Avrupa'nın Ukrayna planı “Batı Almanya Modeli” mi?

Ukrayna sadece toprak için savaşılan bir alan değil, aynı zamanda devasa mineral ve enerji kaynakları için de savaşılan bir mücadele alanı. Ukrayna; bağımsız bir yönetim ile savaştan çıkmak üzere olsa da gerek yeraltı kaynaklarını çıkaracak güce ve teknolojiye sahip olmaması, gerekse de Batı'ya angaje olma hedefi onu yeni bir planın hedefi haline getiriyor. Peki, Ukrayna'yı “Rus işgalinden” kurtarmak için “yeni nesil işgal mi'' hayata geçirilecek?” İşte o sorunun yanıtı...

HABER MERKEZİ

İkinci Dünya Savaşı'nı kaybeden Almanya, işgal kuvvetleri olan ABD, Fransa, İngiltere ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği tarafından o dönemde adeta paylaşıldı.

Almanya'nın askersizleştirilmesini, Nazi anlayışının kökünün kazınmasını ve ülkenin demokratikleştirilmesinin öngören Yalta ve Potsdam konferans kararlarına göre, Almanya toprakları önce üç, kısa süre sonra ise iki işgal bölgesine ayrıldı.

1949 yılında; ülkenin batısında ABD, Fransa ve İngiltere'nin kontrolünde "Batı Almanya" olarak anılan Almanya Federal Cumhuriyeti kurulurken, ülkenin doğusunda ise SSCB'nin etkisi altında olan ve "Doğu Almanya" olarak anılan Alman Demokratik Cumhuriyeti kuruldu.

Hatta Doğu'daki halkın, refah seviyesi daha yüksek olan Batı Almanya'ya gitmesini engellemek için ABD, Fransa ve İngiltere'nin oluru ile iki taraf arasında "Berlin Duvarı" inşaa edildi.

1990 yılında taraflar birleşene kadar, ABD, Fransa ve İngiltere Batı Almanya'ya asker konuşlandırdı, bölgeyi kontrol altında tuttu ve askeri ve sivil sanayisine yatırımlar yaptı.

Bu sürecin ardından bugünkü Avrupa'nın hem askeri hem ekonomik lideri olarak gösterilen Almanya'nın temelleri atıldı.

"BATI ALMANYA" MODELİ

Hitler güçlerinin savaşı kaybetmesinin ardından Almanya adeta enkaza dönmüştü.

Ancak SSBC kontrolündeki Doğu Almanya sefalet ve fakirlik içerisindeyken, sanayi devriminden sonra kurulan bankalardan ve Avrupa'nın diğer kesimlerinden yatırım çeken Doğu Almanya bölgesinde hem ağır sanayi hem de tarım üretimi devam ediyordu.

Bu verilerin yanı sıra, Batı Almanya'da kurulan Almanya Federal Cumhuriyeti'nde ekonomi bakanı olarak göreve gelen Ludwig Erhard'ın ekonomi politikası olan "ordoliberalizm" ile Batı Almanya hızla gelişmeye başladı.

OECD verilene göre 1948'den tam 10 yıl sonra yani 1958 yılında Batı Almanya'nın sanayi üretimi tam 4 katına çıkarken, kişi başı sanayi çıktısı bu kısa dönemde %200 arttı ve zamanla, madencilik, elektronik, kimya ve özellikle de günümüzde en çok dikkat çeken alan olan otomotivde sektöründe büyük bir yükselişe geçti.

UKRAYNA'DA "BATI ALMANYA" MODELİ UYGULANABİLİR Mİ?

Üç yılını geride bırakan Rusya-Ukrayna savaşı sonrasında Ukrayna da tıpkı Almanya gibi büyük oranda yıkılmış ve altyapısının büyük bir bölümünü kaybetmiş durumda.

Yine benzer bir şekilde Ukrayna'nın askeri sanayisi başta olmak üzere ağır sanayi imkanları, tıpkı Batı Almanya'da olduğu gibi büyük oranda çalışır durumda ve kalifiye teknoloji üretim yapısı ayakta.

Ukrayna'nın artısı ise büyük değerlere sahip kritik toprak minarellerine sahip olması.

Bu gerçekler doğrultusunda, Rusya ile anlaşmayı yapmak konusunda kendisini alternatifsiz gören ABD'nin ve sürecin dışında kalmak istemeyen başta Fransa ve İngiltere olmak üzere Avrupa ülkelerinin, Ukrayna'daki yatırımlarını "kurtarmak" ve Rusya ile NATO dahil olmadan bir tampon bölge oluşturmak için benzer bir planı hayata geçirmek istemesi şaşırtıcı olmayacaktır.

Nitekim; Washington Post'un 2022 yılında yayınlanan bir raporuna göre, Ukrayna sadece toprak için savaşılan bir alan değil, aynı zamanda devasa mineral ve enerji kaynakları için de savaşılan bir mücadele alanı.

Ukrayna'nın yeraltı zenginlikleri arasında dünyanın en büyük titanyum ve demir cevheri rezervleri, keşfedilmemiş lityum yatakları ve geniş kömür yatakları yer alıyor. Bu kaynakların toplam değeri onlarca trilyon dolar olarak tahmin ediliyor.

ABD'li Senatör Lindsey Graham'ın ifadeleri ile bu rezervler 10-12 trilyon doların üzerinde.

"RUS İŞGALİNDEN" KURTARMAK İÇİN "YENİ NESİL İŞGAL"

Elbette o dönemde ABD, İngiltere ve Fransa Batı Almanya'da işgalci güç olarak bulunuyordu.

Gelinen noktada ise Ukrayna; yine bir savaştan çıkmak üzere olsa da bağımsızlığını koruyor ve böyle bir plan ancak, uluslararası bir anlaşma doğrultusunda işletilebilir.

Ancak her ne kadar Ukrayna'daki hali hazırda bağımsız bir yönetim bulunsa da; Ukrayna'nın, gerek güvenlik garantisine olan ihtiyacı, gerek yeraltı kaynaklarını çıkaracak güce ve teknolojiye sahip olmaması, gerekse de Batı'ya angaje olma hedefi, böyle bir planın hayata geçirilmesinin istenmesi durumunda alternatifinin olmadığı gösteriyor.

Trump'ın yeraltı kaynaklarına karşılık olarak Ukrayna'ya desteğini devam ettireceğini açıklaması ve Macron'un gerçekleştirdiği Beyaz Saray ziyaretindeki ortak tutumları da böyle bir plan üzerinden hareket edebileceklerinin sinyallerini açık bir şekilde veriyor.