Görkem Çelik
Gürcü Rüyası Partisi Başkanı Başbakan İrakli Kobahidze, Avrupa Parlamentosu'nun Gürcistan'da 26 Ekim'de yapılan parlamento seçimlerinin sonuçlarını reddetmesinin ardından Avrupa Birliği'ne ve daha geniş anlamda Batı'ya tepki gösterdi.
Kobahidze, Avrupa Parlamentosu'nu ve "bazı Avrupalı liderleri" ülkesine "şantaj" yapmakla suçladı ve aradan geçen bir ayın ardından, ülkesinin Avrupa Birliği'ne katılma müzakerelerini askıya aldığını açıkladı.
Bu gelişmenin ardından Gürcistan'daki on binlerce gösterici, liderliğini Kobahidze'nin yaptığı iktidardaki Gürcü Rüyası partisini protesto etmek için sokaklara indi.
ANCAK AVRUPA BİRLİĞİ KARARINA YÖNELİK BAŞLAYAN PROTESTOLAR GİDEREK GENİŞLEDİ VE PROTESTOLAR, DAHA GENİŞ TALEPLERİN VE KESİMLERİN KATILDIĞI BİR SÜRECE EVRİLDİ.
GÜRCİSTAN KİMLER KARŞI KARŞIYA? NEDEN AB'YE KATILMAK İSTİYOR?
Gürcistan 1991 yılında Sovyetler Birliği'nden bağımsızlığını kazandı ve ülkenin anayasasında, 2017 yılında eklenen bir hükümle birlikte, AB ve NATO'ya tam olarak entegre olmasını hedefleyen bir madde yer alıyor.
Gürcistan yaklaşık on yıldır, hatta daha da uzun bir süredir, AB üyeliği için gerekli kriterleri yerine getirmeye çalışıyor.
Gürcistan'da iktidarda bulunan Gürcü Rüyası'na muhalif uzmanlara göre AB üyeliği; özellikle Rusya'nın Ukrayna'daki savaşı ve ülkenin tarihindeki Rus ordusuyla yaşanan şiddetli çatışmaların hafızalardan silinmeyen hatıraları ışığında, Gürcü halkı için vazgeçilmez bir hedef haline geldi.
Nitekim eski bir Sovyet sahası olan Gürcistan ile Rusya arasında, son olarak 2008 yılında günlerce süren bir savaş yaşanmış ve 228 Gürcü hayatını kaybetmişti.
Savaş, Rus destekli ayrılıkçılar ve Gürcü milliyetçi gruplar arasında başlamış ve hızla tırmanarak ateşkes anlaşmasıyla sona eren tam kapsamlı bir kara, hava ve deniz savaşına dönüşmüştü. Ancak bu çatışmadan geriye kökeni 1918 yılına dayanan Güney Osetya sorununu bırakmıştı.
Muhalif yazarlara göre; gelinen noktada Gürcistan halkı, işte tüm bu tarihi gerçeklik karşısında, yeniden Rusya'nın etki alanı içerisinde bir ülke olmak istemiyor ve bunun tek çaresinin ise AB üyeliği olduğunu düşünüyor.
Ancak alınan bu son karar, Gürcistan halkınının Gürcü Rüyası iktidarına karşı duyduğu hoşnutsuzluğa dair ilk olay değil.
Geçtiğimiz Mayıs ayında Gürcistan parlamentosu 150 milletvekilinin 84'ünün oyuyla Gürcü Rüyası partisinin "yabancı ajanlar yasa tasarısını" kabul etmiş ve bu yasa, Gürcistan'da sokakları yine hareketlendirmişti.
Yasaya göre; fonlarının yüzde 20'sinden fazlasını Gürcistan dışından alan sivil toplum ve medya kuruluşlar, "yabancı bir gücün çıkarlarını gözeten" kuruluşlar olarak ilgili makamlara kayıt yaptırmak zorunda kalıyor.
Bu yasa muhalefet tarafından, iktidar partisinin Rus etkisine boyun eğmesinin bir başka işareti olarak görüldü ve başta Tiflis olmak üzere ayaklanmalara yol açtı. Yeni yasayı eleştirenler "yasanın medya özgürlüğünü kısıtlayacağını" ve "Gürcistan'ın AB'ye katılma hedefini tehlikeye atacağını" savunarak sokaklara döküldü.
Gelinen noktada ise; bu yasa ve AB üyelik müzakerelerinin askıya alınmasına dair protestolar birleşmiş görünüyor.
