AA
Almanya’nın başkenti Berlin’de temaslarda bulunan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Libya, Almanya’nın Avrupa Birliği (AB) dışındaki ülkelere uyguladığı seyahat uyarısı ve Almanya’nın 1 Temmuz’da üstleneceği AB dönem başkanlığıyla ilgili AA ve TRT muhabirine açıklamalarda bulundu.
AA'nın aktardığı habere göre, Kalın, Libya konusunda Birleşmiş Milletler (BM) çatısı altında Berlin’de bir konferans yapıldığını ve Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın da buraya katıldığını ancak Libya’nın doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter’in daha önceki anlaşmalarda olduğu gibi buradaki anlaşmayı da ihlal ettiğini anımsattı.
Hafter'in, bütün bunlardan sonra "Suheyrat Anlaşması" diye bilinen Libya siyasi anlaşmasını tanımadığını ve Libya’nın tek hakimi olduğunu "kendi kendine ilan ettiğini" belirten Kalın, Hafter’in bu arada askeri saldırılara, askeri okullara ve başka yerlere saldırılarına da devam ettiğini söyledi.
Kalın, Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin (UMH) son dönemde tekrar ciddi mevzi kazandığını ve çatışmaya bir denge geldiğinin söylenebileceğini aktararak, şunları dedi:
"Ama tabii nihai olarak çözüm askeri değil, siyasi olmalı. Bunun siyasi bir çözümün önünü açacak bir adım haline gelmesi önemli. Türkiye'de burada siyasi çözümü destekliyor."
Türkiye’nin BM’nin de tanıdığı meşru mutabakat hükümetine destek olmaya devam edeceğini vurgulayan Kalın, şu değerlendirmede bulundu:
"Bildiğiniz gibi geçen hafta Sayın Serrac (Libya Başbakanı Fayiz es-Serrac), Sayın Cumhurbaşkanımızı Ankara’da ziyaret etti. Yaptıkları ortak basın toplantısında da Sayın Cumhurbaşkanımız, Türkiye’nin Libya’ya, Libya halkına ve Libya Ulusal Mutabakatı üzerinden de Libya’nın tüm kesimlerine desteğimizin devam edeceğini ifade etti. Bizim amacımız orada Libyalıların tamamını temsil edecek meşru bir hükümetin kurulması. Bir siyasi sürecin hayata geçirilmesi, bu bölünmüşlüğün ortadan kaldırılması."
Kalın, Libya’nın imkan ve kaynaklarının halkı için kullanılmasını sağlayacak formüller üzerinde çalışıldığını belirterek, "Şu anda geldiğimiz nokta bu. UMH'nin orada siyasi istikrarı ve vatandaşlar için güvenliğini sağlayacak adımları tabii ki kritik önemde." dedi.
"LİBYA’DA BİR SİYASİ ÇÖZÜMDEN YANAYIZ"
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Hafter’in ateşkes çağrıları yaptığının hatırlatılması üzerine, şunları söyledi:
"BM gibi, Berlin Konferansı gibi girişimler devam ederken, birtakım alternatif girişimlerle tek taraflı ilan edilen ateşkeslerle sürecin pozitif bir gündemle devam etmeyeceği de ortada. Dolayısıyla burada bütün çabaların senkronize bir şekilde eş güdüm halinde bir araya getirilmesi gerekiyor. Bunun için de Cumhurbaşkanımızın Sayın Trump, Sayın Putin ile yoğun telefon diplomasileri oldu. Bizim burada görüşmelerimiz devam ediyor. Sayın Dışişleri Bakanımızın konuyla ilgili bütün muhataplarıyla görüşmeleri devam ediyor. Nihai olarak biz Libya’da bir siyasi çözümden yanayız. Askeri çözümün yol olmadığını biliyoruz. Bunun için de gerekli zemini oluşturacak çabaları çalışmaları da bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz."
