Terörle mücadelede akıl tutulması

Son dönemlerde terör olaylarının ardından ortaya çıkan bulgular, dünyaya 'sorgusuz sualsiz inanma'yı dayatıyor. İmza gibi pasaportlar, adeta ''geliyorum'' diyen saldırılar aklın sınırlarını zorluyor.

1

Kayahan UYGUR

Son yıllardaki terör eylemlerini yakından izleyenler birbirinden tuhaf ve anlaşılması güç olaylarla karşılaşıyor. O kadar inanılmaz gelişmelere, akılla izah edilemeyecek olgulara rastlanıyor ki, tüm bunlar insanlara “yok artık” dedirtiyor. Reuters ajansı bile, 22 Kasım tarihli bülteninde, Fransa Hükümeti'nin 13 Kasım saldırısından önce defalarca uyarılmış olmasına rağmen “hiçbir kırmızı uyarı bayrağına aldırmamasını” kuşkuyla karşılıyor. Bu uyarıları yapanlar arasında, teröristleri önceden tutuklayıp Belçika’ya gönderen Türkiye de var. Ama Avrupa’da serbest bırakılmışlar, onlara adeta yol verilmiş ve şimdi sanki istenilen hedefe ulaşılmış gibi. İşte son yıllarda aklın sınırlarını zorlayan olaylar:

1- Ceplerinde pasaportla gezmişler 

Paris saldırılarıyla ilgili soruşturmada, Stade de France yakınlarında öldürülen bir eylemcinin üzerinde hemen bir Suriye pasaportu bulunuverdi (15 Kasım 2015 - Le Monde). Olaydan sonra Suriye’deki bombardımanlara hız vereceğini söyleyen Fransa Devlet Başkanı François Hollande bunu bir dayanak yaptı. Paris saldırısına katılan eylemciler neden kuşkulu bir belge olan Suriye pasaportuyla dolaştılar ve böylece çabuk bir şekilde kimliklerini belli ettiler?

2- Silahını satmak isteyen Cezayirli

Buna benzer onlarca inanılmaz olaydan biri de 24 Mayıs 2014 tarihinde Brüksel’de meydana gelir. Mehdi Nemmouche adlı Cezayir asıllı bir Fransız, Yahudi Müzesi’ni basarak 4 kişiyi öldürür. Sonra elini kolunu sallayarak çıkar ve sürekli kontrol altındaki Amsterdam-Brüksel-Marsilya enternasyonal hızlı trenine biner. Silahı da yanındadır ve nasılsa kontroldan kurtulur ama Marsilya Garı’nda  tesadüfi! bir gümrük kontrolünde sırf o silah nedeniyle yakalanır. Nemmouche’un ifadesine göre silahı Brüksel’de atmamasının nedeni onu satmak istemesidir. 

DÜNYAYI DOLAŞMIŞ

Bir teröristin kirli silah satmayla neden uğraştığı bir yana, tren biletinin fiyatı hesaba katıldığında bu çok saçma bir gerekçedir. (1 Haziran 2014, La Liberation) Kaldı ki bu Cezayir kökenli genç eylemden hemen önce Londra, İstanbul, Malezya, Bangkok, Beyrut, Suriye derken neredeyse dünyayı birkaç kez kez dolaşmış.

3- Ateş kraterinde yanmayan belgeler

Aynı şekilde 11 Eylül’de Pensilvanya Shaksville’de araziye düşen dördüncü uçağın enkazı arasında bulunduğu iddia edilen kısmen yanmış pasaportta terörist zanlısının adı, soyadı, fotoğrafı belirgindi. Sorun şuradaydı ki, uçağın düştüğü yerde büyük bir krater ortaya çıkmıştı ve orada uçağın değil motoru veya gövdesi en küçük parçası bile erimişti (10 Eylül 2002 ABD Kongresi Raporu).

