergileriyle gerçekleştirme sözü verdi. Bir karşılaştırma yapmak gerekirse, son yıllarda ABD'nin ortalama gümrük vergisi oranı yüzde 2 civarındaydı.

Tayvan'ın önde gelen çip üreticisi TSMC, Washington'un küresel tedarik zincirlerini Çin'den uzaklaştırma arzusunu desteklemek amacıyla, ilk Trump yönetimi sırasında Arizona'da yarı iletken fabrika tesisleri kurmayı kabul etti.

Çin'in Tayvan yapımı çiplere olan ekonomik bağımlılığı, Pekin'in çip tedarikini kesintiye uğratacak bir savaş başlatmasına karşı caydırıcı bir unsur olduğundan, çip üretiminin offshore edilmesinin Tayvan'ı Çin'den gelecek saldırılara karşı daha savunmasız hale getirebileceği argümanına rağmen.

Bu Arizona fabrikalarından ilki şu anda faaliyette ve diğerinin 2028 yılında açılması planlanıyor.

Görünüşe göre TSMC'nin Trump'ın önceki talebini yerine getirme yolunda önemli ölçüde ilerlemesinin ödülü, ABD pazarında %100'e varan yeni bir gümrük vergisi tehlikesiyle karşı karşıya kalmak oldu.

Tayvan yapımı çiplere gümrük vergisi koymak da Trump'ın seçim kampanyasındaki en önemli vaatlerinden biri olan Amerikalılar için hayat pahalılığını düşürme hedefine ulaşmasına yardımcı olmayacaktır.

Uzmanlara göre bir yarı iletken fabrikası kurmak genellikle beş ila sekiz yıl sürüyor. Yani; çip üreticileri Trump'ın açıklamasına hemen yanıt vererek fabrikalarını ABD'de kurmaya karar verseler bile, Trump görevden ayrılana kadar çip üretmeye başlamayacaklar.

Bu süre zarfında Amerikalıların elektronik ürünler için ödedikleri fiyatlar büyük olasılıkla hızla yükselecek.

2024 yılında yapılan bir araştırmaya göre, Amerikan şirketleri klasik çiplerinin yüzde 44'ünü ve bellek çiplerinin yüzde 24'ünü Tayvan'dan ithal ediyor.

Trump'ın Tayvan'a yönelik adımları Lai Ching-te hükümeti için de bir sorun teşkil ediyor.

Lai'nin Demokratik İlerleme Partisi, göreve geldikten hemen sonra Tayvan'ın güvenlik garantörü olarak ABD'ye bağlılığını ilan etti. Muhalefetteki Kuomintang partisi ise Çin propagandasındaki benzer bir temayı yineleyerek ABD'nin güvenilirliğini sorguluyor.

Örneğin Kuomintang partisine bağlı bir düşünce kuruluşu Ocak ayında Tayvan'ın Trump yönetiminin askeri desteğine güvenemeyeceğini ve Çin ile ilişkileri geliştirmeye çalışması gerektiğini yazdı.

Tayvan içerisindeki bu partizan bölünme, Tayvan'ın Academia Sinica ve Soochow Üniversitesi tarafından yürütülen bir anketin 2024 baskısına da yansıdı.

Anket katılımcılarının %71'i ABD'yi güvenilir bulduklarını söylerken diğerleri Çin ile ilişkilerin geliştirilmesi gerektiği görüşünde.

Ancak Tayvan yapımı yarı iletkenlere yönelik yeni gümrük vergisi tehdidi, tüm bu dengeleri değiştirebilir.

Trump'ın dış politika yaklaşımında ise burada iki önemli yaklaşım ön plana çıkıyor.

"Körlemesine" tek taraflılık

Birincisi, Amerika'nın ittifaklar da dahil olmak üzere uluslararası işbirliğine açık olduğu ancak hemen ve gözle görülür bir şekilde karlı olduğu takdirde buna girdiği bir tek taraflılıktır.

Trump'ın tercih ettiği yaklaşım bu.

Trump'ın ve Robert Lighthizer ve Peter Navarro gibi danışmanlarının en çok övdüğü dış politika araçlarından biri olan gümrük tarifeleri söz konusu olduğunda, ABD'nin hem dostları hem de düşmanları hemen hemen aynı muameleyi görüyor.

Nitekim Trump; Kanada, Meksika ve NATO müttefiki Danimarka'nın yanı sıra düşman olarak tanımladığı Çin'i de gümrük vergileriyle tehdit ediyor.

Çin odaklı kolektif güvenlik

ABD'nin ikinci olası büyük stratejisi, Çin'e karşı koymaya odaklanan ABD liderliğindeki kolektif güvenliktir.

Bu yaklaşım ABD'nin küresel nüfuzunu hem doğrudan hem de dolaylı olarak ABD'nin güvenliğini ve refahını destekleyen bir varlık olarak görmektedir.

İttifaklardan ve güvenlik ortaklıklarından, ABD'nin dünya meselelerini kendi lehine şekillendirmesine yardımcı olabilecek güç çarpanları olarak yararlanmayı amaçlamaktadır. Çin ve diğer blok üyeleri Amerika'nın küresel gündeminin önemli kısımlarına karşı çıktıkları için, bu gündemi desteklemeye yardımcı olacak dost ve müttefikler büyük değer taşımaktadır.

ABD'nin yeni Dışişleri Bakanı Marco Rubio bu görüşü temsil ediyor.

Her ne kadar ABD müttefiklerinin savunma harcamalarını arttırarak ABD'nin korumasından düşük maliyet ile yararlanmamaları gerektiği yönündeki yeni parti görüşünü tekrarlasa da Rubio, sağlıklı ittifakların ABD'nin ulusal çıkarlarına hizmet ettiğine inanıyor.

Sonuç:

Bu iki yaklaşım, Amerika'nın diğer ülkelerle olan güvenlik ortaklıklarının ve ticaretinin geleceğini belirleyecek.

Tayvan siyasi ve stratejik açıdan önemli bir ülke. Tayvan ABD ile ticaret fazlası verse ve ABD şirketlerinin göz diktiği bazı sektörlerde pazar payının bir kısmını kontrol etse bile, Çin tarafından istemsiz ve şiddetli bir şekilde ilhak edilmeye karşı direnmeye devam etmesi ABD'nin istediği bir durum.

Diğer yandan Tayvan ABD'nin sağladığı silahların parasını ödüyor. Ancak ABD Tayvan'a askeri üsler için hiçbir bedel ödemiyor.

Tüm bu dengeler ve Trump'ın mantığı ile karlı müttefiklik ilişkileri, ABD'nin Çin'e karşı bir koz olarak Tayvan'ı kullanmaya devam edeceğini göstermektedir.

ABD'nin Pasifik hedeflerinin de bu duruma eklenmesi şüphesiz ABD'nin gerekirse Tayvan'ı savunmak için askeri seçenekleri ortaya koyabileceğini net olarak gösteriyor.