ABD çekiliyor, belirsizlik büyüyor: Türkiye daha da güçlü bir aktör olacak

Trump'ın arabuluculuktan çekilme sinyali, Rusya-Ukrayna savaşında çözüm umutlarını azaltırken, küresel dengeleri sarsacak yeni bir belirsizlik dönemi başlattı. İşte tam da bu denklemde, şüphesiz olarak Türkiye'nin rolü özel bir önem kazanıyor. Türkiye'nin özellikle son dönemde izlediği bu dış politika yaklaşımı, Avrupa için vazgeçilmez hale gelen NATO üyeliği ile birlikte Türkiye'yi daha da güçlü bir aktör haline getirecek. İşte tüm detaylar...

HABER MERKEZİ

2025 Şubat ayı itibarı ile Rusya-Ukrayna savaşı üçüncü yılını geride bırakırken, uluslararası toplumdaki yorgunluk, çatışmanın çözümüne dair umutları giderek daha fazla zayıflatıyor.

Özellikle de ABD Başkanı Trump'ın "24 saat içerisinde savaşı bitireceğim" vaadi rağmen geçtiğimiz günlerde yaptığı "bundan sonra arabuluculuk konusunda aktif olmayacağız" açıklaması, küresel arenadaki beklentileri de yeni bir boyuta taşıdı.

Nitekim; ABD'de Trump'ın "Önce Amerika" söylemi ile geri dönüşü, yalnızca askeri yardımları değil, ABD'nin arabuluculuk ve diplomatik liderlik rolünü de tartışmalı hale getirmişti.

Bu durumun Rusya-Ukrayna savaşı üzerindeki etkisi ise bölgesel dengeleri ve uluslararası düzeni derinden sarsabilir.

AVRUPA'DA GÜÇ BOŞLUĞU

ABD'nin Rusya-Ukrayna savaşına dair süreçte diplomatik liderlikten çekilmesi, şüphesiz olarak en doğrudan etkisini Avrupa'da gösterecektir.

Bu durum, özellikle NATO içinde siyasi koordinasyonun zayıflamasına ve daha da ötesinde savaşın devam etmesi yönünde politikalar yürüten İngiltere, Fransa ve savaşın bitmesini isteyen Baltık ülkeleri arasında daha fazla görüş ayrılığına yol açabilir.

Özellikle Polonya ve Baltık ülkeleri gibi Rusya'ya daha yakın devletler, Avrupa'dan gerekli savunma desteğini alamayacakları kaygısı ile yeni bir stratejiye yönelebilir ve bu da Avrupa içerisindeki güvenlik ve savunma krizini yeni bir boyuta taşıyabilir.

Avrupa için daha vahimi ise; bu parçalanmış tablonun Kremlin'in uzun süredir arzuladığı "Batı'nın bölünmüşlüğü" hedefiyle örtüşmesidir.

UKRAYNA ÜZERİNDE BASKI ARTIYOR

Ukrayna açısından ABD'nin arabuluculuktan çekilmesi sadece sembolik bir geri adım değil, aynı zamanda stratejik bir kırılma anlamına gelir.

ABD'nin diplomatik desteği, Ukrayna'nın uluslararası sistemdeki meşruiyetinin ve müzakere gücünün temel dayanaklarından biri olarak kabul ediliyordu.

Bu nedenle, ABD'nin diplomatik rolünden vazgeçmesi ya da zayıflatması, Ukrayna'yı hem cephede hem de masa başında daha savunmasız hale getirecektir.

Rusya ise bu zemin kaymasını kendi lehine kullanarak, işgal ettiği toprakların ilhak edilmesi ve Ukrayna'nın "tarafsızlaştırılması" gibi taleplerini daha güçlü biçimde dayatma fırsatı olarak görebilir.

TÜRKİYE'NİN ARTAN DİPLOMATİK ROLÜ

İşte tam da bu denklemde, şüphesiz olarak Türkiye'nin rolü özel bir önem kazanıyor.

Ankara, savaşın başından bu yana hem Kiev hem Moskova ile diyaloğu sürdürebilen nadir aktörlerden biri olarak öne çıkto ve Montrö Sözleşmesi bağlamında Karadeniz'deki istikrarı koruma çabası, tahıl koridoru anlaşmasına aracılık etmesi ve insani diplomasiye dayalı girişimleri, Türkiye'yi bölgesel bir denge unsuru haline getirdi.

ABD'nin çekilmesiyle oluşacak diplomatik boşlukta Türkiye, özellikle ateşkes, esir takası ve insani yardım konularında kolaylaştırıcı rolünü daha da pekiştirebilir.

Ankara'nın bu süreçte ortaya koyduğu tarafsız dış politika, gösterdiği esneklik ve güven inşa edici yaklaşımı, Türkiye'yi yalnızca bölgesel değil, küresel düzeyde de etkili bir aktör konumuna taşıdı.

İşte Türkiye'nin özellikle son dönemde izlediği bu dış politika yaklaşımı, Washington'un geri çekilmesi ile birlikte, Avrupa için vazgeçilmez hale gelen NATO üyeliği ve güçlü diplomatik hamleleri ile birlikte Türkiye'yi daha da güçlü bir aktör haline getirecektir.

KÜRESEL DİPLOMATİK REKABET

ABD'nin arabuluculuktan çekilmesiyle birlikte doğacak diplomatik boşluk, sadece bölgesel değil küresel çapta da rekabeti tetikleyebilir.

Bu noktada Çin, özellikle küresel Güney'de kendisini Batı'dan farklı bir "barış sağlayıcı" olarak konumlandırmaya çalışacaktır ki bunu daha önce İran ve Suudi Arabistan arasında yapmaya çalışarak ortaya koydu.

Çin'in savaş boyunca geliştirdiği alternatif barış planları, her ne kadar Batılı başkentlerde temkinle karşılansa da, ABD'nin yokluğunda daha fazla ciddiyetle ele alınabilir.

Sonuç olarak, ABD'nin arabuluculuktan çekilmesi, ateşkese dair süreci daha büyük bir kaosa sürükleyebilme potansiyelinin yanı sıra, küresel ve bölgesel diplomatik gelişmeleri de kökten etkileme potansiyelini ortaya çıkarabilir.