“Gücün verdiği rahatsızlık” kavramında Filistin ve Ukrayna örneği

Trump, Ukrayna'daki savaşı “24 saat içinde” sona erdirme sözü verdi. Ancak Akşam Gazetesi olarak daha önce detaylarını yayınladığımız Kellogg planına göre; Trump'ın çözümü muhtemelen Ukrayna topraklarının beşte birini Rusya'ya bırakacak, mevcut savaş hatlarını donduracak ve Ukrayna'yı NATO'ya katılmaktan men ederek, daimi bir tarafsızlık konumuna zorlayacak. Bunun Putin'in kulağına ilk aşamada hoş geldiği kesin. Ancak taraflar uluslararası ilişkilerde zamanın eskitemediği “gücün verdiği rahatsızlık” kavramını unutmuş görünüyor.

Dosya Haber

Dünya yeni Trump dönemine hazırlanırken, Trump bu kez geniş bir dokunulmazlık ve "şahin" bir ekipten oluşan bir kadro ile görevi devraldı.

Trump'ın yeni dönemine dair en çok merak edilen şey ise şüphesiz olarak, ABD dış politikasında atacağı adımların Kremlin'in hesaplarını nasıl etkileyebileceği.

Putin, Batı'ya karşı verdiği ideolojik savaşta uzun zamandır ABD liderliğindeki liberal dünya düzeninin "çöküşünü" öngörüyor.

Ancak Kremlin şimdi, Trump'ın Beyaz Saray'a dönmesi ile yeni bir gerçeklikle yüzleşebilir. Zira Trump da tıpkı Putin gibi, uluslararası konularda "güç yoluyla barış" stratejisinin her zaman doğru sonuçları verdiğine inanıyor.

Bu da, Putin'in "çöküşünü" öngördüğü Batı ile yeniden uzlaşması anlamına gelebilir.

UKRAYNA'DA ATEŞKES VE "GÜCÜN VERDİĞİ RAHATSIZLIK" KAVRAMI

Rus ordusu savaş alanında yavaş yavaş kazanımlar elde etmeye devam ederken ve binlerce Kuzey Koreli askerle birlikle Ukrayna üzerindeki baskısını arttırırken, Avrupalı liderler Trump başkanlığının AB güvenliği üzerindeki etkisine hazırlanıyor.

Trump tüm seçim propaganda dönemi ve sonrasında, Putin ve Ukrayna lideri Zelensky ile görüştükten sonra Ukrayna'daki savaşı "24 saat içinde" sona erdirme sözü verdi.

Trump'ın yardımcısı J.D. Vance ise Ukrayna, Rusya ve Avrupa ile müzakere yürütme arzusunu dile getirdi.

Ancak Akşam Gazetesi olarak daha önce detaylarını yayınladığımız Kellogg planına göre; Trump'ın çözümü muhtemelen Ukrayna topraklarının beşte birini Rusya'ya bırakacak, mevcut savaş hatlarını donduracak ve Ukrayna'yı NATO'ya katılmaktan men ederek, daimi bir tarafsızlık konumuna zorlayacak.

Bunun Putin'in kulağına ilk aşamada hoş geldiği kesin. Nitekim Kremlin, ABD seçim sonuçlarının ardından Trump ile görüşmeler yapılmasına dair ılımlı olduklarını defalarca dile getirdi.

Ancak taraflar uluslararası ilişkilerde zamanın eskitemediği "gücün verdiği rahatsızlık" kavramını unutmuş görünüyor.

Bu kavramda devletler, gelecekte güç kullanmayacaklarına dair inandırıcı sözler verirler. Ancak gücü elinde bulunduran devlet daha sonra anlaşmadan caymak ve daha fazla toprak ele geçirmek için güçlü bir "rahatsızlığa" sahip olur.

Nitekim dünyadaki çok sayıda çatışma bölgesi ve sorun da bu stratejinin esiri olmuş durumda.

Örnek olarak; çeşitli Arap Devletleri ile yaşadığı savaşların ardından o dönemde zayıflayan İsrail, Filistin ile iki devletli bir çözümü kabul eden Oslo Anlaşmaları'na "kendisini daha güçlü hissettiği" andan itibaren uymadı ve sürekli olarak işgalini artırmaya çalıştı.

Bir başka örnek olarak; Ukrayna'nın Rusya, ABD ve İngiltere'nin güvenlik garantileri karşılığında imzaladığı 1994 Budapeşte Memorandumu gösterilebilir.

O dönemde dağılmış olan SSBC'nin devamı olan Rusya, Budapeşte Memorandumu ile Ukrayna'ya güvenlik garantisi verdi ve Ukrayna bu kararın ardından dünyanın üçüncü büyük nükleer cephaneliğinden vazgeçmeyi kabul etti.

Ancak sadece 20 yıl sonra, yeniden canlanan Rusya stratejik açıdan değerli Kırım'ı ilhak ederek bu anlaşmayı yok saydı. Rusya bundan sekiz yıl sonra ise bir zamanlar egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı göstereceğine söz verdiği Ukrayna'ya geniş çaplı bir saldırı başlattı.

Tarih, bu konuda çok sayıda örnekle dolu ve çıkarılacak ders çok açık.

Tarafların birinin kesin zafere ulaştığı anlaşmalar yapılmadan köklü çözümlerin olmadığı ateşkesler asla sürdürülemez.