"HAFTER HER SIKIŞTIĞINDA ATEŞKES İLAN EDİYOR"
Kalın, Türkiye’nin prensip olarak siyasi çözümden yana olduğunu ve bu bağlamda da ateşkes çağrılarına olumsuz bakmayacağını ifade ederek, şöyle dedi:
"Fakat bunun ne niyetle, hangi bağlamda, kimler tarafından yapıldığı önemli. Bir ateşkes teklifi ortaya atıldıktan sonra da bunun nasıl uygulanacağı, kimler tarafından gözlemleneceği, ihlal edenlere ne tür müeyyidelerin uygulanacağı konuları da açıklığa kavuşturulması gereken mevzular. Şimdi baktığınızda Hafter her sıkıştığında ya ateşkes ilan ediyor ya da tek taraflı bir deklarasyon yaparak kendisini Libya’nın tek hakimi ilan ediyor. Bunun geçmişte örneklerini gördük. Bundan dolayı da Trablus’ta ve Ulusal Mutabakat Hükümeti'nde Hafter’e hiçbir güven söz konusu değil. Bunun da bir taktik, manevra adımı olduğunu düşünüyorlar. Bu konuda büyük oranda haklılar. Çünkü geçmişte Abu Dabi’yi de, Moskova’yı da, Berlin’i de, hepsini de ihlal eden Hafter tarafı oldu. Şimdi mevzi kaybetmeye başladığı bir anda hemen ateşkes ilan ederek kendisine bir alan açmaya çalışıyor. Dolayısıyla Serrac tarafında veya UMH'de böyle bir güvensizliğin olması gayet anlaşılır."
"HAFTER VE ONU ORAYA GETİREN İTTİFAK SİSTEMİ LİBYA'NIN BARIŞINA HİZMET ETMİYOR"
Bütün aktörleri meşru bir zeminde bir araya getirecek ulusal mutabakat hükümetinin de sevk ve idaresinde bir barış zeminin oluşturulması gerektiğini vurgulayan Kalın, şu şekilde konuştu:
"Mesele sadece Hafter şahıs olarak da değil, onun temsil ettiği zihniyet ya da onu oraya getiren ittifak sistemi, bütün o yapı Libya’nın barışına, birliğine, beraberliğine şu aşamada hizmet etmiyor."
"TÜRKİYE FIRSATÇILIK YAPANLARA FIRSAT VERMEMEYE ÇALIŞIYOR"
Kalın, Türkiye’de ve yurt dışında, "Türkiye’nin Libya’da ne işi var?" sorusunun sorulduğunu anımsatarak, şunları belirtti:
"Bizim Libya’da çok eski bir tarihimiz var. Biz Libya’nın yenisi ve yabancısı bir ülke değiliz. 500 yılı aşkın bir ortak tarihimiz var Libya ile. Son dönemde de aralık ayında Ulusal Mutabakat Hükümeti'yle onların talebi üzerine yaptığımız bir anlaşma var. Bunun öncesinde de biliyorsunuz Türk firmaları Libya’da yıllarca iş yaptılar. Libya iç savaşında yaralanan kişiler Türkiye’de tedavi gördüler ve hala da gelmeye devam ediyorlar. Bizim Libya ile böyle çok yakın ve kapsamlı ilişkilerimiz var. Bu bizim için yeni bir şey değil. Birileri şunu düşünüyorsa, 'Bir fırsat doğdu, Türkiye de buraya girip fırsatçılık mı yapıyor?’ Tam tersine Türkiye fırsatçılık yapanlara fırsat vermemeye çalışıyor orada. Biz oraya meşru Ulusal Mutabakat Hükümeti'nin ve Libya halkının daveti üzerine gittik. Kendi kendimize durumdan vazife çıkartmak suretiyle değil."
