Filistin, Yemen, Sudan, Suriye, uluslararası kararlar ve Trump'ın Beyaz Saray'a dönüşü... 2025 yılında Ortadoğu'yu neler bekliyor?

2024 yılı, Orta Doğu bölgesi için artan çatışmalar, insani felaketler ve büyük siyasi değişimlerle belirleyici bir yıl oldu. Gazze'deki savaşta İsrail, Hamas'ın önemli liderlerine suikast düzenlerken, Gazze Şeridi'nde büyük bir yıkıma yol açtı ve ayrım gözetmeksizin binlerce sivili öldürdü. Bu gelişmeler 2025 yılı başlarken durdurulamasa da, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu hakkında savaş suçlarından uluslararası tutuklama emri çıkarılmasına neden oldu.

DOSYA HABER

İran'ın İsrail'e ilk kez balistik füze saldırısı düzenlemesi, İsrail'in İran'ın askeri tesislerine yönelik saldırıları daha geniş çaplı bir bölgesel savaş korkusunu artırdı.

Lübnan'da İsrail'in işgali ve Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın öldürülmesi kaosa artırırken, Beşar Esad rejiminin hızlı bir saldırıyla devrilmesi ve onlarca yıllık zalim yönetimin son bulmasıyla 2024 yılı bölge için dramatik bir şekilde kapandı.

Peki 2025 yılında bölgeyi neler bekliyor?

İSRAİL'İN GAZZE'YE YÖNELİK SAVAŞININ TIRMANMASI VE İNSANİ KRİZ

İsrail'in kuşatma altındaki Gazze Şeridi'ne yönelik savaşı, Ekim 2023'te başlayan acımasız saldırının ardından 2024 boyunca önemli ölçüde tırmandı.

Şimdiye kadar 45,000'den fazla Filistinli sivil bu saldırılarda hayatını kaybetti ve uluslararası kurumların raporlarına göre Gazze Şeridi'ne 75 bin ton bomba atıldı. Bu, İkinci Dünya Savaşı'nda Hiroşima'ya atılan bomba miktarının yaklaşık 6 katı anlamına geliyordu.

İsrail'in saldırıları Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından soykırım olarak nitelendirilirken, Uluslararası Yardım Grubu olan Sınır Tanımayan Doktorlar tarafından savaş, "Gazze'de etnik temizlik" olarak tanımlandı.

İsrail Gazze Şeridini bu şekilde ağır bir şekilde bombalarken her türlü yardımın ve insani desteğin de bölgeye girişini engelledi.

Gazze'nin bombardıman altında ikinci kışını geçirmesi ve neredeyse tüm hastanelerin bombalanması nedeniyle 2025 yılında Filistin'deki insani dramın daha da artması kesin görünüyor.

Diğer yandan, İsrail'in saldırıları Batı'nın sözde kırmızı çizgisi olan medya çalışanlarını da hedef aldı ve Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi'ne göre Ekim 2023'ten bu yana Gazze'de en az 201 gazeteci İsrail tarafından öldürüldü.

BM ise Aralık ayının 28'inde yayınladığı son raporda; saldırılar nedeniyle 1,8 milyondan fazla Filistinli'nin "son derece kritik" düzeyde açlıkla karşı karşıya olduğunu, ekin alanlarının yüzde 70'inin tahrip olduğunu ve geçim kaynaklarının yok olduğunu açıkladı.

SURİYE'DE DEĞİŞEN DENGELER

Suriye'de muhalif gruplar Batı'ya göre şok edici bir gelişmeyle, elli yılı aşkın bir süredir ülkeyi zalimce yöneten Esad rejimini devirmeyi başardı.

Muhalifler, 27 Kasım'da Halep vilayetindeki köylerde Suriye rejim ordusuna yönelik sürpriz bir saldırının ardından başlattıkları ani taarruzla Beşar Esad'ı 11 günde devirmeyi başardı.

Hayati önem taşıyan otoyolları ve şehirleri doğru ilerleyen muhalifler Halep'i, ardından Hama'yı, Humus'u ve daha sonra da Şam'ı hızla kontrol altına almayı başardı.

Muhalifler kontrolü ele geçirmesinin ardından Sadnaya hapishanesine girerek yıllar boyunca hapsedilen ve işkence gören binlerce kişiyi serbest bıraktı ancak rejimin kurbanlarının çoğu için artık çok geçti.

Suriye'nin yeni lideri olan Ahmed al-Şaraa ülkedeki azınlıkları koruma sözü verdi ve lideri olduğu HTŞ grubunu en kısa sürede fesih edeceğini açıkladı. Ayrıca ülkenin toparlanabilmesi için Batılı ülkelerin hükümet üzerindeki yaptırımları hafifletmesi çağrısında bulundu.

