Rusya-Ukrayna savaşında yeni perde... Kalıcı barış mümkün mü?

Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönüşüyle birlikte, Ukrayna'daki savaşta barış süreci tekrar gündeme geldi. ABD ve Rusya'nın benzer bir dil kullanması, Ukrayna'nın geleceğini belirsizleştiriyor ve Kiev, batılı destekten mahrum kalma riskiyle karşı karşıya. Barış anlaşması sonrası ise bölgedeki güvenlik dinamikleri, Avrupa'nın yeni savunma stratejileri ve Rusya'nın uluslararası ittifaklarıyla şekillenecek. İşte tüm detaylar...

AKSAM.COM.TR

Rusya'nın Kırım ilhakı gerçekleştiği tarihlerde, Ukraynalı ve Avrupalı liderler, eğer ABD'de Ukrayna konusunda Rusya ile anlaşmak isteyen bir başkan olsaydı sorusunu kendilerine sormuş olabilirler.

Zira o dönemde krizi aşmak için bazı Avrupalı liderler, Kiev'in kontrol etmediği bölgeler için BM'nin uluslararası bir geçiş yönetimi kurulmasını ve Kırım'a özerklik vererek krizin çözüme gidilmesini önermiş ancak ABD yönetimi bunu kabul etmemişti.

Ancak şimdi, Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönüşü ile birlikte, Avrupalı ve Ukraynalı liderlerin o dönemdeki korkuları gerçeğe dönüşmüşe benziyor.

Zira; Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve ABD Başkanı Trump ortak dili konuşuyor gibi görünüyor ve Ukrayna harabeye dönmüş durumda.

Sahadan gelen bilgiler ve istihbarat raporları, Ukrayna'nın her geçen gün toprak kaybettiğini ve 3. yılını doldurmak üzere olan savaşta Ukrayna ordusunun cephedeki gelişmeler, Ukrayna halkının ise tahrip olmuş bir altyapı ve yıkılmış şehirler nedeniyle yorgun olduğunu gösteriyor.

NASIL BİR BARIŞ?

ABD Başkanı Trump geçtiğimiz hafta Rusya Devlet Başkanı Putin ile uzun bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi ve bu görüşmeden sadece saatler sonra iki liderin Suudi Arabistan'da düzenlenecek bir zirvede bir araya gelecekleri açıklandı.

Trump zaten "savaşı bitirmek" vaadi ile geldiği başkanlık kolutuğunda bu gelişmeyi altın bir fırsat olarak görüyor olabilir. Nitekim bu süreci kazanca dönüştürmek için de Ukrayna'da 500 milyar dolarlık nadir toprak elementleri istedi ve bu hedefine ulaşacak gibi görünüyor.

Böyle bir anlaşma şüphesiz sancılı olacak ve yine şüphesiz olarak, neredeyse tüm kesimler tarafından kendi taraftarlarına "zafer" olarak lanse edilecek.

Rusya, Ukrayna'dan aldığı topraklar, ülkenin NATO üyeliğinin askıya alınmasını sağlama ve Batı bloğuna karşı 3 yıllık bir savaşı yönetebilmeyi bir zafer olarak adlandırırken, Ukrayna da, bir haftada Kiev'e ulaşacağı görüşü yaygın olan Rusya'ya karşı ülkeyi 3 yıl savunmasını ve Kursk'da elde ettiği toprak kazanımını bir zafer olarak adlandıracak.

Trump ise savaşı bitiren kişi olarak ABD'nin küresel etkisinin arttığı söylemi ve yeraltı kaynakları anlaşması ile süreci bir zafer olarak adlandıracak.

Olası bir barış masasında Rusya savaş alanındaki son başarılarından kesinlikle faydalanacak.

Diğer yandan Rusya hatalarından da ders alacaktır. Zira Putin, ordunun özellikle insan ve mühimmat döngüsü açısından uzun bir savaşa hazır olmadığı gerçeğini gördü ve istihbarat servislerinin kendisine yalan söylediğine yaşayarak şahit oldu.

Kısa bir süre önce Putin, Rusya'nın Ukrayna'nın 1991 sınırlarına dayanan toprak bütünlüğünü ancak Ukrayna'nın tarafsız kalması durumunda kabul edeceğini belirtmişti. Ancak yüksek ihtimalle Putin artık bu durumu kabul etmeyecek.

Zaten Trump'ın uygulamayı düşündüğü Kellogg planında da savaş sahasındaki kazanımların dondurulması maddesi olduğu net bir gerçek olarak basın ile paylaşıldı.

Ukrayna'ya tarafında göre ise olası bir barış anlaşmasının kilit unsuru, Ukrayna'nın tarafsızlığının ancak Rusya Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü ihlal etmediği sürece devam edebileceği üzerine şekilenecektir.

Ve yüksek ihtimalle maddelerden birisi, Rusya'nın herhangi bir saldırgan eylemi durumunda Ukrayna'nın otomatik olarak doğrudan ABD askeri korumasına sahip olacağı şeklinde olacaktır.

Sonuç:

Zelenskiy her ne kadar geçtiğimiz hafta boyunca devam eden Munih Güvenlik Konferansı sırasında bir NATO garantisi istese de, gerek ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth'in gerekse de ABD Dışişleri Bakanı Rubio aynı konferansta bu seçeneğin mümkün olmayacağını belirtti.

Görünen o ki Washington, Ukrayna'yı bir barış anlaşmasına varılması halinde kazanımlarının kayıplarından daha fazla olacağına ikna edecek. Ukrayna'nın bunu reddetmesi halinde ise Trump'ın ifadeleri ile Amerikan yardımında mahrum kalacak ki bu, Ukrayna'nın zaten savaşa devam edememesi anlamına gelecek.

Anlaşma Moskova'ya yeterli siyasi ve ekonomik fayda sağlarken, anlaşmanın reddedilmesi ise Rusya'ya artan riskler ve daha fazla izolasyon getirecek.

Son üç yılda yaşananlar göz önüne alındığında çatışmanın sonsuza kadar durdurulması şüphesiz olarak mümkün görünmüyor. Bir barış anlaşması sonrası bile temas hatlarındaki tehditler ve bölgesel çatışmalar uzun yıllar sürecek.

Yani başka bir ifade ile süreç sadece dondurulmuş bir gerçeklik olarak ötelenecek.

Olası barış anlaşması sonrası sonraki sürecin geleceğini ise Avrupa'nın ABD'nin olmadığı bir gerçeklikte kendi güvenliğini korumak için atacağı savunma adımları ve Rusya'nın giderek artan İran, Çin ve Kuzey Kore ile olan ilişkileri ve askeri ittifakları belirleyecek.