Dosya Haber
Sosyal medya platformları, enerji altyapılarını kontrol eden, uydularla iletişimi sağlayan, savaş araçları üreten ve yapay zeka platformları ile istihbarat faaliyetleri yürütebilen bir noktaya geldi.
Bu hızlı teknolojik gelişmelerle birlikte, neredeyse çeyrek asırlık kısa bir süre içerisinde demokratik hükümetler dijital dünyadaki üstünlüklerini kaybetti ve bunun yerine şirketler ve onların yöneticileri giderek daha fazla söz sahibi oluyor.
Bu güç kayması, toplumun teknoloji firmalarına olan sistemik bağımlılığının, faaliyet gösterdikleri yasal gri bölgelerin ve yapay zeka gibi gelişmekte olan teknolojilerin benzersiz özelliklerinin de tartışılmasına neden olmaya başladı.
GÜÇ STATÜSÜ EL Mİ DEĞİŞTİRECEK?
Özel şirketler sürekli olarak yeni teknolojik buluşlar üretiyor ancak, devlet politikaları buna ayak uydurmakta başarısız oluyor.
Teknoloji şirketleri, güçlü araçlarını ve hizmetlerini neredeyse kayda değer hiçbir yasal düzenlemeye takılmadan dünyada satabiliyor.
Teknoloji şirketleri; yüz tanıma sistemleri, uydu internet bağlantıları ve istihbarat toplamanın bazı yönleri de dahil olmak üzere büyük jeopolitik öneme sahip bilgiler için fiili yöneticiler haline geldi.
Örnek olarak, Microsoft'un sanki bir ülkenin istihbarat merkeziymiş gibi hareket eden bir Tehdit İstihbarat Merkezi var. Onlarca kripto para şirketi, Federal Rezerv gibi kendi paralarını basıyor. Amazon'un temiz enerji yatırımları şirketi, enerji tüketen veri merkezleri inşa ediyor ve bu merkezler öok sayıda ülkelenin portföyünü aşmış durumda.
Otoriteleri ve etki alanları arttıkça, bu teknoloji şirketlerinin CEO'ları daha etkin figürler haline geliyor.
Örnek olarak Elon Musk, dünya liderlerine demokrasi dersi veriyor ve küresel siyasete müdahalesi göz önüne alındığında belki de en bariz örnek olarak karşımıza çıkıyor.
Ancak tek örnek elbette Musk değil. Diğer yöneticiler de kamusal yaşamda büyük etkiye sahip duruma geldi. Meta CEO'su Mark Zuckerberg ABD Kongresi'nde verdiği bir ifadede, şirketinin ABD'nin Çin ile rekabetinde kilit öneme sahip olduğunu ve bu nedenle kendisine dokunulmaması gerektiğini savundu. Alphabet, Amazon ve Microsoft yöneticileri de sık sık Washington'da boy gösteriyor.
Yine bir kongre oturumunda Cumhuriyetçi senatör John Kennedy, OpenAI CEO'su Sam Altman'a olası bir ABD yapay zeka kurumunu yönetip yönetemeyeceğini sordu. Elon Musk'ın ise Ocak ayında ABD Başkanlığı koltuğuna yeniden oturacak olan Trump'ın kabinesine girdiği şimdiden açıklandı.
Yani politikacılar, devlet sorumluluklarını seçilmemiş, hesap vermeyen teknoloji liderleri ile paylaşmaya başladı.
Sonuç olarak, irili ufaklı teknoloji firmaları artık en kritik altyapılar üzerinde bile benzeri görülmemiş bir güce sahip.
Örneğin, dünyanın neredeyse tüm internet trafiğinin sağlanması için hizmet veren denizaltı veri kablolarına hükmediyorlar. Günlük 10 trilyon dolarlık finansal işlem ve son derece hassas hükümet bilgileri de dahil olmak üzere dünyadaki verilerin yaklaşık yüzde 99'u bu kablolar üzerinden geçiyor.
Küresel teknoloji şirketleri aynı zamanda devlet bürokrasisine de derinlemesine dahil olarak hükümetleri sıradan ama ciddi şekillerde savunmasız hale getiriyor.
Örnek olarak 2013 yılında Hollanda, sorunlu vergi mükelleflerini tespit etmek için özel bir şirket ile tartışmalı ve özel olarak oluşturulmuş algoritmik risk değerlendirmeleri kullandı. Sonuç ise bir felaket oldu. Irksal profilleme de dahil olmak üzere hatalı değerlendirmeler nedeniyle on binlerce aile evlerini, işlerini hatta çocuklarının velayetini kaybetti.
Bu siyasi fiyaskonun ardından Hollanda'da hükümet istifa etmek zorunda kaldı ve insanların devlete olan güveni kalıcı olarak zedelendi. Ancak hatalı yazılımı kullanan şirket ticari hayatına devam ediyor.
Benzer algoritmalar, daha da fazla tahribat yaratma potansiyeli ile dünya çapında kullanımda olmaya devam ediyor.
SAVAŞLARA ETKİ
Teknolojinin gücü ele geçirmesi devletlerin temel güvenlik faaliyetlerine kadar da uzanıyor.