Türkiye'nin hamiliğini yaptığı yeni bir süreç Suriye'de yaşanırken, ülkeyi bölmeye çalışan ABD destekli terör örgütleri için de sonun başlangıcı yaşanmaya başlandı.

İSRAİLLİ SÖZDE "YERLEŞİMCİLER" VE "AŞIRI SAĞCI" HEDEFLER

İsrail tıpkı Gazze işgali ve Batı Şeria'daki işgal faaliyetlerinde olduğu gibi Suriye ve Lübnan'da da sınırlarını genişletmeye çalışıyor.

İsrailli sözde yerleşimciler, aşırı sağcı siyasi figürlerin desteği ve İsrail güçlerinin son dönemdeki ilerlemelerinden cesaret alarak İsrail'in sınırlarını Gazze, Batı Şeria, Lübnan'ın güneyi ve Suriye'nin bazı bölgelerine doğru genişletmeyi giderek daha fazla savunur hale geldi.

Gazze'de, Filistinlilere karşı şiddeti kışkırttığı için bu yıl Kanada tarafından yaptırım uygulanan Daniella Weiss gibi aşırılık yanlısı yerleşimci liderler açıkça Yahudi yerleşimlerinin bu bölgelerde de kurulması çağrısında bulundu.

21 Ekim'de Gazze sınırı yakınlarında düzenlenen tartışmalı bir konferansta Weiss; "Bir yıldan kısa bir süre içinde Yahudilerin Gazze'ye geldiğini ve Arapların yok olduğunu göreceksiniz" diyerek Filistinlileri zorla sürme ve bölgeyi işgal etme planlarını açıkca ilan etti.

Batı Şeria'daki sözde yerleşimci faaliyetleri, Filistinli ailelerden zorla alınan bölgelerde kurulan çok sayıda ileri karakol ile otuz yılı aşkın bir süredir en büyük toprak gasplarına işaret ederek arttı.

Temmuz ayında İsrail hükümeti, İsrail'in bölge üzerindeki kontrolünü sağlamlaştırmak ve gelecekte bir Filistin devletinin kurulmasını engellemek amacıyla yerleşimlerin genişletilmesini hızlandırmaya yönelik daha geniş bir kampanyanın parçası olarak Batı Şeria'daki çeşitli yasadışı yerleşimlerde yaklaşık 5.300 yeni konut planını onayladı.

2024 yılının sonlarına doğru ise Suriye'de, İsrail hükümeti işgal altındaki Golan Tepeleri'nde sözde yerleşimlerin genişletilmesini teşvik eden bir planı onayladı.

İşgalci Başbakan Benjamin Netanyahu, Esad rejiminin düşmesinin ardından İsrail'in Suriye sınırında "yeni bir cephe" açıldığı için bu hamlenin gerekli olduğunu ilan etti.

Netanyahu, İsrail'in 1967'deki Altı Gün Savaşı sırasında ele geçirdiği ve uluslararası hukuka göre yasadışı olarak işgal altında kabul edilen Golan Tepeleri'nin nüfusunu iki katına çıkarmak istediğini belirterek yeni bir işgal süreci başlattı.

İsrail güçleri Esad'ın gidişini izleyen günlerde Golan Tepeleri'ni Suriye'den ayıran tampon bölgeye yerleşti ve Şam'daki kontrol değişikliğinin ateşkes düzenlemelerinin "çöktüğü" anlamına geldiğini söyledi.

2025 yılında İsrail'in Filistin'in ardından Suriye'de de başlattığı işgale karşı uluslararası adımların ve Suriye'nin yeni yönetiminin ve ordusunun adımlar attığı bir yıl olacak.

NETANYAHU'YA KARŞI TUTUKLAMA EMRİ

21 Kasım 2024'de Uluslararası Ceza Mahkemesi, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama emri çıkararak İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşında savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlediğini tescilledi.

Uluslararası Ceza Mahkemes, Netanyahu ve Gallant'ın 8 Ekim 2023 ve Mayıs 2024 tarihleri arasında işlenen cinayet, zulüm ve diğer insanlık dışı eylemleri içeren insanlığa karşı suçlar ile aç bırakmayı bir savaş yöntemi olarak kullanma savaş suçundan sorumlu olduklarını açıkladı.

2025 yılında görevdeki İsrailli liderlere yönelik benzeri görülmemiş tutuklama kararlarının önemli diplomatik sonuçları olacak. İsrail Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne üye olmadığı için mahkemenin yargı yetkisini tanımıyor ve bu da İsrail içinde tutuklamaları imkansız kılıyor.

Ancak UCM'ye üye 124 devlet, zanlıların kendi topraklarına girmeleri halinde onları tutuklamakla yükümlü ve bu da Netanyahu ve Gallant'ın uluslararası hareketlerini kısıtlama potansiyeline sahip.

