Dünyayı 2025 yılı ve sonrasında neler bekliyor? Batı'nın ''normali mi?'' yoksa ''yeni bir dünya düzeni mi?''

2025 yılı ve sonrasında dünya, hem fırsatlar hem de büyük zorluklarla karşı karşıya kalacak. Küresel ekonomi, teknoloji, çevre, toplumsal değişim ve jeopolitik gelişmeler, dünyayı şekillendirecek ana etkenler olacak. Neredeyse yarın savaş olacak gibi silahlanan tüm dünya ülkelerinin ve derin bir tarihi değişime doğru ilerleyen küresel düzenin gölgesinde şekillenecek yeni dünyada gelecekteki bazı ana eğilimler ve olasılıkları ele alalım...

Dosya Haber

2025 yılına girildi ve dünya, Ukrayna'dan Gazze'ye ve Güney Çin Denizi'ne kadar büyük krizlerle boğuşuyor.

Uluslararası iş birliği süreçleri, vekalet savaşları sebebiyle felç olmuş, teknolojiye yönelik iyimser tutum ise nükleer ve özellikle yapay zekanın kontrolsüz kullanımı gibi kaygılar nedeniyle yerini yaygın bir endişeye bırakmış durumda.

Neredeyse tüm dünya ülkeleri yarın savaş olacak gibi silahlanırken, küresel düzen derin bir tarihi değişime doğru ilerliyor.

Güç kullanımı artıyor, uluslararası hukuk normları sistematik bir şekilde ihlal ediliyor, jeopolitik cepheleşme ve çatışmalar büyüyor, küresel ve bölgesel istikrar riskleri yükseliyor.

SOĞUK SAVAŞ SONRASI VE SON DÖNEMDE DÜNYANIN DEĞİŞİMİ

Soğuk Savaş sonrası dünya, bir dizi kurallar bütünü ile yeniden şekillendi.

Berlin Duvarı'nın yıkılmasının sonra yani 1970'lerin başında yaklaşık 40 olan demokratik ülke sayısı, 2000 yılına gelindiğinde 130'a kadar çıktı. Dünya ticareti, 1989-2024 arasında yaklaşık beş katına çıktı ve dünya artık "global bir köy" olarak adlandırılmaya başlandı.

Dünya bu süreci, demokrasinin otokrasiye karşı zaferi, küreselleşme ve yenilikçilik için yeni bir dönem olarak gördü. Ve bu yeni gerçeklik, özellikle Batı ve ABD için son derece elverişli bir dünya yarattı.

Ancak artık, jeopolitik blokların geri döndüğü ve stratejik rakiplerin şiddetli ideolojik ve teknolojik savaşlar verdiği bir düzen karşımıza çıkıyor.

Uluslararası ekonomi, karşılıklı bağımlılık ve güvensizliğin bir arada bulunduğu bir savaş alanı haline gelmiş durumda. Küresel sistem sorun çözebilme kabiliyeti yitirdi ve özellikle İsrail'in soykırım savaşında görüldüğü üzere, dünya "güçlünün haklı" olduğu eski çağlardaki düzene doğru yeniden ilerlemeye başladı.

BLOKLARIN GERİ DÖNMESİ

Bu değişimin ardından ilk olarak blokların geri dönmesi süreci yaşanmaya başladı. Şimdi ise birbirine rakip koalisyonlar artık tamamen şekillendiler ve dünya genelinde vekalet savaşları ve ekonomik hamlelerle karşı karşıya geliyorlar.

Ukrayna'da; Rusya, Kuzey Kore, İran, Çin, savaşın sonucunu Batı'ya karşı bir zafer olarak vazgeçilmez olarak görürken, ABD ve müttefikleri de savaşın sonucunu küresel düzenni devamına endekslemiş durumda.

İsrail bile, Filistin'e karşı zulmünü ve soykırımını "medeni dünyayının savunması" olarak tanımlayacak kadar arsızlaşmış bir yaklaşım sergiliyor.

Özetle, son dönemde yaşananlarla birlikte dünya; yeni soğuk savaşlar, teknoloji savaşları ve ticaret savaşları arasında, gerçek savaş tehdidinin kaçınılmaz hale geldiği bir gerçekliğe doğru sürüklendi.

2025 VE SONRASI

Ukrayna, Avrupa'nın 1945'ten bu yana yaşadığı en büyük çatışmada güç kaybediyor. Orta Doğu, birbiriyle ilişkili birçok çatışma ile çalkalanıyor. Devletler arası savaşlar, on yıllardır olmadığı kadar yüksek bir seviyede ve bunların yakın zamanda tersine döneceğini de kimse bekleyemez.

Ukrayna'daki savaş nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, Rusya, bu savaştan deneyimli bir ordu, seferber olmuş bir ekonomi ve Batı'ya karşı büyük bir kinle çıkacak. İran, Orta Doğu'daki şiddetli istikrarsızlık politikalarını destekleyecek bir nükleer kapasiteye gitgide yakınlaşıyor.

Çin ise gıda ve enerji stokluyor. Gemi, uçak ve mühimmat üretiyor ve Pasifik Bölgesi genelinde üstünlük kurma çabalarını yoğunlaştırıyor.

2025 ve sonrası için birinci olarak kabul edilmesi gereken nokta, artık "eski normale" dönüş olmadığıdır.

Bugün Ukrayna, Orta Doğu ve diğer sıcak bölgelerde yaşanan krizler, anormal gelişmeler değil. Çünkü bunlar, artık işlemeyen bu küresel düzenin temel dinamiklerini değiştiren, derin ve sürekli dönüşümlerin sadece birer işareti.

İkincisi Batı'nın gücünün paylaşmazsa tamamen kaybedecek olması.

2. Dünya savaşı sonrası kurulan düzende ve Soğuk Savaş sonrasında ABD ve müttefikleri, kendi çıkar ve değerlerine uygun bir küresel sistem ile "gücü" ellerinde bulundurdukları bir dönem yaşadı.

Yeni sömürge mantıkları, işlerine gelmeyen iktidarlara "demokrasi ihracı", çıkarlarına aykırı gruplara "terör operasyonları", çok uluslu şirketler, küreselleşmenin sunduğu verimliliklerden yararlanırken, küresel politikanın dalgalanmalarından fazla endişe etmeden işlerini sürdürebiliyordu.

Fakat artık bunlar mümkün değil.

2025 yılı Batı'nın kendi kurduğu ve yine son dönemde kendisinin altını oyduğu küresel düzeni kurtarmak için son fırsat yılı olabilir.

Zira; ABD ve Batı, BM, UCM gibi yapıların işlevselliğini yeniden tesis edip yükselen güçlerle güç paylaşımına gitmezse dünya çok daha kaotik bir hale gelebilir.

Dünya, son derece çekişmeli bir dönemin henüz başında ve yükselen güçleri yanına alarak güç paylaşımına dayalı bir sisteme dönülmeyen bir dünya, Pasifik'te başlayacak olan "esas savaş" ile tam bir kaosa sürüklenebilir.