1
Prof. Dr. Rana Nomak Sanyal bir ilke imza attı. Yaptığı ilaç çalışmaları insanlar üzerinde denenme iznini aldı. Bilmiyordum, bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir bilim insanı Türkiye’de geliştirdiği bir ilaç için Sağlık Bakanlığı’ndan insanlar üzerinde deneme izni aşamasına gelebilmiş. Üstelik bu birçok hastaya umut olabilecek, dünyada da bir ilk olma özelliğini taşıyan bir kanser ilacı.
Prof. Rana Nomak Sanyal Boğaziçi Üniversitesi Kimya Bölümü Başkanı. Tüm kariyerini kanser ilaçları üzerinde çalışmalar yaparak geçirmiş, kendini bu işe adamış bir araştırmacı. Bu yıl KAGİDER, Garanti Bankası ve Ekonomist Dergisi’nin Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması’nda Gelecek Vaat Eden Kadın Girişimci Ödülü’nü aldı. Çünkü yaptığı iş aynı zamanda Türkiye’de akademik dünyayla sanayiyi birleştiren çok başarılı bir örnek. Prof. Rana Nomak Sanyal, kardeşi Sena Nomak ile kurduğu RS Research şirketi çatısı altında Türkiye’de geliştirilmiş ilk kanser ilacının çalışmalarını yapıyor. 2 çocuk annesi Rana Nomak Sanyal’la ilham verici öyküsünü konuştuk.
Rana Hanım, nasıl başladı sizin hikayeniz?
İzmir, Karşıyakalıyım. Bornova Anadolu Lisesi’nde okudum. Annem ilkokul öğretmeni, babam bilgisayar programcısıydı. Bir erkek kardeşim var Sena, aynı zamanda da ortağım.
Kimyayı çok sevdiğiniz için mi Boğaziçi Kimya’ya girdiniz?
Aynen. Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği’nde okudum. Amerika’da tam burslu olarak Boston Üniversitesi’nde doktoraya gittim. 1999 yılında Amgen diye bir biyoteknoloji şirketinden teklif aldım ve orada çalışmaya başladım. 10 yıl Amerika’da yaşadım. 2004 Eylül ayında Boğaziçi Üniversitesi’ne döndüm.
10 yıl Amerika’de ne üzerine çalıştınız?
Amgen onkoloji alanında uzmanlaşmış bir şirket. Piyasaya çok yeni onkoloji ilaçları çıkardığımız bir dönem oldu. Orada da hep kanser üzerine çalıştım.
Türkiye’ye dönmeye nasıl karar verdiniz?
Ben Amerika’ya eğitim için gitmiştim. Asla orada kalayım diye düşünmedim. Ama iş teklifi gelince kalış sürem uzadı. Sonra “Bu işleri Türkiye’de yapabilirim” diye düşünüp geldim. Onkoloji alanında uzmanlaşmıştım. Peptitler, polimerler küçük taşıyıcılarla ilgili araştırmaları Türkiye’de yapmak üzere geri döndüm. Eşim de aynı bölümden, Hintli. O da gelmek istedi ve birlikte Boğaziçi Üniversitesi’ne geldik.
TÜRKİYE’NİN İLK MARIE CURIE’SİYİM
Amerika’da bulduğunuz araştırma geliştirme olanağını Türkiye’de bulabildiniz mi?
Boğaziçi Üniversitesi’ne gelince kendi laboratuvarımı kurdum. Ben her yıl akılınıza gelecek her yere fon başvurusunda bulunurum araştırmalarımı yapabilmek için. Sürekli proje yazıp, kaynak yaratmaya çalışırım. Avrupa Birliği’nin Marie Curie fonları vardır. Ben Türkiye’nin ilk Marie Curie’siyim. O fonu ilk ben aldım. Daha sonra başka alanlar da oldu. Fakat yaptığım işleri hayata geçirmem için başka açılımlara da ihtiyaç vardı. Bu işlerin nasıl olduğunu Amerika’da görmüştüm. Kardeşimle birlikte RS Research adlı şirketi de kurduk. 2017 Nisan’da ilk yatırımımızı aldık. Bilim Sanayi Bakanlığı’nın da desteklediği Avrupa Yatırım Fonu’nun ACT VC Fonu. 1.1 milyon Euro’luk destek sağladı.
