HABER MERKEZİ
ABD Başkanı Donald Trump ile Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy arasında yaşanan son tartışma ile birlikte dünya, küresel alandaki köklü bir değişimin ilan edildiği tarihi ana şahitlik etti.
Beyaz Saray'daki bu söz düellosu, Ukrayna'nın Rusya ile üç yılını geride bıraktığı savaşından ya da Amerika'nın nadir toprak elementlerine sahip olma hırsından çok daha fazlasıydı.
Aslında bu tartışma dramatik bir şekilde, eski dünya düzeninin gecikmiş sonunu işaret ediyordu.
Zira; gerek kişisel gerekse de uluslararası diplomasinin kabul görmüş görgü kurallarını yerle bir eden ABD Başkanı Trump, aynı zamanda hem müttefiklerine hem de düşmanlarına, uluslararası ilişkilerin yerleşik kural ve teamüllerinin artık geçerli olmadığını ilan etti.
ŞİMDİ SORU ŞU: BUNDAN SONRA NE OLACAK?
Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana geçen 35 yıl boyunca, Batılı uzmanlar ve siyasi elitler tarafından, küreselci dünya düzeninin artık vazgeçilmez olduğu, bu şekilde büyük uluslararası çatışmaların sonunun geldiği ve ulusal egemenliğin öneminin azaldığı gibi tezler çok kati bir şekilde savunuldu.
Bu teze göre artık, küresel meseleler Birleşmiş Milletler, Uluslararası Para Fonu ve Dünya Sağlık Örgütü'nden Avrupa Parlemantosu'na kadar uluslar üstü kurumlardaki teknokratlar tarafından sorunsuz bir şekilde yönetilecekti.
Ancak geçtiğimiz on yıl boyunca dünya, küreselci iddialar ile gerçek dünya arasında giderek büyüyen bir uçurum olduğuna tanık oldu.
ABD liderliğindeki eski tek kutuplu düzen, öncelikle Çin, Hindistan ve Rusya'nın yükselişi daha sonra ise Türkiye gibi güçlerin hem bölgesel hem de küresel meselelerde etkisini artırması ile birlikte sürdürülebilirliğini yitirdi.
Ve daha da önemlisi, ulus-devlet gerçekliği dünya sahnesinde merkezi bir oyuncu olarak yeniden ortaya çıktı.
Avrupa başta olmak üzere, dünyanın dört bir yanında milliyetçi partilerin yükselişi, insanların kendi çıkarlarının temsil edilmesini ve seslerinin duyulmasını talep etmesiyle küreselci elitlere karşı bir isyan niteliği taşıdı.
YENİ MİLLİYETÇİLİK ÇAĞI
Dünya artık, ulus-devletlerin kendi egemenlikleri için savunmalarını sağlamlaştırmak konusunda daha fazla adım atmaları gerektiği ve artık işlemeyen küresel kurumların kararlarına karşı gartlarını almaları gerektiği bir döneme girdi.
"Küreselleşmeci elitler" yıllarca dünyaya ulusal egemenliğin modern dünyada modası geçmiş bir fikir olduğunu anlattı.
Hatta 2016 yılında, İngiliz halkının Brexit'e oy vererek bu tür küreselci kavramlar hakkında ne düşündüğünü göstermesinden kısa bir süre sonra, o dönemki Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ulusal sınırların "politikacılar tarafından yapılmış en kötü icat" olduğunu bile ilan etti.
O zamandan bu yana geçen yıllarda ise Batılı elitlerin ne kadar haksız oldukları net bir şekilde ortaya çıktı.
Zira; Rusya üç yıl önce Ukrayna'yı işgal ettiğinde, Avrupalı liderler aniden ve hiç de inandırıcı olmayan bir şekilde ulusal egemenliği savunmanın önemini yeniden keşfetti ve şu anda tüm Avrupa ülkeleri, egemenliklerini savunma konusunda acizlikleri ile yüzleşmek zorunda.
SONUÇ
Dünya artık Yeni Milliyetçilik Çağı'na girdi ve ülkeler, egemenliklerini ve demokrasilerini savunmak için hem savunmaya hem de ilham verebilecek güçlü liderlere ihtiyaç duydukları bir dönem yaşıyor.
Ancak bu durum, savunmaya daha fazla para harcama meselesinden çok daha fazlası.
Zira; özellikle Avrupa genelinde yapılan anketler artık gençlerin iç karartıcı derecede yüksek bir kısmının uluslarını savunmak için savaşmayacaklarını söylediğini gösteriyor.
Savunmasına güçlü yatırım yapan ulus devletlerin yükselişinin devam edeceği bir dünya artık daha net görünüyor ve Türkiye gibi bunu çok daha önceden farkeden ülkeler bu değişimin içerisinden çok daha güçlü çıkacak.