Rusya-İran askeri işbirliğine ABD-İsrail askeri işbirliği nasıl yanıt verecek?

Geçtiğimiz hafta Rusya ve İran arasında imzalanan askeri işbirliği anlaşması, Trump'ın İsrail'in sözde güvenliğini ABD'nin Ortadoğu politikası haline getirmesi ve Beyaz Saray'da ilk yabancı devlet başkanı olarak Netanyahu'yu ağırlayacak olması, tarafların net mesajları olarak ortaya çıktı. Peki bu mesajlar dengeleri nasıl şekillendirecek?

Dosya Haber

Suriye, İran-Rusya askeri işbirliği için geçtiğimiz on yıl boyunca önemli bir test alanı oldu.

Resmi savunma taahhütleri veya daha önce ortak operasyonel deneyimleri olmamasına rağmen Moskova ve Tahran, Rusya'nın 2015 sonbaharında Suriye'ye askeri müdahalesiyle başlayan askeri ve diplomatik koordinasyon için kapsamlı çerçeveler geliştirdi.

İki ülkenin entegre hava ve kara operasyonları Beşar Esed rejiminin kilit bölgeleri geçici olarak geri almasını sağlayarak Suriye diktatörünün iktidarını bir on yıl daha uzattı.

Suriye'de kurulan entegre komuta yapıları, istihbarat paylaşım protokolleri ve tedarik kanalları gibi mevcut işbirliği kanalları daha sonra Ukrayna'ya karşı da kullanıldı. Rusya ayrıca özellikle insansız hava aracı teknolojisi ve ortak savunma üretimi konularında doğrudan askeri destek için İran'a yöneldi.

Rusya, İran ile askeri işbirliğine paralel olarak İsrail ile de dikkatli bir diplomatik ilişki geliştirdi.

Suriye'de istenmeyen askeri çatışmaları önlemek için kurulan bir dekonflikasyon kanalı olarak başlayan ilişki, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında aktif bir diplomasiye dönüştü ve 2015-2019 yılları arasında Rusya'nın Esed'e desteği ve İran'ın Suriye'deki müdahalesine odaklanan on üst düzey toplantı yapıldı.

Putin, İran'ın Suriye'deki, özellikle de İsrail sınırına yakın Golan Tepeleri'ndeki varlığını sınırlandırmayı kabul etti ve karşılığında Netanyahu, Esed güçlerinin Golan Tepeleri'ne dönmesine izin vermeyi ve rejimi daha fazla istikrarsızlaştırmaktan kaçınmak için İsrail'in Suriye'deki saldırılarını sınırlandırmayı kabul etti.

Netanyahu Rusya ile olan ilişkisini ülke içinde kendi lehine kullandı ve 2019 seçim kampanyasında Putin ile olan yakın bağlarını öne çıkararak küresel sahnede kurnaz bir aktör olduğunu gösterdi.

Bu arada İsrail, İran'ın Suriye'de kalıcı askeri altyapı kurmasını engellemeyi ve gizli operasyonlar ve hava saldırıları yoluyla İran'ın Hizbullah'a giden ikmal yollarını kesmeyi amaçlayan "savaşlar arası kampanya" aracılığıyla kendi gündemini takip etti.

Yakın zamanda Şam'daki iktidar değişiminin ardından ortaya öıkan istihbarat raporlarına göre, İran'ın Suriye'deki etkisini sınırlamak için 2019'un sonlarında Esed ile dönemin Mossad şefi Yossi Cohen arasında bir Kremlin toplantısı ayarlamaya bile çalıştı.

ÇOKLU İŞBİRLİKLERİNİN ÇÖKÜŞÜ

Yaptırımlar yoğunlaştıkça Batı'dan giderek daha fazla izole olan Rusya, İran'ı iki çatışmada güvenilir bir ortak olarak gördü.

Hatta Ukraya savaşı için Suriye'de bulunan kara kuvvetlerini Suriye'den Ukrayna'ya çekerken Moskova, Hmeymim hava üssündeki hava varlığını sürdürdü ancak Esed hükümetine kara desteğini İran destekli güçlere devretti.

Bu uyarlamalar başlangıçta Rusya'nın Suriye'deki nüfuzunu korumada etkili oldu. Ancak İran'ın bölgedeki askeri varlığını daha da sağlamlaştırarak İsrailli yetkilileri endişelendirdi ve onlar da İran'ın Suriye'deki müdahalesini sınırlandırma girişimlerini artırarak karşılık verdi.

Bu yeni dinamik, Mayıs 2022'de Suriye'de konuşlu Rus güçlerinin, Suriye'nin kuzeybatısındaki hedeflere saldıran İsrail jetlerine karşı ilk kez Rusya tarafından tedarik edilen S-300 uçaksavar füzelerini kullanmasıyla açıkça görüldü.

Yine de İsrail, Rusya'nın Suriye'deki işbirliğini korumak için Ukrayna savaşı konusunda büyük ölçüde sessiz kaldı.

Mart 2023'te verdiği bir röportajda Netanyahu, İsrailli pilotların Rus pilotlara "çok yakın mesafede" görev yaptıklarını vurguladı. Rusya'nın elde ettiği "huzursuz denge" giderek daha istikrarsız hale geliyordu.

ÇOKLU İLİŞKİLERDEN İKİLİ ORTAKLIĞA

Moskova'nın Ukrayna'da İran'ın desteğine giderek daha fazla bel bağlaması, Orta Doğu'da daha derin bir İran-Rusya işbirliğinin önünü açtı.

