Görüşmeler çıkmaza girdi... Nükleer kriz kapıda

İran'ın uranyum zenginleştirmeye devam etmesi ve ABD'nin sert talepleri, taraflar arasında yapılan son görüşmelere rağmen nükleer müzakerelerin tıkanmasına yol açtı. Hamaney'in “saçmalık” çıkışı sonrası, umutlar tükeniyor. İşte tüm detaylar...

HABER MERKEZİ

ABD ve İran arasında 4 resmi heyet görüşmesinin ardından arka planda müzakareler devam ediyor olsa da, her iki tarafın da kendi kırmızı çizgilerinde diretmesi, İran'ın nükleer programının geleceğine ilişkin müzakerelerin artık sonuca ulaşmayacağını gösteriyor.

20 Mayıs'ta İran'ın Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney, ABD'nin İran'dan düşük seviyedeki uranyum zenginleştirmesini bile durdurmasını talep etmesini "aşırı ve çirkin" ve "saçmalık" olarak nitelendirdi ve iki taraf arasında beklenen dolaylı görüşmelerin bir sonraki turunun herhangi bir sonuç vereceği konusundaartık umutlu olmadıklarını açıkladı.

Ayrıca, İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan başta olmak üzere diğer İranlı liderler de, ABD'nin "ulusal hakları olan" uranyum zenginleştirmeyi tamamen durdurması talebini sürdürmesi halinde görüşmelerin başarısız olacağını belirtmeye devam ediyor.

İran "belli bir miktara kadar" uranyum zenginleştirmeyi "ulusal bir hak" ve "sivil uygulamalar için yapılan sıradan bir süreç" olarak tanımlıyor ve görüşmeler sırasında belli bir kısıtlamanın mümkün olabileceğini belirtiyor.

Zira; gerek uluslararası basına yansıyan detaylar gerekse de hem İran hem de ABD'den gelen açıklamalar, yüksek oranda sürecin artık sonuna gelindiğini gösteriyor.

ABD özel temsilcisi Steve Witkoff, ABD'nin İran'ın "yüzde 1" oranında bile zenginleştirme kapasitesine sahip olmasına izin vermeyeceğini belirtti.

ABD Dışişleri Bakanı ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Marco Rubio da, 20 Mayıs'ta Senato Dış İlişkiler Komitesi'nde yaptığı açıklamada, yönetimin İran'da herhangi bir yerel zenginleştirme kapasitesine karşı olduğunu çünkü düşük dereceli uranyumdan silah kalitesinde uranyuma geçmenin kolay olduğunu belirtti.

Rubio Senato'da yaptığı konuşmada; "Bizim görüşümüze göre zenginleştirmeyi caydırıcı bir unsur olarak istiyorlar. Ancak bu caydırıcılığın nereye kadar evirleceğini kestiremeyiz. Bu nedenle buna asla izin vermeyeceğiz." ifadelerini kullandı.

Trump daha önce İran'ı bir anlaşma yapmaması halinde "daha önce görülmemiş askeri bir sonuçla" karşı karşıya kalacaklarını iddia etmişti.

SÜRECİN GELECEĞİ

Tüm bu gelişmeler ışığında; şimdiye kadar taraflar arasında yapılan dört tur görüşme ve bu hafta sonu yapılacak beşinci tur ihtimalinin olumlu bir sonuca ulaşmasının neredeyse ortadan kalktığı görünüyor.

İran ekonomisi, ABD ve Batı yaptırımlarının yanı sıra, ABD'nin İran ham petrolünü taşıyan yasadışı tankerlere yönelik yoğun çabaları da dahil olmak üzere, petrol ihraç etme kabiliyetine yönelik devam eden kısıtlamalar nedeniyle büyük darbe almış durumda.

Lübnan ve Yemen'de bulunan İran destekli gruplar da dahil olmak üzere İran'ın bölgesel vekillerinin İsrail'e karşı tehdit unsuru olarak görülmeye devam etmesi de süreci derinden etkilemeye devam ediyor.

Diğer yandan, İran'ın gelişmiş Rus yapımı hava savunma sistemleri de dahil olmak üzere giderek daha fazla askeri güce erişiyor olması, ABD ve İsrail'i "acele hareket etmeye" sevk ediyor.

14 Mayıs'ta ABD Kongresi'nin her iki kanadından 200'den fazla senatörün Trump'a bir mektup göndererek İran'ın uranyum zenginleştirme kapasitesini korumasına izin verecek herhangi bir anlaşmaya karşı çıkmasını açıklaması da süreci tetikleyecek gibi görünüyor.

Ortadoğu turunun ardından Trump'ın "anlaşmanın yakın olduğu yönündeki" açıklamaları da bıçak gibi kesilmiş görünüyor.

Trump'ın, geçtiğimiz haftalarda İran'ın yaptırımların hafifletilmesi karşılığında nükleer silahlardan vazgeçmeye ve yüksek dereceli uranyum zenginleştirmeye son vermeye hazır olduğu yönündeki açıklamalarının ardından ortaya çıka bu sessizlik, sürecin çıkmaza girdiğine dair net bir işaret olarak yorumlanıyor.

Diğer yandan İran tarafında ise; bir anlaşmaya varılması halinde yaptırımların hafifletilmesinin gerçekten gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine dair her türlü soru işareti devam ediyor.

Zira; İran'ın enerji ve bankacılık sektörlerinü vuran ABD'nin birincil ve ikincil yaptırımlarının kaldırılması sadece ABD'nin açıklamaları ile ortadan kalkmayabilir. Çünkü AB ülkeleri, Trump'ın ilk döneminde çekildiği Nükleer Anlaşma'dan daha kötü şartlarda imzalanacak bir anlaşmayı kabul etmeyeceğini açık bir şekilde dile getiriyor.

AB, İran'ın az miktarda uranyumu sivil reaktörler için gereken düşük seviyelere kadar zenginleştirmesine izin vermeye sıcak bakıyor. Ancak İran, zengileştirme konusunda bir limit getirmeyi kabul edebileceğini söylese de, AB'nin talebi ile İran'ın talebi arasında büyük bir uçurum bulunuyor.

SONUÇ

Şüphesiz olarak Trump yönetiminn bu zenginleştirmeye karşı maksimalist tutumunun nedeni, İran'ın şu anda ekonomik olarak zayıf olması ve bu durumun Tahran'ın ezici yaptırımlardan biraz olsun kurtulmak için ağır koşulları kabul edeceğine dair bir inanç beslemesi.

Ancak görünen o ki bu zayıflık İran tarafından varoluşsal bir sorun olarak görülmezken, nükleer caydırıcılığını kaybetmek, Kaddafi yönetimindeki Libya örneğinde olduğu gibi varoluşşsal bir mesele olarak görülüyor.

Zira Kaddafi'nin Libyası, Batı ile nükleer konusunda yaptığı anlaşmanın hemen ardından saldırılara maruz kalmıştı ve İran bu örneğin kendi başına gelmemesi hardı ile hareket etmeye çalışıyor.

Gelinen noktada; işte tüm bu dengeler ve açıklamalar, sürecin olumlu bir sonuca ulaşmasının neredeyse ortadan kalktığını gösteriyor.