KOBAHİDZE'NİN GERİ ADIMI PROTESTOLARI DURDURMADI!
Sokak eylemleri neredeyse ikinci haftasına giren protestoların daha ikinci gününde kararının yanlış anlaşıldığını iddia eden Kobahidze, "açıklamalarının yanlış anlaşıldığını ve Avrupa ile entegrasyon sürecine dair çalışmaların devam edeceğini" belirtti.ANCAK BU AÇIKLAMA PROTESOCULARI DURDURMAYA YETMEDİ.
Zira; muhalefet partileri de bu konuda iktidara karşı ortak bir tavır yürüttü ve bu gelişmelerin, Gürcü Rüyası iktidarının, ülkenin Avrupa ile bütünleşme çabalarını sona erdirme ve Rusya'ya yaklaşma arzusunu açığa vurduğunu iddia etti.
Hatta Gürcistan'ın bir önceki Cumhurbaşkanı Salome Zurabişvili, muhalefet partilerini bir araya getirerek Gürcü Rüyası hükümetini gayrimeşru ilan etti ve AB entegrasyon çabalarını askıya alma kararını anayasal bir darbe olarak nitelendirdi.
RUSYA NASIL TEPKİ VERİYOR?
Rusya, Gürcistan'daki siyasi sürece herhangi bir müdahalesi veya nüfuzu olduğu iddialarını reddediyor ve Batı'yı bölgede yeni bir 'renkli devrimi' kışkırtmakla suçluyor.
Kremlin sözcüsü Dmitriy Peskov son yaptığı açıklamada; "Olan biten her şey Gürcistan'ın iç meselesidir. Bu yaşananlara en yakın paralellik Ukrayna'da yaşanan Maidan olaylarıdır" ifadelerini kullanarak, Gürcistan'daki olayların sorumlusu olarak Batı'yı gösteriyor.
Maidan olayı, eski Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç'in, AB ile daha yakın ekonomik ilişkiler kurulmasına yönelik bir anlaşmayı imzalamayı reddetmesinin ardından 2013 ve 2014 yıllarında Ukrayna'da yaşanan protestolara verilen isimdir.
Rusya'nın dikkat çektiği Maidan olayları; bu olayların ardından Ukrayna'da, "Rusya'nın demokratik olarak seçilmiş bir başkana karşı Batı destekli bir darbe" olarak tanımladığı "2014 Onur Devrimi" ile sonuçlanmıştı.
Kremlin, mevcut protestoların aynı hedefe yönelik bir girişim olduğuna inandığını açıkça belli ediyor ve yaşanan sürece dair sık açıklamalar yapmaktan kaçınsa da Gürcü rüyası partisinin politikalarından memnun olduğunu da gizlemiyor.
AB ve ABD ise tam tersi bir mantıkla, Rusya'nın Gürcistan'ın 'demokratik gerileme' konusunda tetiklemek ve Gürcistan'ın içişlerine karışmakla suçluyor.
Nitekim Avrupa Parlamentosu da 26 Ekim'de Gürcistan'da yapılan ve Gürcü rüyası partisinin kazandığı seçim sonuçlarını tanımadığını ve Gürcistan seçimlerine Rusya'nın etki ettiğini açıklamıştı.
ABD ve Batı ülkeleri Ukrayna savaşı nedeniyle Gürcistan'daki gelişmeleri Avrupa Birliği ya da NATO üyeliği tartışmaları noktasına taşımaktan kaçınsa da, hem Gürcü Rüyası iktidarına hem de Rusya'ya tepki göstermeye devam ediyor.
YENİ BİR "RENKLİ DEVRİM" SÜRECİ Mİ?
Rusya'nın 'Renkli devrim', Batı'nın ise "demokrasi darbesi" söylemlerine rağmen, Rusya ya da Batılı ülkelerin sürece doğrudan müdahalesi pek olası görünmüyor.
Ancak dışarıdan herhangi bir müdahale olasılığının düşük olması, kanlı ve şiddetli bir tırmanma potansiyelinin olmadığı anlamına gelmiyor.
Zira bölgenin geçmişi ve Ukrayna'daki süreç baz alındığında, tarihin tekerrür edebileceği bir gerçekliğin ortaya çıkma ihtimali gözardı edilemeyecek kadar önemli bir gerçekliğe doğru ilerliyor.
Son olarak protestolara, Gürcistan'daki banka çalışanları ve çeşitli üniversitelerin de katılacağını açıklaması, önümüzdeki günlerin Gürcistan için kritik olacağını net bir şekilde ortaya koyuyor.