Yemen'deki Husiler ile Irak ve Suriye'deki milis güçler de dahil olmak üzere İran destekli aktörler 7 Ekim'den sonra İsrail'e karşı Gazze'yi korumak için bölge genelinde harekete geçerken, Rusya tarafsızlık iddiasını en azından söylem olarak bir kenara bırakmak zorunda kaldı.

Putin o tarihlerde gazetecilere verdiği demeçte İsrail ordusunu Nazilerle kıyaslayarak Gazze'deki planlarının büyük bir işgal olduğunu belirtirken, İran-İsrail arasındaki gerilime de ilk kez basın önünde tepki vermeye başladı.

Bu yeni dinamik, Mayıs 2022'de Suriye'de konuşlu Rus güçlerinin, Suriye'nin kuzeybatısındaki hedeflere saldıran İsrail jetlerine karşı ilk kez Rusya tarafından tedarik edilen S-300 uçaksavar füzelerini kullanmasıyla açıkça görüldü.

Ukrayna ve Orta Doğu'daki savaşların ne kadar iç içe geçtiği, Ukrayna'nın Rus etkisine karşı mücadelesini doğrudan Suriye'ye taşımasıyla ortaya çıktı.

Rusya, Suriye'de kaçınılmaz bir yenilgiyle karşı karşıya kaldı ve Esed'in Şam'dan aceleyle ama dikkatlice planlanmış bir şekilde çıkarılmasını organize etti.

Suriye'de Esed rejimini koruyamayan, ortaklıkları ve konvansiyonel kabiliyetleri zayıflayan ve "ileri savunma stratejisi" sorgulanan Tahran, nükleer seçeneğini yeniden gözden geçirmeye başladı.

Uluslararası raporlara göre; halihazırda İran'ın uranyum zenginleştirme teknolojisi, teknik uzmanlık, dağıtım sistemleri ve tesisler de dahil olmak üzere nükleer silahlar için gerekli bileşenlere sahip bir eşik nükleer devlet olduğu, ancak henüz silahlanmaya karar vermediği varsayılmaktadır.

Nitekim İran da; "Nükleer bomba üretmek gibi bir kararımız yok ama İran'ın varlığı tehdit edilirse nükleer doktrinimizi değiştirmek zorunda kalırız." açıklaması ile gelinen noktanın nükleer bir savaşa kadar gidebileceği mesajını vermek zorunda kaldı.

Rusya'nın kucak açması İran'ın nükleer denklemini daha da karmaşık hale getiriyor.

NÜKLEER İŞBİRLİĞİNE DOĞRU MU?

Moskova'nın pozisyonu dramatik bir dönüşüm geçirdi.

Bir zamanlar İran'ın nükleer programına yönelik BM Güvenlik Konseyi yaptırımlarının destekçisi ve İran nükleer anlaşmasının kilit mimarlarından biri olan Rusya, İran'ı kendi bölgesinde ve ötesinde gücünü yansıtabileceği kritik bir müttefik ve ortak olarak görmeye başladı.

Zira; İran'ın Ukrayna'daki askeri desteği Moskova'nın savaş çabaları için hayati önem taşımakla kalmadı. aynı zamanda Rusya'nın İran'ın nükleer programını Batı ile olan daha geniş gerilimlerle ilişkilendirmesine yol açtı.

Eylül 2024'te ABD istihbaratı Rusya'nın Ukrayna'ya kısa menzilli balistik füzeler karşılığında İran ile nükleer işbirliğini genişlettiğini iddia etti.

İddialara göre; Rusya'nın yardımı yakıt üretiminden metalürji ve silah tasarımı gibi daha hassas alanlara kadar uzanıyor.

Moskova'nın İran ile uzay fırlatma aracı işbirliği, iki ülkenin kıtalararası balistik füzeler için yeniden kullanılabilecek gelişmiş sıvı roket motorları da dahil olmak üzere kritik füze teknolojisini paylaşmasına olanak sağlamış olabilir.

SONUÇ

İran yakın vadede daha çok nükleer tesislerini korumak için hava savunmasını yeniden inşa etme konusunda Rusya'dan destek almakla da ilgileniyor gibi görünüyor.

Ancak planları, kabiliyetlerin derhal yeniden tesis edilmesinin ötesine geçiyor.

Nitekim, İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, Donald Trump'ın göreve başlamasından günler önce Moskova'yı ziyaret ederek Rusya ile uzun zamandır beklenen ve ikili askeri işbirliğini derinleştiren "stratejik ortaklık anlaşmasını" sonuçlandırdı.

Bu zamanlama kesinlikle tesadüfi değildi.

Zira; İran, Rusya ile askeri bağlarını güçlendirerek yeni ABD yönetiminin maksimum baskı politikalarına karşı koymaya çalışıyor.

İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri, zayıflamış ancak nükleerleşmekte olan bir İran'a nasıl karşı koyacakları konusunda karmaşık bir hesapla karşı karşıya.

İsrailli yetkililere göre, İran'ın hava savunmasının zayıflaması nedeniyle İran'a saldırmak için operasyonel bir fırsat penceresi şu anda açık ve bu konuda Trump'ı ikna etmeye çalışacak.

Sonuç olarak, Rusya'nın desteğiyle ve ortaklığıyla ortaya çıkacak olan nükleer bir İran, İsrail'in sözde güvenliğini ABD'nin neredeyse tek Ortadoğu politikası haline getiren Trump'ın, yeni döneminde bölgeyi ateşe vermesine neden olabilir.