Dünyamız iklim değişikliği tehdidiyle karşı karşıya. Bu küresel sorunu ele almak amacıyla, her yıl Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) kapsamında düzenlenen İklim Değişikliği Taraflar Konferansı (COP) toplantıları, uluslararası işbirliğini güçlendirmek ve somut çözümler geliştirmek için bir platform sunuyor. Bu yıl 11-22 Kasım 2024 tarihlerinde Azerbaycan'ın Bakü kentinde gerçekleşen COP29, hem Türkiye'nin aktif rolü hem de alınan tarihi kararlarla dikkati çekti.
76 BİN KİŞİ KATILDI
80 devlet ve hükümet başkanı ve 76 bini aşkın katılımcıyı ağırlayan COP29'a Türkiye başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan olmak üzere 1800 civarında katılımcıyla yer aldı. Konferansın ilk haftası boyunca teknik düzeyde yoğun bir şekilde müzakereler sürdürüldü. İkinci hafta ise müzakereler daha ziyade politik ve ikili görüşmeler şeklinde üst düzeyde yürütüldü. Müzakerelerin yürütüldüğü ve taraf ülkelerin temsil edildiği Mavi Bölge'de kurulan Türkiye pavilyonu, 60 yan etkinliğe ev sahipliği yaptı.
18 SEKTÖRDE 89 STRATEJİ
COP29 sırasında Türkiye, iki önemli belgeyi uluslararası kamuoyuyla paylaştı. Türkiye, bunlardan ilki olan Paris Anlaşması'nın şeffaflık ilkesi çerçevesinde hazırlanan İki Yıllık Şeffaflık Raporu'nu COP 29'da sunan ilk ülkelerden biri oldu. İkinci belge ise Türkiye›nin iklim değişikliğiyle mücadele vizyonunu ortaya koyan Türkiye'nin 2053 Uzun Dönemli İklim Değişikliği Stratejisi belgesi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum tarafından düzenlenen basın toplantısında dünya kamuoyuyla paylaşılan belgede 18 sektörde 89 strateji yer alıyor. Bu belgeyle Türkiye 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi'ne ulaşmak için kararlılığını bir kez daha ortaya koydu.
COP31'E ADAYLIĞINI AÇIKLADI
Türkiye, COP29'da güçlü müzakere pozisyonu ve aktif katılımıyla hem kendi ihtiyaçlarını hem de küresel iklim hedeflerini destekleyen bir rol oynadı. 2026'da yapılacak COP31'e ev sahipliği adaylığını açıklayan Türkiye, bu önemli platformu gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında bir köprü kurmak, yeşil dönüşüm vizyonunu uluslararası arenada tanıtmak, iklime dirençliliği artırmak ve iklim değişikliğiyle mücadelede işbirliğini pekiştirmek için bir fırsat olarak görüyor. Türkiye, COP31 ev sahipliği ile hem diplomatik hem de teknik açıdan iklim müzakerelerine olan katkısını daha da ileri taşımayı amaçlıyor. Türkiye bu süreçte iklim eylemini artırmaya, sera gazı salımının azaltımı hedeflerini gerçekleştirmeye ve uyum politikalarını güçlendirmeye yönelik çabaları ile uluslararası işbirliği ve dayanışmayı teşvik eden bir liderlik modeli sunmayı hedefliyor.
300 MİLYAR DOLARLIK BÜTÇE AZ BULUNDU
COP29'un en dikkati çeken konularından biri, gelişmekte olan ülkelerin ihtiyacı olan ve 2035'e kadar tüm aktörlerden yönlendirilmesi planlanan yıllık toplam 1.3 trilyon dolar değerindeki iklim finansmanı hedefi oldu. Bu yeni toplu hedef, küresel iklim finansmanı yapısında önemli bir dönüşümü temsil ediyor. Hedefin merkezinde, gelişmiş ülkeler öncülüğünde yıllık 300 milyar dolarlık bir finansman yer alıyor. Ayrıca bu finansman akışının detaylarını netleştirmek amacıyla «Bakü›den Belem'e 1.3 Trilyon için Yol Haritası" adlı bir program başlatıldı. Gelişmekte olan ülkelerin ve sivil toplumun yıllık 1.3 trilyon dolar talebi ise bütün aktörlere 2035'e kadar kamu ve özel kaynaklar kullanılarak ulaşılması arzu edilen bir çağrı olarak kaldı.
MÜZAKERELER SONUÇLANDIRILDI
COP29'da, uzun süredir beklenen Birleşmiş Milletler karbon piyasalarının çerçevesini oluşturan 6. Madde müzakereleri sonuçlandırıldı. Karbon piyasaları sayesinde, gelişmekte olan ülkelerin iklim hedeflerine ulaşması için yıllık 1 trilyon dolarlık finansal akışın sağlanması hedefleniyor. Bu yeni mekanizma, sera gazı azaltımı ve iklim değişikliğine uyum için bir kaynak yaratmayı amaçlıyor.
KAYIP VE ZARAR FONU İŞLER HALE GETİRİLDİ
COP29'da, Kayıp ve Zarar Fonu'nun işler hale getirildi. Fonun dağıtımına 2025'de başlanacak ve Dünya Bankası bu fonun yönetiminde ilk 4 yıl rol alacak. Türkiye'nin girişimiyle, Yeşil İklim Fonu ve Küresel Çevre Fonu gibi mevcut finansman mekanizmalarının gelişmekte olan ülkeler için daha erişilebilir hale getirilmesi yönünde düzenlemeler yapıldı. Ayrıca uzun süredir ilerleme sağlanamayan karşı önlemler konusunda, tek taraflı ticaret önlemlerinin etkilerini de değerlendirecek olan ve 5 yıllık bir çalışma programını içeren kararlar alındı.