4- Otomobile kimliğini bırakan terörist

Charlie Hebdo olayında polis,  Kuaşi kardeşlerin en büyüğünün kimlik kartını Paris’in kuzeydoğusunda terk edilmiş olan otomobilde buldu. Bu belgeyi bulur bulmaz da hemen eylemi yapanların ‘Fransız cihatçılarının öncüleri’ olduğunu açıkladı. O kadar soğukkanlılıkla eylemler organize eden ve tamamen profesyonelce davranan teröristler nasıl olmuştu da en basit hırsızın bile yapmayacağı hataları yapmışlardı? (8 Ocak 2015, Le Point).

5- İkiz kulelerin çelikleri eridi pasaport yanmadı

11 Eylül saldırılarından sonra da ABD polisi FBI, yerle bir olmuş ikiz kulelerin yakınında sapasağlam vaziyette bir pasaport bulmuştu. Bu bir mucizeydi. Uçağın çarpış şiddetinden binaların taşıyıcı çelik kolonları erirken bu sıradan kâğıt belge tutuşmadı bile (10 Eylül 2002 ABD Kongresi Raporu). Hani halkın kimi zaman inandığı hurafelerdeki yangında tutuşmayan muska gibi!

Yorum yapmadan İNANMAK MI?

11 Eylül’den sonra inanılmaz olaylar günlük yaşamımızın parçası oldu. Komplo teorilerini savunanlar veya teröre basit açıklamalar getirenler adeta kışkırtılıyor. Ama soru soran herkes ‘komplo teorisi’yle suçlanıyor. Mantık yürütmek yasak, bize söylenenlere inanmamız bile değil, sadece söylenenleri hiç düşünmeden tekrarlamamız empoze ediliyor. George Orwell’in “1984” romanındaki totaliter bürokratik rejim çağına girmiş bulunuyoruz. Organize terör, beynimizi felç etmek, her türlü araçla bizi kontrol etmek ve robotlaştırmak isteyenlerin yöntemi olmalı.

6- Polis çemberinden kaçıp geri dönmüş

Fransa’da 11 Mart 2012’de Muhammed Merah adlı Cezayir asıllı bir genç,  bir araba satışı sırasında tanıdığı yine Müslüman kökenli bir askeri öldürür. Bir terör olayı gibi gösterilen bu cinayetten sonra Toulouse’daki evi onlarca polis tarafından sarılan Merah, onları atlatarak dışarı çıkar, bir telefon kulübesinden medyaya seslenir, sonra yine gizlice evine girer. Merah, evinde pencere yanındayken uzaktan ateş eden keskin nişancı bir özel tim mensubu tarafından öldürülür. Mahkeme keskin nişancının meşru müdafaa için ateş ettiğine hükmeder. (28 Mart 2012, ‘Le Parisien’) 

7- Charle Hebdo’yu ayakta tutan sır Ortadoğulu!

İlginç hatta cok dikkat çekici bir açıklama ‘Le Parisien’ adlı gazetenin 18 Ekim 2015 tarihli sayısından. 7 Ocak'ta öldürülen Charlie Hebdo ekibinin en önemli siması Charb’ın (Stéphan Charbonnie) 4 yıldır birlikte yaşadığı Valérie M, şaşırtıcı gerçeği açıkladı. Aslında Charlie Hebdo ekonomik kriz nedeniyle kapanacaktı. Charb herkese başvuruyor, yardım istiyordu.

ŞÜPHELİ Renault

En son 200 bin euroluk açık kalmış ve saldırıdan bir müddet önce Ortadoğulu çok zengin ve tanınmış biri bu parayı bir kalemde Charb’a elden vermişti. Eğer Charb bu parayı almasaydı, muhtemelen Charlie Hebdo kapanacak, saldırı olmayacaktı. Bu kişi bu parayı neden vermişti? Saldırının olduğu sabah kruvasan almaya giden Charb'ın gördüğü camları karartılmış Renault polise mi aitti?