HABER MERKEZİ
Dünyada halihazırda yaşanan çatışmaların dışında; Güney Çin Denizi, Kore Yarımadası ve Tayvan Boğazı dünyanın jeopolitik açıdan büyük önem arzeden ve çatışmalara en gebe bölgeleri olarak göze çarpıyor.
Bu sıcak noktalar, birbiriyle örtüşen toprak talepleri, artan askerileşme ve küresel güçlerin Asya-Pasifik'teki istikrarsızlaştırıcı etkisi ile karakterize ediliyor.
Her bir bölge ticaret güvenliği ve küresel istikrar için hayati önem taşımakla birlikte son yıllarda askeri üstünlük mücadelesinin ve küresel güç rekabetinin önemli arenaları haline gelmeye başladı.
Bu parlama noktaları sadece bölgesel barış için bir tehdit oluşturmakla kalmıyor, aynı zamanda ABD ve Çin'i de karşı karşıya getirme riski de taşıyor.
BÖLGEDE YÜKSELEN REKABET VE GERİLİM
Güney Çin Denizi özellikle son yüzyılda jeopolitik gerilimlerin tırmandığı tartışmalı bir deniz alanı olmuştur. Deniz ticaretinin %30'unun sularından geçtiği bölge, küresel ticaret için hayati bir arter olarak ekonomik istikrar için elzemdir.
Bununla birlikte, Çin'in Daimi Tahkim Mahkemesi'nin 2016 tarihli kararıyla reddedilen kapsamlı "dokuz çizgi hattı" iddiası, anlaşmazlıkları şiddetlendirmeye devam ettirmektedir.
2024 yılındaki veriler, Çin'in bu alanda füze sistemleri ve uçak pistlerinin genişletildiği Fiery Cross Reef gibi yapay adaları askerileştirmeye devam ettiğini ortaya koydu. Filipinler, Vietnam ve Malezya bu eylemleri kınadı ve daha da ötesi, bu ülkeler başta ABD olmak üzere çeşitli ülkelerle güvenlik anlaşmaları imzalayarak Çin'e karşı bir savunma pakti oluşturmaya çalıştı.
2024 yılın son çeyreğinde ise Amerika Birleşik Devletleri, "Seyrüsefer Özgürlüğü Operasyonları"nı arttırarak bölgedeki varlığını daha da güçlendirdi.
KORE YARIMADASI
Kore Yarımadası dünyanın en askerileştirilmiş bölgelerinden biridir ve 2025 yılında yenilenmiş nükleer çatışma tehditleriyle çok konuşulacak bir bölge olacaktır.
Kuzey Kore, nükleer ve balistik silah geliştirme faaliyetlerini yoğunlaştırmış ve 2024 yılı boyunca çok sayıda güçlü kıtalararası balistik füze denemesini gerçekleştirerek ABD anakarasına ulaşma kapasitesini ortaya koymuştur.
Buna karşılık Güney Kore de 2024-2025 için savunma harcamalarını GSYH'nin %3,2'sine çıkararak THAAD gibi gelişmiş füze sistemlerini konuşlandırmış ve Washington ile ittifakını güçlendirmştir.
Bu durum, Japonya'nın savunma kapasitesini arttırması ve Rusya'nın dolaylı olarak Kuzey Kore'yi desteklemesiyle birlikte bölgesel bir silahlanma yarışını beraberinde getirmiştir.
Diplomatik çabalar, Çin ve Rusya'nın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde daha fazla yaptırımı veto etmesi nedeniyle duraksamaya devam etmekte ve uluslararası tepkileri zorlaştırmaktadır.
Gerilimi azaltmak için, diplomasinin yeniden canlandırılması kritik önem taşımaktadır. Trump'ın dönüşü ile birlikte Çin ve ABD arasında atılacak olan olası diplomatik adımlar, Kuzey Kore ve Güney Kore arası güvenin geliştirilmesine yardımcı olarak daha geniş kapsamlı barış müzakerelerinin önünü açabilir.
TAYVAN SORUNU VE TAYVAN BOĞAZI
Güney Çin Denizi ile Doğu Çin Denizi'ni birbirine bağlayan hayati bir su yolu olan Tayvan Boğazı, ABD-Çin stratejik rekabetinde kilit bir parlama noktası olarak ortaya çıkmıştır.
Tayvan, adayı ayrılıkçı bir eyalet olarak gören Çin'in artan baskısı altında. 2024 yılında Çin'in Tayvan'ın Hava Savunma Tanımlama Bölgesi'ne (ADIZ) yönelik askeri saldırıları rekor seviyelere ulaştı ve Tayvan tarafından yayınlanan verilere göre, 2023'e göre %20 artış gösterdi.
Buna karşılık ABD de, Tayvan İlişkileri Yasası kapsamında gelişmiş savaş uçakları ve füze sistemleri de dahil olmak üzere Tayvan'a askeri satışlarını artırarak bölgedeki gerilimi artırmaya devam etti.
Tayvan'da 2023 yılı başında iktidara gelen yeni yönetim, giderek daha fazla resmi bağımsızlık yönünde eğilim gösteriyor ki bu da Çin'in kırmızı çizgisi olarak görülüyor.
Ayrıca, Tayvan'ın küresel yarı iletken üretimindeki kritik rolü (gelişmiş çiplerin %60'ından fazlasını üretmesi) stratejik önemini arttırıyor.
Tüm bu nedenlerle, Tayvan Boğazı'ndaki bir çatışma sadece küresel tedarik zincirlerini bozmakla kalmaz, aynı zamanda yaygın bir ekonomik kargaşayı da tetikleyebilir.
SONUÇ
Bu bölgelerdeki gerginliklerin daha geniş kapsamlı etkileri, anlık toprak anlaşmazlıklarının ötesine uzanmaktadır.
Güney Çin Denizi, Kore Yarımadası veya Tayvan Boğazı'ndaki olası bir çatışma, ekonomik aksaklıkları ve zaten sıkıntılı olan küresel ticaret ve tedarik zincirlerini daha da fazla istikrarsızlaştırma potansiyeline sahiptir.
Özellikle Tayvan'a bağımlı olan yarı iletken endüstrisi, küresel teknoloji ve imalat sektörleri için potansiyel sonuçlarla birlikte özellikle savunmasızdır.
Askeri açıdan, "kazara tırmanma" veya yanlış hesapllanan bir adım, ABD ve Çin de dahil olmak üzere büyük güçleri doğrudan çatışmaya çekebilir.
ASEAN, Birleşmiş Milletler ve bölgesel güvenlik diyaloglarının devreye sokulamaması halinde, bölge dünyadaki Rusya-Ukrayna ve İsrail-Filistin savaşlarının ardından, 2025 yılında dünyanın yeni çatışma bölgesi olarak ortaya çıkabilir.
2025 yılı çok taraflı diplomasi, güven arttırıcı önlemler ve uluslararası hukuka bağlılık adımlarına sahne olmazsa, Güney Çin Denizi, Kore Yarımadası ve Tayvan Boğazı meseleleri, Asya-Pasifik'i 2025 yılı için dünyanın en kritik bölgesi ve üçüncü dünya savaşının başlangıç alanı haline getirecektir.