Libya’daki istikrarsızlığın Afrika’nın kuzeyini, oradan da Avrupa’nın güneyini etkileyecek mahiyette olduğunu vurgulayan Kalan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hatta NATO’nun güney kanadının güvenliğini dahi riske atacak mahiyettedir. Neden? Çünkü illegal göçün en önemli noktalarından bir tanesi Libya’dır. Avrupa’ya çok yakın olduğundan dolayı. Hemen karşısında Malta var. İtalya ve İspanya’nın deniz komşudur. Eğer Libya’da istikrarsızlık olursa savaş devam ederse, illegal göç devam eder, uyuşturucu kaçakçılığı, insan kaçakçılığı devam eder, bu NATO’nun güvenliğini de Avrupa’nın güvenliğini de etkiler. Bizim güvenliğimizi de etkiler. Çünkü bu küresel ilişkiler çağında Libya’da yaşanan bir hadise orada kalmıyor ki. Bu bizi de ilgilendiriyor, bizim bölgemizdeki barış ve istikrarı da ilgilendiriyor. Dolaysıyla orada barış ve istikrarın sağlanması savaşın sona erdirilmesi, Türkiye’nin de menfaatinedir, Libya halkının menfaatinedir. Bütün bölge halklarının menfaatinedir."
Sözcü Kalın, Türkiye'nin çabalarının ve yaptığı doğru şeylerin takdir edilmesi gerektiğini kaydetti.
"Hafter’i cesaretlendiren her adım şu ana kadar Libya’da daha fazla istikrarsızlığa ve ölüme sebep oldu." ifadesini kullanan Kalın, uluslararası aktörlerin, Hafter’i destekleyenlerin, ona silah, para ve akıl verenlerin de artık bu gerçeği görmesi gerektiğini vurguladı.
Kalın, "Meşruiyeti olmayan darbeci bir aktör üzerinden Libya’da meşru barışa hizmet eden bir siyasi yapının kurulamayacağını artık herkesin görmesi gerekiyor." diye konuştu.
"TURİSTLERİ GÖNÜL RAHATLIĞIYLA MİSAFİR EDEBİLECEK BİR ALT YAPI HAZIR"
Almanya’nın AB üyesi olmayan ülkelere 31 Ağustos’a kadar seyahat uyarısını uzatmasına da değinen Kalın, yeni tip koronavirüs salgınını en iyi şekilde yöneten ülkelerden birisinin Türkiye, diğerinin de Almanya olduğunu söyledi.
Kalın, Türkiye’nin bu süreçte BaşkanErdoğan’ın dirayeti ve yönetimiyle rakamların çok ciddi manada minimumlarda tutulduğunu aktararak, şu ifadeleri kullandı:
"En az kayıpla bu süreci geçirdik. Ama tamamıyla bitmiş değil. Tedbirleri de bu yüzden de uygulamaya devam ediyoruz. Ama şimdi artık turizm sezonu geldi. Tedbirlerinin yavaş yavaş esnetildiği ikinci aşamaya geçtik. Dikkatli bir şekilde bu sağlık kurallarını uyguladığımız müddetçe de artık insan hareketliğinin normalleşmesi de beklenen bir durum."
