HABER MERKEZİ
Zira İsrail'in Suriye topraklarında artan askeri faaliyetleri ve bu saldırıların sözde "Dürzileri koruma" kisvesiyle meşrulaştırma çabaları dikkat çekiyor.
Arap etnik kökeninden gelen Dürziler, Batıni olarak tanımlanan daha net ifade ile ezoterik bir inanç sistemine sahip olmaları sebebiyle tarih boyunca hem İslam dünyası içinde hem de bölgesel güçler nezdinde kuşkulu bir konumda yer aldılar.
Dürzilikte reenkarnasyon, "külli akıl" gibi İslam dışı öğeler ön plandayken, ayrıca Dürzi literatüründe İslam peygamberlerlerine yönelik eleştirel bir bakış açısı ön plana çıkmaktadır.
Bugün Ortadoğu'da yaklaşık 1.2 milyon Dürzi olduğu tahmin edilirken bunlar, Mısır, Suriye, Lübnan, Ürdün ve İsrail gibi ülkelerde yaşamaktadır. Özellikle Suriye'nin güneyinde yer alan Suveyda bölgesi Dürzi varlığının merkezlerinden birisi olarak kabul edilmektedir.
İsrail işgali altındaki Golan Tepeleri'nde ise yaklaşık 20 bin Dürzi yaşamaktadır ve bunların bir bölümü 1967 işgalinden bu yana İsrail vatandaşlığı almayı redderek kendilerini Suriyeli kimliğiyle tanımlamaya devam ederken, büyük bir kısmı ise İsrail vatandaşlığı almış, hatta diğer azınlık grupların aksine İsrail ordusunda gönüllü askerlik yapmaya varacak kadar aidiyet göstermişlerdir.
Bu da İsrail açısından, bu grubun kullanışlı olmasını sağlamış ve Dürzi grupların bulunduğu alanları potansiyel bir "güvenlik sorunu" olarak görerek, Lübnan iç savaşı da dahil olmak üzere sürekli olarak bu grup üzerinden istismar ve işgal politikalarını sürdürmesine imkan vermiştir.
İsrail'de yaşayan yaklaşık 150 bin Dürzi vatandaşlık hakkına sahiptir ve Yahudi nüfusa benzer şekilde askerlik yapma hakkına sahiptirler ve İsrail, bu birlikteliği uzun yıllardır siyasi ve askeri stratejilerinde bir kaldıraç olarak kullanmaktadır.
Özellikle İsrail'in Arap azınlıklar karşısındaki "böl ve yönet" politikası kapsamında, Dürzilere ayrıcalıklı bir statü verilmiştir.
Ancak özellikle Suriye iç savaşının yarattığı kaotik ortam, İsrail'e bölgedeki yayılmacı hedefleri doğrultusunda yeni fırsatlar sunmuştur.
Bu süreçte İsrail, Dürzileri hem içeride kontrol altında tutmak hem de dışarıda, yani özellikle Golan Tepeleri ve Suveyda çevresinde, etki alanını genişletmek için stratejik bir araç olarak görmeye başlamıştır.
İsrail, son yıllarda "Dürzileri koruma" bahanesiyle Suriye topraklarında askeri saldırılar düzenlemekte; hava saldırıları, istihbarat operasyonları ve sınır ötesi desteklerle Suriye yönetimini baskı altına almaktadır. İsrail tarafından desteklenen bazı Dürzi milis grupları da bu operasyonlara dahil edilmiştir.
Golan Tepeleri 1967'den bu yana fiilen İsrail'in işgali altında bulunuyor.
1981 yılında İsrail bu bölgeyi tek taraflı olarak ilhak ettiğini duyursa da bu adım uluslararası toplum tarafından tanınmadı.
Ancak 2019 yılında Trump liderliğindeki ABD yönetimi Golan'ı İsrail toprağı olarak tanıyarak işgalin meşruiyetine siyasi zemin oluşturmaya çalıştı.
İşte bu noktada da; hem İsrail'in Golan'daki Dürzileri manipüle etme çabası, hem de bu bölgedeki demografik yapıyı lehine çevirme arzusu farklı bir boyuta taşındı.
Özellikle Suveyda bölgesindeki geleneksel Dürzi liderliği, İsrail'in teşfikleri ile birlikte, bu süreçten sonra Suriye yönetimleri olan işbirliğini sürdürme eğiliminden yavaş yavaş uzaklaşmaya başladı.
Bu durum, Dürzilerin içindeki bölünmeyi artırdı ve topluluğun geleceğine dair soruları da beraberinde getirdi. Zira bir yandan Suriye kimliğine bağlılığını devam ettiren gruplar bölgede varlığını sürdürürken bir yandan da hem İsrail vatandaşlığı alan, hem de İsrail ordusunda askerlik yapan Dürzi gruplar farklı çıkarlar peşinde hareket etmeye başladı.
Tüm bu bilgiler ışığında net olarak görünüyor ki; İsrail'in Dürzilere yönelik sözde "koruma" politikası aslında daha derin bir işgal ve müdahale stratejisinin parçası olarak hayata geçiriliyor.
Bu strateji yalnızca askeri değil, istihbarat, medya ve insani yardım kanallarıyla da destekleniyor ve sonuç olarak grup, İsrail tarafından Suriye'nin güneyinde kullanışlı bir "uydu yapı" haline getirilmeye çalışılıyor.
Gelinen noktada ise İsrail, işte bu işgal, yayılmacılık ve "uydu yapı" hedefi doğrultusunda Dürziler üzerinden Suriye'de yeni bir cephe açmış durumda.
Görünen o ki; Suriye'nin toprak bütünlüğü ve egemenliği hedef alınırken, Dürzi kimliği bu süreçte hem araçsallaştırılıyor hem de kendi içinden parçalanıyor ve İsrail'in bölgedeki Dürzileri kullanarak hayata geçirmek istediği plan, Suriye'nin tprak bütünlüğünü ve istikrarını açık bir şekilde tehdit ediyor.