HABER MERKEZİ
ABD Başkanı Donald Trump'ın Grönland'ı Danimarka'dan alma arzusu, son zamanlarda Arktik bölgesinin uluslararası ilişkilerde artan jeopolitik öneminin yeniden gün yüzüne çıkmasına neden oldu.
Kutuplardaki buzullar eridikçe, Arktik kaynaklara ve ticaret yollarına erişimin artması, bölgeyi önümüzdeki on yıllarda uluslararası rekabetin ana odağı haline getirecek gibi görünüyor.
ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu'na göre, Arktik bölgesi dünya üzerindeki keşfedilmemiş hidrokarbon rezervlerinin yaklaşık %13'üne denk gelen 90 milyar varil petrol, 47 trilyon metreküp doğalgaz ve 44 milyar varil sıvı doğalgaz potansiyeline sahiptir.
Diğer yandan yine ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu'na göre Arktik Okyanusu'ndaki deniz buzu miktarı son 40 yılda %30 azalmıştır. Bu değişim, özellikle Kuzey Deniz Rotası (Northern Sea Route) gibi yeni deniz yollarının açılmasına olanak sağlamıştır.
NASA verilerine göre ise, 1979'dan bu yana Arktik deniz buzu alanı yaklaşık 2,7 milyon km² azalmıştır. Bu da lojistik koridor anlamında bölgenin önemini daha da artırmıştır.
Örnek olarak Süveyş Kanalı üzerinden Çin–Avrupa arası taşıma süresi 30-35 gün iken Kuzey Deniz Rotası üzerinden aynı güzergah 18 ila 20 gün sürmektedir. Bu da yaklaşık olarak %40'a zaman tasarrufu, yakıt maliyetlerini azalması ve ticaret hacminin artırması gibi potansiyelleri artırmaktadır.
Bu veriler ışığında, enerji ihtiyacının arttığı 21. yüzyılda Arktik, enerji güvenliği açısından kilit bir bölge konumundadır. Özellikle Çin, Rusya ve ABD gibi ülkeler bu kaynaklara erişim için bölgedeki yatırım ve askeri faaliyetlerini artırmaktadır.
Beyaz Saray ve Kremlin'in Şubat 2025'te Rusya'nın Ukrayna'yı işgalini sona erdirmek için müzakerelere başlamasından bu yana, ABD ve Rusya arasında Kuzey Kutbu'nda potansiyel işbirliği gündemin üst sıralarında yer alıyor.
Ancak ABD bu alanda Çin'in sert rekabetiyle karşı karşıya kalacak ve Arktik girişimleri Pekin ile Moskova arasında güçlenen stratejik ilişkinin merkezinde önemli bir yer tutacak.
Denizcilik stratejisi, Moskova'nın uluslararası sahnedeki etkisini arttırmaya çalışan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in planlarında uzun zamandır önemli bir rol oynamaktadır.
Ağustos 2024'te Putin, daha önce Rusya'nın FSB güvenlik servisini ve ülkenin Ulusal Güvenlik Konseyi'ni yönetmiş olan danışmanı Nikolai Patrushev başkanlığında bir Rus denizcilik enstitüsünün kurulmasını emretti.
Bu gelişme, Rusya'nın Baltık Denizi'ndeki denizaltı kablolarının sabote edilmesi ve İngiltere ve diğer NATO üyesi ülkelerin kıyılarındaki gözetleme faaliyetleri de dahil olmak üzere çok çeşitli düşmanca deniz eylemlerinde bulunmakla suçlandığı bir dönemde gerçekleşti.
Yeni kurulun hedeflerinden birisinin Rusya'nın Kuzey Kutbu'ndaki ulusal çıkarlarının güvence altına alınmasına yardımcı olmak olması şaşırtıcı değil.
Rusya'nın Kuzey Kutbu'ndaki emelleri ülkenin mevcut denizcilik doktrininde de benzer şekilde görülmektedir.
Rusya'nın kuzey kıyısı boyunca Arktik sularından geçen ve Avrupa ile Pasifik arasındaki en kısa nakliye rotası olarak hizmet veren Kuzey Denizi Rotası üzerindeki Rus kontrolü Kremlin'in planları için hayati önem taşıyor.
Bu nedenle Putin şu anda Kuzey Kutup bölgesinde gelişmiş donanma yetenekleri de dahil olmak üzere genişletilmiş ve modernize edilmiş bir askeri varlığa öncelik veriyor.
Moskova, Kuzey Denizi Rotası'nı Rusya'nın ulusal ulaşım altyapısının bir parçası olarak görüyor ve diğer ülkelerden gelen gemilerin erişimini kontrol etmeye çalışıyor. Kuzey Denizi Rotası, değişen çevresel koşullar nedeniyle önümüzdeki yıllarda giderek daha fazla seyrüsefer yapılabilir hale gelmesi beklenen geniş bir alanı kapsadığı için bu durum özellikle tartışmalıdır.
Kremlin'in şu anda hak iddia ettiği alanlardan bazıları Rusya Federasyonu'nun karasularının çok ötesinde yer alıyor.
Rusya'nın Kuzey Denizi Rotası boyunca askerileşmesi ve Arktik deniz bölgesinin büyük bir kısmında hak iddia etmesiyle birlikte, gelecekteki potansiyel çatışmanın kapsamının çok daha büyük olacağı açık bir şekilde görülüyor
Zira bu rekabetin ve artan jeopolitik gerilimlerin, Çin'in Rusya ile ortaklaşa bölgesel katılımının derinleşmesiyle daha da artması muhtemel.
Nitekim iki ülke Kuzey Kutbu'nu hem Çin'i Avrupa'ya bağlayan bir ticaret yolu hem de Pekin'in ekonomisini beslemek için ihtiyaç duyduğu doğal kaynakların kaynağı olarak kilit bir işbirliği alanı olarak tanımladı.
Önümüzdeki yıllarda Kuzey Deniz Rotası'ndaki limanlar, hem Arktik bölgesinde hem de ötesinde Çin ve Rusya'nın deniz gücünün uluslararası sahneye yansıtılması açısından giderek daha önemli hale gelebilir.
Bu durum her iki ülkenin de Arktik kaynakları üzerindeki hak iddialarını güçlendirmelerine ve Kanada, Danimarka ve Norveç gibi daha az güçlü donanmalara sahip diğer bölge ülkelerini ezmelerine olanak sağlayabilir. Bu durum, bölgedeki bir dizi izole ve savunmasız ada üzerinde güvenlik endişelerine yol açmaktadır.
Rusya'ya göre Arktik bölgesinin petrol ve gaz kaynaklarının kontrolü Rus devlet gelirlerini önemli ölçüde arttırabilir.
Uzmanlar Rusya'nın Kuzey Deniz Rotasına erişimi kısıtlama çabalarının 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesini doğrudan ihlal ettiğini ileri sürüyor. Rusya 1997'de sözleşmeyi onaylamış olsa da Kremlin yetkilileri bu hükümlerin Rusya'nın Arktik bölgesindeki deniz iddiaları için geçerli olmadığını iddia ediyor.
Kuzey Kutbu'nda silahlı çatışmaya yol açmasını önleyebilecek uluslararası bir sözleşmenin imzalanması durumunda Ukrayna, Gazze ve Trump'ın gümrük tarifeleri gibi gelişmelerin gölgesinde kalan bölge dünyadaki yeni çatışma bölgesi olarak ortaya çıkabilir.