Tam olarak neyi ilk yaptınız? Nasıl odaklandınız bu işe?
Benim konuya odaklanmam geçmişe dayanıyor. Ama bu moleküllerle 2009 yılında ilgilenmeye başladım. Uzun soluklu bir süreç ve ben sanırım daha kısa bir sürede sonuç aldım.
2009’dan 2017’ye kısa mı oluyor?
Evet. Bu tip çalışmalar için öyle. Hiç sonuç da alamayabilirsiniz. Deniyorsunuz, hücrede yeterince öldürmüyor ya da fazla öldürüyor. Mekanik bir iş olmadığı için sürekli deniyorsunuz. Bir şey yapınca o ileri gitti gibi değil. Polimere bağlı ilacın ilk sentezi o başladığım yıllarda yapıldı. Şu anda o başladığım molekül de değil. İlk bu işleri kurarken bilgimi getirdim. Ben sıfırdan bir ilaç molekülünün insana geçene kadar arada ne gibi adımlardan geçmesi gerektiği bilgisiyle geldim Amerika’dan. Bir molekül ileriye gidecekse hangi doğru soruları sormamız lazım bilgisiyle geldim. Kimya laboratuvarı çalışmaları var, sonra hücrelere bakılıyor, daha sonra da hayvan deneyleri var. Bunları üniversitede kurup adım adım yaptık. Çok iyi bir ekibimiz var Boğaziçi Üniversitesi’nde. Orası bir alt yapılar zinciri. Bir ilaç adayınız varsa onların hepsini yapıyoruz. İlk geçen molekül de benim molekülüm oldu.
Kansere karşı bir molekül… Neyi farklı yapıyor?
Biz piyasada bulunan kanser ilaçlarını alıyoruz. O ilaçları bir polimere kimyasal olarak bağlıyoruz. Bunun üzerine adres yazıyoruz yani tümöre biyolojik olarak hedefliyoruz. Taşıyıcımızı da akıllı hale getiriyoruz. Bunlar akıllı ilaçlar. Sadece tümör içine gidiyorlar başka bir yere gitmiyorlar.
Kemoterapi ilaçlarının verdiği zararı vermiyor mu?
Aynen. Bu adrese gidiyor. Kemoterapinin en kötü tarafı hücreyi öldürmeyi iyi bilmesi ama aynı zamanda hızlı üreyen tüm hücreleri de öldürmesidir. En önceliklisi kemik iliği örneğin. Kemoterapi ilaçları kemik iliğindeki iyileri de öldürüyor. Bizim ilacımız kemik iliğine gitmiyor, tümöre gidiyor. Biz ilacı bu paketin içine öyle bir koyduk ki bu ilaç sadece tümörün içinde serbest hale geliyor. Vucudu ilaçtan, ilacı vücuttan koruyoruz. İlaç hızlı gitmesin istiyoruz ve aynı zamanda vücudun sağlıklı hücrelerini de koruyoruz. Bizim madde reseptörü tanıyor ve reseptör ilacı içeri alıyor. Hücre içine girince ilaç serbest hale geliyor ve oradaki zararlı hücreleri öldürüyor. Bu bir taşıyıcı platform aslında. Ben bunun üzerine farklı kanser türlerine göre gidebilirim.
YARARLI OLACAĞINI BİLİYORUM
Hangi kanser türleriyle savaşacak bu ilaç?
Birçok kanser türüyle. Ama bu aşamada söylemek doğru olmaz. Çünkü bu ilaçların piyasaya çıkması için süreye ihtiyaç oluyor. Bir atışlık mermimiz yok, umut veren de bu. Birçok molekül geliyor. Farklı hücre tiplerini hedefleyen moleküllerimiz var. Bunu da piyasadaki var olan kemoterapi ilaçlarıyla yapıyorum. İnsana girince yararlı olacağını biliyorum. Çünkü ben yan etki profilini önleyip, ilacın etkisini arttırıyorum. Yavaş ve stabil bir etkiyi hedefliyorum.
