90 günlük muamma... ABD ile Çin arasında yeni bir savaş kapıda mı?

ABD ve Çin, Cenevre'de vardıkları 90 günlük tarife erteleme anlaşmasıyla küresel ticaret savaşına ara verdi. Ancak bu geçici uzlaşma, uzun vadeli stratejik rekabetin bir çatışmaya dönüşmesinin önünü açabilir.

HABER MERKEZİ

ABD ve Çin, beklentilerin aksine, geçtiğimiz hafta İsviçre'nin Cenevre kentinde yapılan görüşmelerin ardından ikili ticaret gerilimini azaltmaya yönelik önemli bir anlaşmaya vardıklarını ve gümrük tariflerini 90 gün boyunca ertelediklerini duyurdu.

Ancak bu gelişmenin 90 günlük bu erteleme süreci boyunca yeni gelişmelere gebe olduğu aşikar. Peki bu süreç, "etki alanı savaşlarına mı" yoksa "silahlı savaşlara mı" dönüşecek?

İyi haber, şüphesiz olarak son dönemde küresel piyasaları sallayan gümrük vergisi artışlarının 90 gün boyunca da olsa azaltılacak olması.

ABD, Çin'den yapılan ithalata uyguladığı gümrük vergisini %145'ten %30'a indirirken, Çin de ABD'den yapılan ithalata uyguladığı vergiyi %125'ten %10'a düşürdü. Bu durum şüphesiz, iki taraflı ticaret gerilimlerini ve küresel yansımalarını büyük ölçüde hafifletti ve mali piyasaların rahatlamasına neden oldu.

Kötü haber ise iki yönlü.

Birincisi, iki ülke arasındaki gerilim sözkonusu gümrük vergilerinin oluşturduğu riski hala içerisinde barındırıyor olması.

Zira; ABD'nin ticaret ağırlıklı ortalama tarife oranı 1 Ocak 2025'te %2,2 iken, şu anda %17,8'e kadar çıktı. Bu da Trump geri adım atmış olsa da 1930'lardan bu yana en yüksek tarife anlamına geliyor.

İkinci olarak ise bu tarife indirimleri müzakereler devam ederken 90 gün boyunca yürürlükte olacak ancak taraflar bu durumu artık sürekli bir koz olarak kullanacak.

Zira uluslararası basına yansıyan detaylara göre görüşmeler, çözülmesi zor konuların uzun bir listesini içeriyor.

Örnek olarak; Çin'in döviz yönetimi politikası ve kamu iktisadi teşebbüslerinin hakim olduğu sanayi sübvansiyonları sistemi masada olacak. Diğer yandan Pekin'in bir musluk gibi açıp kapatabileceği pek çok tarife dışı engel de masada olacak.

Yani bu anlaşma; Çin'in Trump'ın ilk başkanlığı döneminde ABD-Çin arasında imzalanan ancak uygulanmayan "1. aşama anlaşmasının" bir tekrarı olarak, belirsiz miktarlarda ABD malı satın almayı teklif ediyor.

Zira Trump, Ocak ayında göreve geldiği ilk gün, bu anlaşmanın uygulanmasının gözden geçirilmesini emretti ve ABD kurumları tarafından yapılan inceleme sonucunda Çin'in verdiği tarım, finans ve fikri mülkiyet koruma taahhütlerini yerine getirmediği açıklandı.

İşte bu noktalarda anlaşmaya varılamaması, her iki ülkenin de yarı iletkenler ve işlenmiş kritik mineraller gibi hassas kabul edilen mallar üzerinde iki taraflı ihracat kontrolleri uygulamaya devam ettiği yönündeki gerçeği ortaya çıkaracak.

Dahası, ABD diğer ülkelerle yürüttüğü sözde "karşılıklı" müzakerelerde, ticaret ortaklarına ABD pazarlarına yönelik ihracatlarında Çin kaynaklı bazı hassas malları kesmeleri gibi çeşitli baskılar yapıyor ve Çin, ABD'nin bu taleplerinden son derece rahatsız olduğunu açık bir şekilde dile getirereke, bunları kabul eden ABD ticaret ortaklarına misilleme yapma tehdidinde bulunuyor.

Geçici bir ateşkes

Diğer yandan tüm bu gelişmelere rağmen, genel olarak bu anlaşma, ABD ve Çin'in uzun vadeli bir stratejik rekabet döngüsüne kilitlenmiş olduğu temel yapısal gerçekliği değiştirmeyen bir ateşkes olarak görülebilir.

Yani; şüphesiz olarak bu döngünün inişleri ve çıkışları olacak. Çünkü şimdilik her iki taraf da zafer ilan etme ve diğer konulara odaklanma konusunda anlaştı.

Ve iki taraf da diğerini yok edemeyeceğinden, uzun vadede ortaya çıkması muhtemel sonuç donmuş bir çatışma olacaktır.

Bu durum, kimin daha iyi şartlarla ortaya çıkacağını belirleyecek olan ve uluslararası literatüre "hakimiyette tırmanma riski" olarak geçen süreci beraberinde getirecek.

Sonuç olarak 90 gün olarak kısıtlanan bu dönem, her iki tarafında da hedeflerinden vazgeçmediği ancak "müttefik" ve "taraftar" toplama yaklaşımı ile sürecin, "etki alanı savaşlarına mı" yoksa "silahlı savaşlara mı" dönüşeceğini belirleyeceği bir sürece dönüşecek.