Türkiye’nin aldığı tedbirlerle turizme hazır olduğunu vurgulayan Kalın, şunları söyledi:
"Bunu da bütün muhataplarımıza ilettik. Kültür ve Turizm Bakanımız mevkidaşlarıyla görüşmeler yaptı. Alman mevkidaşına bir mektup yazdı. Orada da Türkiye’nin hem sertifikasyon anlamında hem seyahat merkezlerinde ve otellerde aldığı tedbirleri uzun uzun anlattı. Zaten güçlü olan sağlık altyapımızı bunun için hazır olduğunu ifade etti. Dahası, bu sadece Türk turizm operatörlerini ilgilendirmiyor. Alman operatörleri de, Alman şirketlerini de ilgilendiriyor. Almanların da orada yatırımları var, aynı şekilde İngilizlerin var, başka ülkelerin de var. Biz bu hareketliliği, sağlık kuralları çerçevesinde yönetmenin mümkün olduğuna inanıyoruz. Türkiye bu konuda hazır, kendine güveniyor. Bizim otellerimiz turizm beldelerimiz, seyahat acentelerimiz, uçaklarımız, otobüslerimiz, araçlarımız bu kuralları ve koşulları yerine getirecek şekilde yeniden dizayn edildi. Sertifikasyon sistemi, kontrol sistemi, uçağa binmeden önce test yapılması, indikten sonra test yapılması, sağlık sigortası yapılması, orada bir hastalık durumu olması durumunda alınacak tedbirler bütün bunlarla ilgili çok sağlam ve kapsamlı bir hazırlık yaptı Turizm ve Kültür Bakanımız. Dolayısıyla İçişleri Bakanlığımız, Sağlık Bakanlığımız, Kültür ve Turizm Bakanlığımız bu konuda bütün turistleri gönül rahatlığıyla misafir edebilecek bir alt yapıyı hazırlamış durumda."
Kalın, hazırlık ve çalışmaları görmek için bu ülkelerin yetkililerinin ve tur operatörlerinin Türkiye’de yerinde incelemeler yapabileceklerini kaydetti.
Berlin’de yapacağı görüşmelerde bu konunun da gündeminde olduğunu belirten Kalın,"Biz ne kendi vatandaşımızı tehlikeye atmak isteriz bu dönemde, ne de gelen turistlerin herhangi bir şekilde sağlık riskiyle karşı karşıya kalmalarını isteriz." ifadesini kullandı.
"ALMANYA’NIN AB DÖNEM BAŞKANLIĞININ YENİ İMKANLAR SUNACAĞINA İNANIYORUZ"
Almanya’nın 1 Temmuz’dan itibaren üstleneceği AB dönem başkanlığını da değerlendiren Kalın, şu şekilde konuştu:
"Almanya AB içinde kilit aktörlerden birisi. Türkiye’nin AB üyelik sürecinde şimdiye kadar alınmayan mesafelerin bir kısmını Almanya’nın AB dönem başkanlığı döneminde alma şansımız var. Schengen vize liberalizasyonu, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Schengen sistemine dahil edilmesi, gümrük birliğinin güncellenmesi, siyasi istişarelerin her düzeyde yeniden başlatılması, Türkiye-AB göç anlaşmasının güncellenmesi ve bugünkü şartlar içerisinde revize edilmesi, yeni fasılların açılması gibi ana başlıklarda biz mesafe alabiliriz. Türkiye buralarda üzerine düşeni fazlasıyla yerine getiren bir ülke."
Kalın, Türkiye’nin önemine işaret ederek, şu değerlendirmelere yer verdi:
"Özellikle bu salgın döneminde şunu gördük, kendi kendinize yeterli olmak kafi değil. Sizin kendi bölgenizde de bir istikrar alanı oluşturmanız lazım. Avrupa’nın güvenliği, Türkiye’nin güvenliğidir. Türkiye’nin güvenliği, Avrupa’nın güvenliğidir. Bizim aynı zamanda NATO bağlamında iç içe geçen bir ilişkiler ağımız var. Türkiye sadece NATO’nun güney kanadını korumakla kalmıyor. NATO’nun güçlü bir ittifak olarak ayakta durmasını da sağlayan en önemli ülkelerin başında geliyor. Sadece güneyde değil, her yerde, Afganistan’dan Libya’ya, Lübnan’dan Balkanlara kadar. Dolayısıyla bu gerçekler ışığında Türkiye ile AB’nin hedeflerini yaklaştırması, üyelik sürecinde mesafeler alması hem AB’nin hem de Türkiye’nin lehine olacaktır. Biz bu pozitif gündemle yaklaşıyoruz. Bu pozitif bakış açısıyla Almanya’nın AB dönem başkanlığının yeni imkanlar sunacağına inanıyoruz."