Türkiye için de bir ilk oluyor. Bu yolculukta neler yaşadınız?
2017’de Türkiye İlaç ve Tıbbı Cihaz Kurumuna başvuruda bulunduk. Etik Kurul başvurusunda da bulunmanız gerekiyor. Bunları yaptık. “Ve artık insanda denemek istiyoruz” dedik. Klinik Araştırmalar Daire Başkanlığı’ndan insanda deneme iznini aldık. Evet bu bir ilk Türkiye için.
Ne zaman başlıyor insanda denemeler ve kimlerde denenecek?
Önümüzdeki yılın ilk aylarında başlayacağız. Bunların da fazları var. Öncelikle Faz 1’de terminal hastalarda deneniyor. İnsandaki denemeler piyasaya çıkmadan önce 3 aşamada yapılıyor. Kanser ilaçlarında Faz 1, yani terminal dönemdeki hastada denenir, başka yapılacak bir şey kalmamış hastada denenir.
Bu sonuç verir mi?
Verir sonuç. Mutlaka bir şey görürüz.
Aldığınız yatırım yetiyor mu bunlar için?
İlk yatırımda amacımız insana doğru taşımaktı. İlk molekül iyi sonuç verince yatırımcımız ilave yatırım yaptı, 900 milyon Euro verdi. Faz 1, Faz 2 ve Faz 3 var önümüzde. Uzun bir süreç. Başarımız şu an en başından sıfır kilometreden insana getirmek. Sağlık Bakanlığı ilk kez Türkiye’de çalışmaları başlamış bir moleküle insanda deneme izni verdi. Yani Türkiye’de keşfedilen bir molekülün insanda denenmesine izin verdi.
DÜNYAYA HİTAP EDECEK
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bugüne kadar bunun olmaması ne düşündürüyor size?
100 yaşına gelmeden başaracağız. 1923 yılında nerede olduğumuz düşünülünce… Ben umutluyum. Genç arkadaşlarımla çalışıyorum. Nano ilaçlar dünyada da çok yeni. Hedeflenmiş ilaçlar yok piyasada henüz. Bizim gibi aşamada olanlar var. Biz dünyada da ilklerdeniz. Bu global bir ürün olacak. Dünyaya hitap edecek.
En sonuna kadar getirebilir misiniz Türkiye’de?
Büyük ihtimalle hayır. Faz 1’i bitiriz. Faz 2 bir takım desteklerle belki mümkün olur. Faz 2’de terminal olmayan hastalarda denemeler yapılıyor. Faz 2’de hasta sayısı artıyor ve takip süresi artıyor. Gerçekten iyi geliyor mu bakılıyor. Ancak ek yatırımlarla mümkün.
Ekibinizde başka kadın araştırmacılar da var değil mi?
Şirket tamamen araştırma şirketi. 10 araştırmacıyız. 7’si kadın. Ekibe erkeklerin girmesi için çok iyi olmaları gerekiyor. Doktora yapan genç arkadaşlar var. Her biri yıldız bence.
PROF. DR RANA NOMAK SANYAL
Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nden 1994 yılında mezun olan ve kimya alanındaki doktora derecesini Boston Üniversitesi’ndeki organik sentez çalışmalarıyla alan Rana Sanyal daha sonra Kaliforniya’da, bir biyoteknoloji şirketi olan Amgen’de araştırmacı olarak çalıştı. Sanyal, 2004 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Kimya Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yapıyor. Loreal Türkiye Genç Bilim Kadını (2008), Novartis Farmasötik ve Medisinal Kimya İlaç Tasarımı (2008) ve Türkiye Bilimler Akademisi Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanı (2011), Boğaziçi Üniversitesi Araştırmada Üstün Başarı (20 12) ödüllerine layık görülen Prof. Dr. Sanyal, aynı zamanda Boğaziçi Üniversitesi Yaşam Bilimleri ve Teknolojileri Merkezi’nin müdürü olarak görevini sürdürüyor. Sanyal, Garanti Bankası, Ekonomist Dergisi ve KAGİDER’in 2018 Türkiye’nin Kadın Grişimcisi Yarışması’nda da Gelecek Vaat Eden kadın Girişimci oldu.
(Hürriyet)