SUDAN İÇ SAVAŞI

Sudan'da Nisan 2023'te başlayan iç savaş, 2024'te daha da şiddetlenerek ciddi bir insani krize yol açtı.

Sudan Silahlı Kuvvetleri ve Hızlı Destek Güçleri arasındaki çatışma yaygın şiddet, yerinden edilme ve kıtlıkla sonuçlandı.

Aralık 2024 itibariyle savaş en az 41.000 kişinin ölümüne ve 14 milyondan fazla kişinin yerinden edilmesine yol açtı.

Çatışmalar gıda üretimini ve insani yardımı ciddi şekilde sekteye uğratarak tüm ülkede kriz düzeyinde bir kıtlığa yol açtı. Uluslararası Entegre Gıda Kurumu, Aralık ayı sonunda, eğer ateşkes olmazsa kıtlığın daha da yayılabileceği ve kitlesel ölümlere yol açacağı uyarısında bulundu.

Aralarında Birleşik Arap Emirlikleri ve Rusya'nın da bulunduğu uluslararası aktörler ise savaşan grupları destekleyerek çatışmayı şiddetlendirmeye devam ediyor.

YEMEN'E YÖNELİK BATI ASKERİ SALDIRILARI

2004 yılı Husilerin Gazze'deki Filistinlileri desteklemek amacıyla Kızıldeniz'deki İsrail bağlantılı gemilere yönelik saldırılarını yoğunlaştırmasıyla başladı ve bu durum, yıl boyunca İsrail'in müttefikleri olan ABD ve İngiltere'nin askeri karşılık vermesine yol açtı.

Ocak ayında gerçekleşen Poseidon Archer Operasyonu, hayati deniz yollarını güvence altına almak için Husi mevzilerini hedef alan koordineli seyir füzesi ve saldırılarına sahne oldu.

Çatışma Mayıs ayında ABD ve Birleşik Krallık güçlerinin Sanaa ve Hudeyde'de Husilerin kontrolündeki bölgelere düzenlediği ve kayıplara yol açan saldırılarla daha da tırmandı. Koalisyon bu saldırıların militanların altyapısını hedef aldığını iddia ederken, sivil ölümlerine ilişkin haberler yaygın kınamalara yol açtı ve bölgedeki gerilimi daha da alevlendirdi.

Ekim ayında ABD, Husi askeri tesislerine hassas saldırılar düzenlemek üzere B-2 hayalet bombardıman uçakları göndererek grubun uluslararası deniz taşımacılığına ve İsrail'e saldırı düzenleme kapasitesini kırmayı amaçladı.

Ancak Aralık ayında ABD Donanmasına ait bir savaş uçağının Husi hedeflerine yönelik operasyonlar sırasında Kızıldeniz üzerinde yanlışlıkla dost ateşiyle düşürülmesiyle durum daha da tehlikeli bir hal aldı.

Bu arada Yemen'deki insani kriz de derinleşti.

BM, nüfusun yüzde 80'inden fazlasının yardıma muhtaç olduğunu ve milyonlarca kişinin akut açlık ve yerinden edilmeyle karşı karşıya olduğunu bildirdi.

2024'ün son saatlerinde ise İsrail ordusu, Yemen'de bulunan gruplarla tam ölçekli bir savaşa girdiklierini açıkladı.

Tüm bu gelişmeler, 2025 yılı Yemen'in en çok konuşulan ülkelerden birisi olacağını gösteriyor.

TRUMP'IN DÖNÜŞÜ VE KÖRFEZ

Donald Trump'ın 2024 ABD başkanlık seçimlerini kazanmasının ve 20 Ocak 2025'te Beyaz Saray'a dönüşünün Orta Doğu için önemli sonuçları olacak.

Suudi Arabistan ve BAE Trump'ın dönüşüne temkinli yaklaşırken, Trump'ın ilk döneminde imzaladığı Abraham Anlaşmaları ise 2025 yılına da damgasını vurabilir.

Zira bu anlaşmaları imzalayan bölge ülkeleri daha önce Trump'ın İran konusundaki katı tutumunu desteklemiş olsalar da o zamandan beri ekonomik büyümeye odaklanmak için Tahran'la gerilimi azaltma yoluna gittiler.

Körfez liderleri İran'a yönelik yeni bir "maksimum baskı" kampanyasının bölgesel gerilimleri tırmandırarak kalkınma hedeflerini istikrarsızlaştırmasından endişe ediyor.

Trump'ın yeniden seçilmesi ABD'nin Orta Doğu'daki dış politikasının yeniden değerlendirilmesine yol açarken, hem Gazze savaşı hem de Körfez ülkelerinin yeni yaklaşımı bölgeyi tam bir kaosa sürükleyebilir.