Batı'nın geciken vicdanı: Sözler yetersiz kalıyor

Gazze'de on binlerce sivilin ölümüne ve yıkıma yol açan İsrail saldırılarına sessiz kalan Batı, şimdi suç ortaklığı algısını silmek için söylem değiştiriyor. Ancak geç gelen tepkiler, modern tarihin en büyük insani utancını hafifletmeye yetmiyor.

HABER MERKEZİ

Bir buçuk yıl süren sağır edici sessizliğin ve İsrail'in Filistin'deki imha ve soykırım savaşını eleştiren her sesi itibarsızlaştırmaya yönelik amansız çabalarının ve bu konuda sesini yükselten herkesin antisemitizm ile suçlandığı bir dönemin ardından, Batılı güçler artık inkar edemedikleri soykırıma karşı sesini yükseltmeye başladı.

İsrail'in Gazze Şeridi'nde 2023 sonundan bu yana sürdürdüğü askeri saldırılara karşı özellikle son haftalarda Avrupa ülkelerinden ve ABD'den gelen açıklamalar ve alınmaya başlanan tedbirler, sürecin değiştiğine dair emraler olarak algılandı.

İsrail'in en büyük destekçilerinden Fransa'nın Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un; "Gazze'deki insani durumun tahammül edilemez olduğunu" ilan etmesi ve İngiltere Başbakanı Starmer'in "Gazze'deki insani durum artık sürdürülemez bir durumda ve İsrail'e durması çağrısında bulunuyoruz" açıklaması bu konudaki en net açıklamalar olarak kayıtlara geçti.

Ayrıca iki ülke İsrail'e silah satışları konusunda da tedbir alacakları açıklamalarda bulundu.

Avrupa basını da uzun bir sessizliğin ve körlüğün ardından sesini yükseltmeye başladı. İngiliz The Guardian ve Hollanda'nın ünlü gazetesi NRC gibi yayın organları, yaklaşık 20 ayın ardından nihayet Filistinlilerin yaşadıklarını soykırım olduğunu yazmaya ve insani durumu ön plana çıkarmaya başladı.

BATI'NIN SUÇ ORTAKLIĞI

İsrail'in Gazze'ye 100 bin tondan fazla patlayıcı atmasıyla Gazze'nin yüzde 80'ninden fazlası yerle bir oldu ve saldırılarda enkaz altındakiler dışında, yarısından fazlasını kadın ve çocuklardan oluşan 53 binden fazla Filistinli hayatını kaybetti.

İsrail'in bölgeye yardım girişlerini engellemesi ise açlığın bir silah olarak kullanıldığı gerçeğini ortaya koydu ve bu soykırım süreci modern tarihin en büyük utancı olarak kayıtlara geçti.

Gerek Uluslararası Ceza Mahkemesi, gerek BM gibi uluslararası kurumların raporları ardından Avrupa'nın Gazze konusundaki bu ton değişikliği, Avrupa'nın İsrail'in soykırımında suç ortaklığı algısını temizlemek için attığı adımlar olarak görünüyor.

Zira, Fransa ve İngiltere dışından Avrupa Birliği kurumsal olarak da adımlar atmaya başladı.

İngiltere, İsrail ile yürütülen ticaret anlaşmasını askıya alırken, İspanya ve İrlanda gibi ülkeler ise İsrail'e silah ambargosu uygulamakla ilgili adımlar atmaya başladı.

AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, 17 üye ülkenin talebiyle, İsrail ile 2000 yılından bu yana yürürlükte olan Ortaklık Anlaşması'nın gözden geçirileceğini duyurdu ve bu adım, AB'nin İsrail'e karşı daha önce görülmemiş bir baskı uygulama niyetini gösterdi.

Bu retorik dönüşüm, Avrupa kamuoylarının İsrail ve Batılı müttefiklerinin bugüne kadar 53 binden fazla insanın yok edilmesini sözde meşrulaştırdığı "meşru müdafaa" gibi hasbaraların da artık kabul görmediğini gösterdi.

SONUÇ

Bazı Avrupa ülkeleri ve Kanada gibi geleneksel müttefiklerinin İsrail'e yönelik silah satışlarını askıya almaları ve AB'nin İsrail ile Ortaklık Anlaşması'nı gözden geçirme kararı, ancak uzun vadeli olarak istikrarlı bir şekilde hayata geçirilmesi ve resmi politika olarak uygulanması durumunda etkili olacaktır.

Diğer yandan ABD'nin İsrail'e yönelik silah satışları konusunda resmi bir politika değişikliğine henüz gitmemesi de İsrail'in uluslararası anlamda henüz tam olarak sıkıştırılmadığı ortaya koymaktadır.

Gözardı edilemeyecek gerçek ise, 20 aydır süren soykırımı mümkün kılan şeyin, yine aynı müesses nizam güçlerinin göz yumması nedeniyle olduğu ve gelinen noktada artık ahkam kesme ayrıcalıklarının olmadığı gerçeğidir.