Yapay zeka uygulamaları tartışmalı bir şekilde İsrail'in soykırıma dönüşen Gazze saldırılarında çok sayıda hedefi belirlemek için kullanıldı ve bu durum, binlerce kadın ve çocuğun öldürülmesine neden oldu.
Benzer bir şekilde Ukrayna da istihbarat elde etmek ve iletişim kurmak için uydu şirketlerini kullanıyor.
Bu bağımlılık, teknoloji firmalarına ülkelerin savunmalarını nasıl ele alacakları konusunda kayda değer bir güç verdi. Örneğin Ukrayna'nın bağımlı olduğu şirketlerden biri olan Starlink, Musk'ı çatışmanın gidişatı konusunda ağırlığını koyma konusunda cesaretlendirdi. Hatta Musk, Rusya'nın hedefleri doğrultusunda barış görüşmeleri yapılması çağrısında bulunarak Ukrayna'yı ve destekçilerini kızdırdı.
Yani çok sayıda örnekte görüldüğü üzere, teknoloji firmaları çatışmaların doğrudan tarafları haline geldi.
Diğer yandan çatışmalar, giderek daha fazla siber uzayda gerçekleşiyor ve bu nedenle devletler savunma için giderek daha fazla özel şirketlere bağımlı hale geliyor.
ABD'nin en büyük enerji sağlayıcılarından biri olan Colonial Pipeline'ın ağları 2021 yılında bir fidye yazılımı saldırısına uğradığında, ABD'nin Doğu Kıyısı'nın çoğunda petrol akışı durdurulmak zorunda kaldı. Benzin istasyonlarında kuyruklar oluşurken birçok ABD eyaleti olağanüstü hal ilan etti. Uçuşlar ertelenmek ve yeniden yönlendirilmek zorunda kaldı.
Saldırının ardından teknoloji CEO'larıyla bir araya gelen ABD Başkanı Joe Biden "gerçek şu ki kritik altyapımızın çoğu özel sektöre ait ve onlar tarafından işletiliyor. Federal hükümet bu zorluğun üstesinden tek başına gelemez." açıklamasında bulundu ve ülkeyi dijital alanda korumak söz konusu olduğunda hükümetin güç kaybettiğine dair tarihi bir itirafta bulundu.
Şirketler ayrıca internetteki kritik verileri toplamak konusunda da kilit roller oynuyor.
Amazon Web Services, devlet destekli tehditlerin peşine düşmek için makine öğrenimi algoritmalarını kullanırken, Google'ın Tehdit Analiz Grubu ise eşgüdümlü etki operasyonları yürütüyorlar.
Bu tür yetenekler, çatışma alanlarını, hükümetlerden radikal biçimde farklı saiklere ve hesap verebilirlik düzeylerine sahip olmayan devlet dışı aktörlere kaydırma tehlikesini de beraberinde getiriyor.
MATRİX ETKİSİ
Teknoloji söz konusu olduğunda devletler çoğu zaman bilgi dezavantajına sahip oluyor ve bu eksiklik, politikacıları güçlü teknoloji şirketleri karşısında zayıf bir müzakere pozisyonunda bırakıyor.
Örnek olarak ABD merkezli Palantir Technologies gibi şirketler artık savunma, sağlık hizmetleri ve sınır kontrolü gibi konularda kritik veri analizleri yapma konusunda büyük görevler üstleniyor.
Palantir Technologies'in CEO'su Alex Karp, 2024 yılı başında The New York Times'a verdiği bir röportajda, "Hayat kurtarmak ve bazen de hayat almak çok ilginç" ifadeleri kullanacak kadar ileriye gitti. Zira, sanki ölüm kalım kararları bir bilgisayar oyunuymuş gibi ifade ettiği eleştirilerine maruz kaldı.
Teknoloji firmaları aynı zamanda devasa bütçeleri aracılığıyla da güçlerini pekiştiriyor.
Microsoft'un piyasa değeri 3.2 trilyon dolar, yani dünyanın yedinci büyük ekonomisi olan Fransa'nın GSYİH'sinden daha fazla.
Teknoloji şirketleri bu bütçelerini ellerindeki verilerle de birleştirerek, kitleleri yönlendirmek için kullanabiliyorlar. Şirketler, düşünce kuruluşlarına, konferanslara ve akademik kurumlara yatırım yaparak kitlelerin kolektif anlayışını istedikleri gibi şekillendirmek için adımlar atmaktan çekinmiyor.
SONUÇ:
Bu değişimden minumum etkilenmek isteyen devletler; özellikle kamusal dijital altyapı, devletin ihtiyacı olan teknoloji ürünlerinin ARGE'si ve üretimi, istihbarat teknolojileri ve savaş araçları üretimleri için önemli yatırımlar yapmak konusunda acil eylem planları hayata geçirmelidir.
Ayrıca devletlerin, şirketleri doğru kararlar almaya zorlayan bir teknoloji etiği ve hesap verebilirlik için kanunlar oluşturması gerekliliği en üst düzeye çıkmıştır.
Tam bağımsızlığını korumak isteyen ülkeler, devlet mekanizmalarının bu konuda güçlerini geri kazanmaları ve hukukun üstünlüğünü sağlamlaştırmaları için gerçek ve köklü reformları acil bir şekilde hızlandırmaları gerekiyor.